kişisel bir yönü yok, Komiser, fakat sanırım uygun giyinmişsinizdir? | Open Subtitles | لا شيء شخصي لكني أفترض أن تحصل على الكساء الملائم |
Sen Bölge Savcısısın. Bu, o herifle aramızda kişisel bir mevzuu oldu. | Open Subtitles | أنه شيء شخصي مع ذلك اللعين هو كان يسعى خلفي مُنذ سنوات. |
Ve bence birden bire profesyonel düşünmeyi bırakıp kişisel bir kızgınlığa kapıldılar. | Open Subtitles | و لكنهم فجأة حسب إعتقادي، تحولو من تقييمها مهنيا لمسألة غضب شخصي |
Bunu aktif hâle getirebildim. Bu kişisel bir kalkan, koruyucu deri gibi. | Open Subtitles | لقد قمت بتنشيط هذا ، إنه درع شخصى و هو يحمى جسدك |
Onun bu adamla kişisel bir ilgisi olduğunu sana söyledim. | Open Subtitles | أنا أقول لك، انها لديها مصلحة شخصية مع هذا الرجل |
Sana kişisel bir soru sormak istiyorum: Sen de yapıyor musun? | TED | لذا أود أن اسألك سؤالاً شخصيًا هو: هل تفعل ذلك؟ |
Stres çok kişisel bir şeyken bu kadar büyük bir etkisi olabileceğini düşünmek çılgınca. | TED | إن التوتر أمرٌ شخصيّ للغاية، ومن الجنون أن نفكر بأن لديه مثل هذا التأثير الهائل. |
Benim için kişisel bir konu değil. Sadece kızlarla ilgili. | Open Subtitles | لا شيء شخصي بالنسبة لي، كل ما يهمني هو الفتاتان |
Pardon evlat, kişisel bir şey değil sedece bir iş. | Open Subtitles | آسف يا صغير انه امر غير شخصي انه عمل فقط |
Diğer herhangi bir oyuncunuz profesyonel açıdan felakete uğrarsa kişisel bir acısı veya madde bağımlılığı olursa aramaktan çekinmeyin. | Open Subtitles | الأن إذا أي من لاعبيكم الأخرين يعاني من فاجعة أو ألم شخصي أو من إدمان للمخدرات أرجوكِ لاتترددي بالإتصال |
Bu kişisel bir mesele değil. O yavşak her şeyi engelledi. | Open Subtitles | لا تأخذ الأمر على محمل شخصي هذا اللعين سدّ كل شيء |
Çıkmıştı ama disiplin suçundan dolayı çıkmadı. kişisel bir durumdu. | Open Subtitles | لقد فعل ولكنها لم تكن خطوة تأديبية كان الأمر شخصي |
Bak, tamamen başka bir konuda kişisel bir iyilik yapmanı isteyeceğim. | Open Subtitles | إسمع ، هناك موضوع آخر تماماً أنا في حاجة لمعروف شخصي |
Çünkü benden amatör gecesinde kişisel bir yazımı okumamı istiyor. | Open Subtitles | لأنه طلب مني أن أقرأ شيء شخصي في مايكروفون مفتوح |
kişisel bir mesele olabilir, Richard Clayvin'e psikiyatrik birimde yaptığı gibi. | Open Subtitles | ربما هو أمر شخصي كما بتعذيب ريتشارد كلايفين في القسم النفسي |
Bayan Verloc, bunların kişisel bir yanı yok. Öyle mi? | Open Subtitles | سيدة فيرلوك, لا يوجد شئ شخصى فى كل هذا حقا ؟ |
Seninle kişisel bir meselem yok... .. ve bazı konularda çekici bir adam olduğunu kabul ediyorum ama kızımı sıradan bir yerli gibi toprağın üstünde çömelmiş pide hamuru yoğururken görmek istemiyoum. | Open Subtitles | لذا ليس لدى شئ شخصى حيالك و أرى أنه بين بعض الأوساط ربما تكون شخص مرغوب فيه و لكن إبنتي |
Ben de seni sevmeyeceğimden eminim. kişisel bir şey değil. | Open Subtitles | و أنا واثق أنني لا أحبك أيضاً ليست مسألة شخصية |
Kızlar bana epilasyonun daha temiz hissettirdiğini, bunun kişisel bir tercih olduğunu söylüyorlar. | TED | أخبرتني الفتيات بأن إزالة الشعر يجعلهن يشعرن بالنظافة، وأنه كان اختيارًا شخصيًا. |
Bu çocuğu gerçekten savunmak mı istiyorsun yoksa bunu ailende de siyah biri olduğu için kişisel bir problem olarak mı görüyorsun? | Open Subtitles | حينئذٍ ، يُمكننيّ إسقاط التُهم. أنتِحقاًتوديّالدفاععنذلكَالفتى، أو تأخذين الأمر على محمل شخصيّ. |
Olayın çok içindeydik. kişisel bir mesele hâline getirdiğinde böyle oluyor işte. | Open Subtitles | كنتَ قريباً جدّاً، هذا ما يحدث عندما تجعل المسألة شخصيّة |
Hayır, kişisel bir şey yok. Başladığım işi bitirmeyi severim sadece. | Open Subtitles | لا، لم يكن شخصيّاً قطّ و إنّما أرغبُ بإنهاء ما بدأتُه |
Çok kişisel bir soruysa beni affedin. | Open Subtitles | هل تسامحنى إذا كنت أسأل سؤالاً خاصاً جداً ؟ |
Başka bir deyişle; bilim bize evrensel bir bakış kazandırırken; sanat ile kişisel bir tecrübeden evrensel sonuçlar çıkarmayı öğreniriz. | TED | دعوني أقولها مجدداً بطريقة أخرى: يقدم العلم فهماً لتجربتنا الكونية، و تقدم الفنون فهماً كونياً للتجربة الشخصية. |
Öyle yapmalısın, Yarbay bunun kişisel bir şey olmadığını anlaman gerektiği gibi. | Open Subtitles | ،يجب أن تعتبره كذلك،كولونيل فقط كما ينبغي أن تدرك أن هذا ليس أمراً شخصياً |
Bu kişisel bir şey lordum. Ama ölüm kalım meselesi. | Open Subtitles | انها مساله شخصيه سيدي و لكنها ذات اهميه قصوي |
Pardon, daha önce hiç bana kişisel bir soru sorduğunu hatırlamıyorum da. | Open Subtitles | آسف ، ولكن لا أذكر قط أنك سألتني سؤالاً شخصياً من قبل |
Bilbao bana göre şunu gösteriyor kişisel bir ifade ortaya çıkarıp yine de gereken bütün noktalara parmak basarak şehre uyum sağlayabilirsin. | TED | بلباو باعتقادي، أظهر إمكانية أن يكون لك هذا التعبير الشخصي وبنفس الوقت لمس كل الأساسيات المطلوبة للاندماج بالمدينة |
- Sen evet, ben değil. Bu çok kişisel bir şey. | Open Subtitles | - لا, هذاشيء خاص - |
Bu kişisel bir şey değil. Sürekli aynı şeyi tekrar edemem. Hayatında bir defa riske gir! | Open Subtitles | هذا الأمر ليس شخصياً سام لا أقدر الاستمرار بهذا خاطري ولو مرة |