| Bir kenara yaz Mal, Noel'de Berlin'deyiz. Yakında buradan ayrılacağız. | Open Subtitles | سجّل كلامي يا مال سنصل إلى برلين في عيد الميلاد |
| Fidyeyi toplamaya yetecek kadar Mal mülk yok bu Allah'ın belası kasabada. | Open Subtitles | لا يوجد هناك مال في كل هذه المدينة اللعينة يكفي لدفع الفدية |
| Piliç, bütün o Mal ile tek başına ortalıkta dolanmak istemiyordu. | Open Subtitles | لم تكن تريد التجول بمفردها مع كل تلك الكمية من البضاعة |
| öyleyse rahatla. Daha fazla Mal al, daha fazla Mal sat. | Open Subtitles | حسناً ، كوني مرتاحة أشتري المزيد من المخدرات وبيعي المزيد منها |
| Normalde elimizde daha fazla Mal olur ama pazartesi yeni sevkiyat bekliyoruz. | Open Subtitles | في العادة تصلنا أعداد أكبر من هذه لكننا ننتظر بضاعة يوم الاثنين |
| İkincisi, büyümenin, insan nüfusunu destekleyen Mal ve hizmetleri bizlere sağlayan toprağa zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. | TED | وثانياً على هذا النمو أن يحصل بطريقة لا تضر الأرض التي تؤمن لنا البضائع والخدمات التي تدعم السكان من البشر. |
| Ne kadar sürerse sürsün, neye Mal olursa olsun sonuna kadar gideceğiz. | Open Subtitles | سنحارب من أجلك, مهما كلفنى ذلك من مال او من وقت . |
| Bu çok fazla Mal demek. | Open Subtitles | هناك رأس مال كبير الآن و أنت تعرفين أنني لا أريد لأحد |
| Üç başarılı Mal paylaşımı yaşadı, harcayamayacağı kadar parası var. | Open Subtitles | هاه على أية حال ، ثلاث مستوطنات رائعه مال كثير من كان يمكن ان يأمل الإنفاق في أي وقت نعم إستقلالها المتبجح |
| Mal orjinal haliyle çok iyi, bu şekilde çok para kazanabilirsin. | Open Subtitles | نعم، ولكنك لست مضطراً لذلك، هذا ما أقوله لك أنك لست مضطراً لذلك الأمور جيدة على حالها تستطيع كسب مال كافي من البضاعة |
| Piliç bütün o Mal ile tek başına ortalıkta dolanmak istemiyordu. | Open Subtitles | لم تكن تريد التجول بمفردها مع كل تلك الكمية من البضاعة |
| Mal burda. Değiş tokuşu bir saatte yapabiliriz. | Open Subtitles | البضاعة موجودة، بإمكاننا عمل المبادلة في ساعة |
| Satıcıyım, hem de iyisinden. Şehirdeki en iyi Mal bende. | Open Subtitles | انا تاجرة مخدرات، تاجرة جيده لدي افضل المخدرات في البلدة |
| Çalıntı bir Mal bulmadığımız sürece korsanlarla iş yapmadığını bilip kendi yolumuza gideceğiz. | Open Subtitles | طالما لم نجد أيّ بضاعة مسروقة مَن قبل القراصنة، حينها سنذهب في سبيلنا |
| Bildiğiniz gibi 1950 de tipik bir gemi 5,000 ila 10,000 ton arası Mal taşırdı. | TED | هل تعلم أنه في عام 1950 كانت السفينة العادية تحمل ما بين خمسة الآف إلى عشرة الآف طن من البضائع. |
| Altı aylık maaşıma Mal oldu. Dışarda beklemenin sakıncası var mı? | Open Subtitles | كلفني ذلك راتب ستة أشهر هل تمانع لو انتظرت بالخارج ؟ |
| Eğer bu şirketi çeviremesek bile, Mal varlıkları ve binası fiyatını karşılayacaktır. | Open Subtitles | حتى اذا لم نستطع انجاح الشركة فالممتلكات المادية و البنايات يستحقون الثمن |
| Bu adamların sana yüklü miktarda Mal satacağına emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أن هذا الشخص يريد بيعك مخدرات ؟ |
| Ama senin istediğin şeyi yapıp aynı zamanda Mal da satabilirim. | Open Subtitles | ولكن يمكنني فعل ما تطلبته مني وبيع المنتج في الوقت نفسه |
| Ve o sınırı ihlal ederseniz, bu, hayatınıza Mal olabilir. | Open Subtitles | واذا تجاوزت ذلك الخط, فإنه ربما ذلك قد يكلفك حياتك. |
| Kurbanları, ürkütücü manşetler gibi kalıplara sokmaya eğilimliyiz: kendine zarar veren kadınlar, "defolu Mal"lar. | TED | نحن نميل لوضع صورة نمطية للضحايا كعناوين مروعة نساء مدمرين أنفسهم، بضائع تالفة |
| Paramızı dekorasyona harcıyor. Kim bilir kaça Mal olmuştur bu! | Open Subtitles | يصرف كل أموالنا على الزينة كم كلف كل هذا ؟ |
| O salak gizli görevdeki bir ajana Mal satmaya çalıştı. | Open Subtitles | أجل، هذا الغبي كان يبيع مخدرات إلى عميل فدرالي سري |
| Benjamin Miles Franklin, eski Amerikan ordusu mensubu, çalıntı Mal bulundurmaktan 8 yıl. | Open Subtitles | بينجامين مايلز فرانكلين يعمل بالجيش الأمريكي سابقاً ثمان سنوات لحيازته على سلع مسروقة |
| Masai toplumunda keçiler ve inekler en değerli Mal varlığıdır. | TED | و في مجتمع الماساي، العنز و الابقار هي أغلى الممتلكات. |