Sonradan, o rengi benim hayal ettiğime dair kendimi inandırmaya çalıştım. | Open Subtitles | إثر ذلك، حاولت إقناع نفسي بأنّ ذلك اللّون هو من صُنعِ خيالي |
Yaptıklarımıza ötekilerini inandırmaya çalışırken, yaşayamıyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نعيش بينما نحاول إقناع الآخرين بأنَّنا نفعل |
Ama birileri, var olduğuna dair vampirleri inandırmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لكن هناك شخص ما يحاول إقناع مصاصي الدماء بأنه موجود |
Evet, öyle. Daha bugün beni, bu evin perili olduğuna inandırmaya çalıştı. | Open Subtitles | إنها فقط نكتة، فقد حاولت هذا الصباح إقناعي بأن هذا البيت مسكون. |
Çok uzun süre, seninle olan ilişkisinin derinliği olmadığına, gerçek olmadığına kendimi inandırmaya çalıştım. | Open Subtitles | لفترة طويلة , حاولت اقناع نفسي أن علاقته بكِ كانت قصيرة الامد , لكن هذا لم يكن حقيقي |
İyi hatırlıyorum, bir kez amcası tatilde Hindistan'a gitmişti ve bizi kendisinin de gittiğine inandırmaya çalışmıştı. | Open Subtitles | اتذكر ,عمها كان ذات مرة فى اجازة فى الهند وجعلتنا جميعا نصدق انها كانت هناك ايضا. |
Manevi kızımı kaleci olmaması gerektiğine inandırmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أقنع إبنتي أها يجب أنا لا يجب أنت تلعب حارسة مرمى |
- Seni olduğuna inandırmaya çalıştıkları kızda mı? | Open Subtitles | الفتاة التي يحاولون إقناعك بأنّك هي؟ أجل |
Bana öyle geliyor ki burada silahlarla falan bu insanları aslında iyi insanlar olduğumuza inandırmaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | لا أدري يا سيدي، يبدو لي أننا جميعاً هنا بأسلحتنا في محاولة لإقناع هؤلاء الناس من قرارة أنفسهم أننا فعلاً لطفاء |
Kendimi öyle olmadığına inandırmaya çalışsam da gördüğünü söylediği rüyalardan bazıları gerçekleşti. | Open Subtitles | مع أنني حاولت إقناع نفسي بالعكس, أدركت أن بعض الأمور التي قالت أنها حلمت بها قد أصبحت واقعا. |
Dünyayı, uçağın okyanusun dibinde olduğuna inandırmaya çalışan adam. | Open Subtitles | الرجل الذي حاول إقناع العالم بأنّ طائرتكم كانت بقعر المحيط؟ |
Çıkmaz bir sokakta kirli bir sarmalın içinde olmadığına kendini inandırmaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | تحاولون إقناع أنفسكم، بشأن وجودكم على هذه الكرة القذرة إنها ليست نهاية المطاف |
Asla onun gibi olmayacağına kendini inandırmaya çalıştın, pekâlâ. | Open Subtitles | أظن أنك إنتهيت من محاولة إقناع نفسك أنك لن تكون مثله |
Ben de burada, sihirbazın hakkından geldiğime inandırmaya çalışıyorum kendimi. | Open Subtitles | أعني، ها أنا ذا أحاول إقناع نفسي بأنني قضيت على الرجل السحري |
Kendinizi bunun gerçek olmadığına inandırmaya çalışabilirsiniz ama işe yaramaz. | Open Subtitles | ربّما تحاولي إقناع نفسكِ بغير ذلك، لكنهذالا يهم.. |
Travma sonrası stres sendromu yüzünden delirdiğime inandırmaya çalıştı beni. | Open Subtitles | حاولت إقناعي أنني سأجن بسبب أعراض الإجهاد ما بعد الصدمة |
Bütün gece beni kristal top okuyucularına inandırmaya uğraştı. | Open Subtitles | طوال الليل تحاول إقناعي أن الحمقى الذين يستخدمون الكرات البلوريه هم |
Topeka'daki 12 yaşındaki bir çocuk beni elinde iki Oğlan olduğuna inandırmaya çalışıyor. | Open Subtitles | طفل في ال12 من توبيكا يحاول إقناعي أن أوراقه هي الأقوى. |
Bende bunun olmadığına kendimi inandırmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | وانا استمر بمحاولة اقناع نفسي ان ذلك لم يحدث |
Onuncu kere izlediğimde bir küreğin silahla karıştırılabileceğine kendimi inandırmaya çalışmaktan vazgeçtim. | Open Subtitles | توقفت عن محاولة اقناع نفسي ان الرفش قد يكون أسيء تقديره كسلاح لأنه كل ما استطعت رؤيته هو وجوه الضحايا |
Peki ya göründüğün gibi taş kalpli bir kaltak olmadığını kendi oğullarına inandırmaya çalışan kim? | Open Subtitles | ومن حاول اقناع ابنائك ابنائك من لحمك ودمك بأنك لا تبدين كعاهرة عديمة الاحساس ؟ |
Katilin hâlâ dışarıda olduğuna bizi inandırmaya çalışacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | انا اعتقد ان القاتل يريد منا ان نصدق انه بالخارج |
Senin, şişman ve bıyıklı bir kadınla evlendiğine kendimi inandırmaya çalışırdım. | Open Subtitles | اعتدت محاولة أن أقنع نفسي بأنّك متزوج من شخص بدين وله شارب |
Uğraştılar, uğraştılar, Kendilerine inandırmaya çalıştılar. | Open Subtitles | وسيحاولون ويحاولون إقناعك بشرائه أنت بحاجة إليهم |
Leo Szilard arkadaşını dünyanın yeni bir silah tarafından tehdit edildiğine inandırmaya gelmişti. | Open Subtitles | أتى "ليو زيلارد" لإقناع صديقه القديم أنّ العالم يهدّده سلاحٌ جديد. |
Kendini, zarar verdiğin kişilerin bunu hak ettiklerine inandırmaya çalıştın. | Open Subtitles | لقد حاولت أن تقنع نفسك ذلك بأن الشعب كان مستحقٌ الأساءة |