| Bir kabuk yaparken telefon çalarsa, bırakın sizi sonra tekrar arasınlar. | Open Subtitles | .إذا رن الهاتف و آنت تعدين القشرة فدعيهم يعادوا الإتصال لاحقا |
| Aynı zamanda bunun sebebi onun büyük kabuk plakalarının birbirinden ayrıldığı yerde okyanus ortası sırt ekseni boyunca uzanmasından kaynaklanıyor. | TED | لأنها منطقة محور حيود منتصف المحيط حيث تتوسع طبقات ضخمة من القشرة الأرضية. |
| Şu lavı durdurduğumuzda elinizdeki herşeyi aynı anda kullanın, böylece kabuk bağlar. | Open Subtitles | عندما نحصل عليهما،قم بإلقاء كل شيء عليها فى وقت واحد لعمل قشرة |
| Yumurta sarısı kalıntıları güncel... ama kabuk 300 yıldan daha eski. | Open Subtitles | إن بقايا المح حالية لكن الصدفة على مدى 300 سنة قديمة. |
| bu ağaç doğu kıyısında neredeyse hiç yok fakat bu kabuk yeni soyulmuş. | Open Subtitles | شجرة معدومة الوجود تقريبا في الساحل الشرقي لكن هذا اللحاء تم تقشييره مؤخرًا |
| Yüzeyin altında, saldırılara karşı en iyi savunması yatıyor: karnında sert bir kabuk. | TED | تحت السطح، يضع دفاعه الحصين ضد العدوان: صدفة صلبة على ظهره. |
| Benim etrafıma kabuklu yengeç ya da denizkızı göğsü gibi koruyucu bir kabuk inşa ettiniz ve artık sokaktaki adamla bağlantımı kaybettim. | Open Subtitles | أنشأتما حولي قوقعة كالتي تحمي السّلطعون أو ثدي الحوريّة والآن فقدت الصّلة مع المرء في الشّارع |
| Bu ince kabuk inanılmaz işler yapmakta. | TED | وهذه القشرة الرقيقه لها مقدارٌ مذهلٌ من العمل، |
| Biz buna kabuk manyetizması diyoruz. | TED | ونحن ندعوها .. القشرة الأرضية المغناطيسية |
| Çekirdeklerden kurtulduktan sonra, sırada kabuk var. | Open Subtitles | وإن إستطاعوا التخلّص من البذور، فبالتالي سيأتي الدور على القشرة |
| kabuk ve antenler bir tarafa. Antenleri kim yemek ister ki? | Open Subtitles | بالطبع فمن يريد ان يأكل القشرة أو الخياشيم؟ |
| Bir yıldız patladığı zaman, dıştaki kabuğu atar ve bu kabuk da materyal toplayarak uzayda yolculuk eder, bu da küçük bir yapı oluşturur. | TED | عندما تنفجر النجوم، ينفجر غلافها الخارجي، وتسافر خارجاً في الفضاء تجمع المواد، وتنتج قشرة ضعيفة. |
| Bütün bağırsakları, geriye zürafa derili döşemede oturan boş bir kabuk bırakarak dışarı çıktı. | Open Subtitles | لقد تناثرت أشلائه بالكامل تاركةً خلفه قشرة فارغة جالسة هناك على المقعد ذو لون الزرافة |
| Şu Gabrielle, geçmişinin farketmesi olmadan sadece boş bir kabuk. | Open Subtitles | هذه الـ " إابرييل " قشرة فارغة بدون إدراك لماضيها |
| Neyse, bu kabuk Salt Lake Müzesinin "Konkoloji" bölümündeydi. | Open Subtitles | على اى حال, هذه الصدفة الوحيدة موجودة فى جناح الصدفيات بمتحف سولت ليك, |
| 20 ise, daha yüksek konumda bir nokta ile, alttaki sıfırı gösteren bir kabuk şekliyle yazılıyordu. | Open Subtitles | العشرين كانت نقطة بموقع مرتفع مع الصدفة التي بالاسفل تعني صفر |
| bu ağaç doğu kıyısında neredeyse hiç yok fakat bu kabuk yeni soyulmuş. | Open Subtitles | شجرة معدومة الوجود تقريبا في الساحل الشرقي لكن هذا اللحاء تم تقشييره مؤخرًا |
| Rottweilerin sert görünen dışı aslında içlerindeki hassaslığı saklayan, koruyucu bir kabuk gibidir | Open Subtitles | أن المظهر العدواني للروتوايلر هو مجرد صدفة واقية تخبئ وفرة من المشاعر في باطنها |
| - Sırtındaki kabuk boşuna mı duruyor, kullansana. | Open Subtitles | لديّك قوقعة لسبباً ما. هيّا أستعملها. أنت من أستعملها. |
| Buradan ağaca atlanabilir. kabuk biraz soyulmuş. | Open Subtitles | يمكن الوصول للشجرة من هنا هناك لحاء منحدر |
| Dokumasını düşünmeye başladım betondan yapılmış bir kabuk gibi havanın içeriye girmesine izin verecek deliklerle ışığa da, ama filitrelenmiş olarak. | TED | وبدأت في التفكير حول المنسوجات مثل قذيفة مصنوعة من الخرسانة بثقوب تسمح بدخول الهواء والضوء، ولكن بطريقة مصفية |
| Trilyonlarca buzdan oluşmuş cisimlerden meydana gelen bir kabuk Oort Bulutu, daha da uzaktadır. | Open Subtitles | غلاف من أجسام جليدية بالتريليونات تسمى بسحابة "آورت" وهي بعيدة على حدود النظام |
| Bu kalın kabuk lan. | Open Subtitles | الفطيرة قشرتها سميكة |
| Kocayemiş ağacından bir kabuk; | Open Subtitles | في الأطعم لحاء مادرونا |
| Ama kaplumbağa hızının olduğu bir dünyada helezoni sedef kabuk Ferrari'ye benzer. | Open Subtitles | لكن طبقا لمقاييس السرعة في عالم البزاقات، فإن القوقعة العملاقة تماثل سيارة فيراري. |
| Pekala işte plaj. Fazla kabuk yok ama... | Open Subtitles | حسناً هذا هو الشاطئ ...ربما ليس هناك الكثير من الأصداف لكن |
| Evlilikten başka bir şeyin kıramadığı soğuk, sağlam, acımasız bir kabuk. | Open Subtitles | أي صَدَفَة قاسية مَحْسُوبة باردة تلك لا يُمْكن أنْ يُكْسَرَ مِن قِبل أيّ شيء ما عدا زواج. |
| Dış kabuk iskeleti 99.72% sağlıklı. | Open Subtitles | الهيكل الخارجي تم شفاؤه بنسبة 99.72 بالمائة |