| Elinden hiçbir şey gelmeyeceğini bildiği çocuğunu kötü haberlerden koruyor. | Open Subtitles | تحمي طفلتها من الأخبار السيئة التي لا تستطيع حيالها شيئاً |
| Gezegenimizi çok fazla çarpışma, meteor ve benzerlerinden koruyor. | TED | فهي تحمي كوكبنا من العديد من التأثيرات، كالنيازك وما شابهها. |
| Yere yatarsan seni göremez. Bu bir erkek. Yumurtaları koruyor. | Open Subtitles | إن تمددت، لا يمكن أن تراك هذا الذكر، يحرس البيض |
| Adam çantayı alıyor, diğeri patronunu koruyor. | Open Subtitles | الآخرون يحمون هذا الرجل لا أحد يفزع , إنهم جيدون |
| Peki piskoposlar, baş piskoposlar, kardinaller hatta bu papa çocukları mı koruyor? | Open Subtitles | وأن الأساقفة، والمطارنة، والكرادلة، وربما حتى هذا البابا كانوا يقومون بحماية الأطفال؟ |
| Ortakyaşamın seni pekçok şeyden koruyor, ama görünüşe göre tetrakloroetilen'den değil. | Open Subtitles | السيمبيوتي الخاص بك يحميك من الكثير ولكن يبدو انه ليس منيع بالدرجة الكافية |
| Seyşeller mercan kayalıklarını koruyor, balıkçılığını tazeliyor, iklim değişikliğine dayanıklılığını geliştiriyor. | TED | تحمي سيشيل شعابها المرجانية وتجدد مصايدها وتحسن من مرونة تكيفها مع التغير المناخي، |
| Annesi ufaklığı koruyor. | Open Subtitles | قف مع العصابة الدجاجة الأم تحمي أطفالها الرضع؟ |
| Sen birini koruyor olsaydın, dava için en iyi adam kim olurdu? | Open Subtitles | .. إذا كنت تحمي شخصاً ما من سيكون الرجل المثالي في القضيه ؟ |
| Böylece kolektif pazarlık çalışan adamları koruyor. | Open Subtitles | لذا، أن قوة المجموعة المساومة سوف تحمي العمال. |
| Bu kafasında kılıç taşıyan bir at. Hayallerimi ve ümitlerimi koruyor. | Open Subtitles | ذلك حصان مع سيف في رأسه إنه يحرس آمالي و أحلامي |
| Açıklanana kadar zarfları koruyor. Yerinden kımıldamıyor. | Open Subtitles | أنه يحرس المظاريف حتى تسليمها و لن يتركها أبدا |
| Donanımlı askerler, yürüyüş kolunun her iki tarafını da savunarak âciz yavrularını taşımakta olan işçi karıncaları koruyor. | Open Subtitles | جنود مسلحين بقوة يحرسون جوانب الطابور عندما يتحرك يحمون العمال الذين يحملون صغارهم الضعيفة |
| Benim dağıtım yollarını koruyor olmam gerek, bebek bakıcılığı değil. | Open Subtitles | المفترض أن أقوم بحماية ممرات السفن و ليس لمجالسة الأطفال |
| Ölüm Defteri soruşturmasında isimlerimizin bilinmemesi, bizi bir anlamda ölümden koruyor. | Open Subtitles | كونك مجهولة الهوية يحميك في التحقيق بمذكرة الموت. |
| Kendi büyü onu koruyor çünkü O kaçtı ve ben onu bulamıyorum Ya da en azından öyleydi. | Open Subtitles | لقد هرب و لا يمكنني أن أجده .. لأن تعويذتك تحميه أو على الأقل كانت |
| Ama öyle olmasaydı, o zaman o birini veya birşeyi koruyor demekti.. | Open Subtitles | لكن إذا لم يفعل، إذن لديه شيء أو شخص ما هو يحميه |
| Bu güç alanı Hoth sistemindeki altıncı gezegeni koruyor... ..ve her türlü bombardımana karşı koyacak güçte. | Open Subtitles | يحمى منطقة فى الكوكب السادس من نظام هوث الدرع قوى بما يكفى لصد أى قصف |
| Anayasanın birinci maddesi beni aptal ve saçma sapan sorularınızdan koruyor. | Open Subtitles | التعديل الأول من الدستور يحميني من اسئلتكم الغبيه |
| İnatçıIık hâlâ cazibesini koruyor, fakat böyle bir kızla olmaz. | Open Subtitles | الانحراف لازال يحتفظ بجاذبيّته, لكن ليس مع تلك البطة القبيحة. |
| Yani bir yandan bir sürtük olarak seni koruyor. | Open Subtitles | اقصد, بطريقة ما, انها نوعاً ما تحميك كعاهرة قذرة |
| Narkotik beni koruyor, sakın davamı bozmayın. | Open Subtitles | لديّ وكالة مكافحة المخدرات تحميني لذا لاتفسدوا قضيتي |
| Gördünüz mü, çocuk doğurma çağlarında, evrim bizi koruyor, sonrasında da 35-40-45 yaşlarında, artık öneminiz yok diyor, artık soyunuz devam edecek. | TED | فهو يحمينا أثناء سنوات الإنجاب ولا نعود مهمين بعد سن الـ 35 أو 40 أو 45 لأنه أصبح لدينا ذرية |
| Kutsal Meryem Sunağımız yüzyıllardan beri vadimizi koruyor. | Open Subtitles | سيدة الضريح خاصتنا كانت تحمى الوادى لقرون. |
| Onu da koruyor. Aranızdaki mesafeyi ayarlamak senin sorumluluğunda. | Open Subtitles | بل حمايته هو أيضاً، إنها مسؤوليتكِ الإبقاء على تلك المسافة محفوظة |