Bu gemide olup, testosteron salgılamakla ilgili. Her biri oltalarının ne kadar büyük olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | شيءٌ منوطٌ بالعيش على مركبة والذكورة، فالجميع يحاول إثبات كم هو جديرٌ. |
Çünkü Gece Tilkisi, Ryan ve dostlarından iyi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | ولأن "نايت فوكس" يحاول إثبات انه أفضل من "رايان" وأصدقائه |
Buradayım, çünkü deli ev arkadaşım bir şey kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | أنا هنا لأن شريكتي بالسكن المجنونة تحاول إثبات نقطة |
Hepimizden daha zeki olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | انه يحاول ان يثبت لنفسه انه اذكى مننا كلنا |
Bir ayda üç kurbanla bir şey kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | ثلاث ضحايا في شهر يعني ان لديه شيئ ليثبته |
Sorumluluk onda olduğu için aramızdaki en zeki kişi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | ويظن لأنه المسؤول أن عليه أن يثبت أنه أذكى من في الغرفة |
Benim kötü biri ve kendisinin ne kadar mükemmel olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنها تريد أن تثبت أنني سافلة, و أنها عظيمة للغاية |
- Beyaz bir kadın olmanın siyah bir erkek olmaktan daha kolay olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | -هو يحاول إثبات بأن تكوني امرأة بيضاء أسهل من أن تكوني رجل أسود |
bu haberi bitirerek bana kendisinin dürüst olarak göstereceğini düşünmüş herzaman birşeyler kanıtlamaya çalışıyor tüm bu olanlar Susie'nin opera sanatçısı olması birşeyler kanıtlamaya çalışıyor seçimden önceki gün başlık neydi biliyormusun | Open Subtitles | لقد ظن أن بإنهائه ذاك المقال سيثبت لى بأنه رجل صادق هو دائماً يحاول إثبات شيء ما كل هذه الأشياء حتى تصبح (سوزى) مطربة أوبرا |
- Masumiyetini kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | -انه يحاول إثبات براءته |
Kendini kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | -و يحاول إثبات نفسه ... |
Bu gizli kurum tüm gücüyle bunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | لدي وكالة سرة كاملة تحاول إثبات ذلك |
Bunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنها تحاول إثبات ذلك |
O hesapsızca Çin'e koştu, bu yüzden Bana kendini kanıtlamaya çalışıyor | Open Subtitles | لذا ذهب بشكل مستعجل الى الصين, ليخاول ان يثبت نفسه لي. لم يكن يظن |
Tabii buralarda herkes kendini kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | بالطبع هنا كل شخص يريد ان يثبت ذاته. |
Kendini kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | بالطبع انه يحاول ان يثبت نفسه |
Bu adam bir şey kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | هذا جانٍ مع أمر ليثبته |
Hep ölme isteği var mıydı, yoksa kötüleri yakalamak için hâlâ genç ve güçlü olduğunu mu kanıtlamaya çalışıyor? | Open Subtitles | أدائماً ماكانت لديه رغبة بالموت أم أنّه يحاول أن يثبت أنّه مازال صغيراً وقوياً ليمسك بالأشرار ؟ |
- Kendini kanıtlamaya çalışıyor, kendi kendine yeteceğini. | Open Subtitles | تحاول أن تثبت نفسها, تُظهر أنها مستقلة |