Küreselleşme hakkında süregelen tartışmada eksik kalan taraf ise işçilerin seslerini duyuramaması. | TED | في النقاش الدائر حول العولمة، ما كان مفقودا هو أصوات العمال أنفسهم. |
Ama tüm bu olay halk arasında bu göçmen işçilerin fiziksel ve ruhsal yalnızlığı hakkında çok büyük bir kargaşa yarattı. | TED | ولكن هذه الحادثة برمتها أثارت ضجة كبيرة من المجتمع حول العزلة ، الجسدية والعقلية على حد سواء، لهؤلاء العمال المهاجرين. |
Diğer bir yandan Medya , Çindeki fabrikalarda çalışan bu durumu, yani işçiler ve ürettikleri ürünler işçilerin,ürettikleri ürünlerle aralarında olan ilişkilerini sık sık gündeme getirmektedir. | TED | التغطية الصحفية على المصانع الصينية، من ناحية أخرى، يلعب بهذه العلاقة بين العمال والمنتجات التي يقدمونها. |
Yeryüzünün derinlerinde İşçilerin Şehri uzanır. | Open Subtitles | توجد في أسفل الأرض بشكل عميق مدينة العمّال |
Görünen sonuç şuydu ki; 15 yıl içerisinde dünya çapındaki çocuk işçilerin sayısı 3'te 1'e kadar azalmıştı. | TED | وكانت النتيجة الملموسة أن عدد الأطفال العاملين في العالم قد انخفض بمقدار الثلث في السنوات ال 15 الماضية. |
İlginç olansa işçilerin hızını buna göre ayarlayabiliriz. | TED | المثير للإهتمام هو أننا يمكننا أيضًا التحكّم بسرعة عمال الإختيار. |
Tanıdğım işçilerin ürettikleri ürünlerle garip bir soyut bağları vardı. | TED | العمال الذين تعرفت عليهم لهم علاقة مجردة مع ماينتجون من عملهم. |
Fakat, Marx'ın bu dünya görüşü ve bizim işçileri kimliksiz bir topluluk olarak görmeye ve bu işçilerin gerçekte neler düşündüklerini bilebileceğimize dair eğilimimiz hala geçerliliğini sürdürmektedir. | TED | وحتى الآن، رؤيته للعالم لا تزال قائمة، وميلنا لرؤية العمال كعديمي الوجوه، لنتخيل أننا يمكن أن نعرف ما يفكرون به حقا. |
Fakat, besinimiz lolipop gibi basit moleküllerden yapılmış ise bu işçilerin bazıları işin dışında bırakılabilir. | TED | لكن لو كان الطعام مكونًا من جزيئات بسيطة مثل المصاصة، فإن بعض من هؤلاء العمال سيتم طردهم من العمل. |
Kapitalizm bunu, otomatları, androidleri ve robotları düşük ücretli işçilerin yerine koyarak bunu yapıyor. | TED | تقوم الرأسمالية بذلك من خلال إستبدال العمال ذوي الأجور المنخفضة بالآلات ذاتية التشغيل، والأندرويد، والإنسان الآلي. |
Bazı haber kaynaklarına göre Çin'de hükûmetin yönettiği fabrikalarda verimliliklerinin ve duygu durumlarının ölçülmesi için işçilerin çalışırken EEG sensörleri takmaları gerek. | TED | ووفقًا لبعض المصادر الإخبارية، في المصانع الحكومية في الصين، يطالب العمال بارتداء أجهزة تخطيط كهرباء المخ لمتابعة إنتاجيتهم وحالتهم العاطفية في العمل. |
Elbette bu teknolojilerin bazıları özellikle insan işçilerin yerini alacak şekilde tasarlandı. | TED | بالتأكيد بعض هذه التقنيات مصممة خصيصاً لتحل محل العمال البشريين. |
Bazı işçilerin Paris'te kiremit bir duvarı kırdıklarını ve şarapların burada gizlendiğini görünüşe bakıldığında burasının Thomas Jefferson'ın mülkü olduğu ortaya çıktı. | TED | بعض العمال في باريس أحدثوا ثقبا في جدار والذي تصادف أنه مخبأ لنبيذ وعلى ما يبدو أنه مملوك لتوماس جيفرسون. |
Bu, işçilerin görüp göremediklerini anlamak için başka bir test. | Open Subtitles | هذا أجراء لتحديد أذا بأمكان العمال الرؤية أم لا. |
Devlet, işçilerin üniversite okumasını engelliyor. | Open Subtitles | الدولة تمنع العمال من الإلتحاق بالجامعات حقا؟ |
Büyük ihtimalle Meksikalı işçilerin arasında saklanmak isteyecektir. | Open Subtitles | ربما بخطى ثابتة نحو معسكر العمال المكسيكي من ذوي الأجر اليومي |
İşçilerin de hatası, çünkü çalışıyorlar, ve kendilerine ödeme yapılmasını istiyorlar. | Open Subtitles | إنه ذنب العمال لأنهم يعملون ويريدون أجراً على عملهم |
Birşey zavallı işçilerin icabına bakıyor. | Open Subtitles | شيء ما حفظ تعب العمّال الفقراء الغائبون. |
Sanayi o kadar hızlı gelişiyor ki kimse işçilerin nerede yaşayacağını düşünmüyor. | Open Subtitles | الصناعة تتوسّع بوثيرة مطّردة هؤلاء الناس لا يأخذون بعين الاعتبار أين سيعيش العمّال |
Tahminlere göre Amerikalı işçilerin yüzde 47'si 20 yıl içinde işinden olabilir. | TED | فإنه يقدر بأن 47 بالمئة من العاملين الأمريكيين يمكن أن يصرفوا من العمل في العشرين سنة القادمة. |
Bütün vasıfsız işçilerin, yani günlük ücret kazananların, çoğunlukla arsası olmayanların, duvarcı ve tesisatçı olarak eğitim görme olanağı oluyor. | TED | كما نعطي عمال المياومة الذين لا يملكون حرفاً والذين لايملكون الأراضي الفرصة ليصبحوا بنائين و سباكين. |
Şimdi kökünü kazıyacak çünkü güç işçilerin elinde değil. | Open Subtitles | والآن تريد إزالتها تماماً، لأن السلطة ليست بيد العُمّال. |
Ön büro personelini, saatlik işçilerin kendi yaptığı çekilişlere katılamıyor Larry. | Open Subtitles | تقول سياسة "يو مارت" أن نترك هذه الإحتفالية للعمالة تعرف هذا |
İşçilerin işyerinde oturduğu için her an emrinde olacak. | Open Subtitles | لوجود عمّالك بالقرب منك يصبحون متاحين لك كل الوقت |
İşçilerin talepleri yüzünden New York'taki bütün inşaatlar yavaşladı. | Open Subtitles | كل مشروع في نيويورك يتباطأ مُعدل بناؤه بسبب الطلب على العُمال |