Titizlik için seçilmişsin sen, diğerlerine karşı nezaket ve güney zerafeti. | Open Subtitles | أنت تم إختيارك لاناقتكَ، مجاملة للآخرين ونعمتكَ الجنوبية. |
Birbirimizin yemeğini nefret kurşunları ile bölmemek için nezaket gösterirdik. | Open Subtitles | -كانت مجاملة مشتركة ان لا نقاطع وجبات بعضنا بقذيفة كراهية. |
Özür dilemen ne incelik. nezaket çok önemlidir, öyle değil mi? | Open Subtitles | من الرائع أنـّك تقدّمت بالإعتذار اللطف شيء هام، ألا توافقني الرأي؟ |
Ama nezaket icabı görev başında öldürüldü diye rapor ettim. | Open Subtitles | ولكنني أبلغت بأنه من جيش التحرير الكوري من باب المجاملة. |
Biri sana selam verdiğinde ona da selam vermek nezaket kuralıdır. | Open Subtitles | عادة عندما يقول أحد مرحباً من اللباقة أن تردي التحية |
Anlayış, nezaket ya da acıma duygusu... mümkün olan başka hiçbir şey... | Open Subtitles | التفهم , الطيبة أو الشفقة عندما لا يكون شيء آخر غير هذه الأشياء متاحا |
Fakat, siz bir eyalet hapishanesinde federal bir nezaket istiyorsunuz. | Open Subtitles | لكنكم تطلبون مجاملة الفيدراليين في إصلاحية الولاية |
Fakat, siz bir eyalet hapishanesinde federal bir nezaket istiyorsunuz. | Open Subtitles | لكنكم تطلبون مجاملة الفيدراليين في إصلاحية الولاية |
Bana gelince, memnuniyetlerini sağlamak için sarf ettiğim, aşırı nezaket ve istek yüzünden olabilir mi acaba? | Open Subtitles | بالنسبة لي أتسائل لو كان يقع هذا في مجاملة مفرطة |
Ve bu hayvanları aşırı-tüketimimiz sera gazları ve kalp hastalıklarına sebep olurken, nezaket ile konuyu başka yönlere çekmenin anlamı yok. | TED | ومع الإستهلاك المحموم لتلك الحيوانات التي تنتج غازات الدفيئة وأمراض القلب، يكون اللطف مثل الرنجة الحمراء. |
Düşmandan nezaket görmenin nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? | TED | أتعلمون ما هو شعور تلقي اللطف من يدي العدو؟ |
Burada ihtiyacımız olan biraz nezaket ve işbirliği. | Open Subtitles | مانحتاج إليه هنا هو القليل من المجاملة و التعاون |
Bütün vampirleri yok etmek için yola çıkmış birinin, birlikte avlanacağı insanları beklemesi nezaket icabıdır. | Open Subtitles | إذا وضعت ميعاداً لتدمير جميع المصاصين فكان من باب المجاملة أن تنتظر مساعدينك |
Ne yazık ki, nezaket açısından sınav yapmıyorlar. | Open Subtitles | لسوء حظك لا يتم اختبارنا على الأخلاق الحميدة أو اللباقة |
O bana kelimeleri ve numaraları gösterir. Gittiğim her yerde nezaket kurallarını öğreniyorum. | Open Subtitles | لقد أراني أرقام وكلمات أن أجد الطيبة حيث أذهب |
Ama seni yalnızca nezaket ve cömertlik gösterisi için çağırdığımı düşünüyorsan şu anda arabayı terkedip, eve dönüş yolunu kendin bulabilirsin. | Open Subtitles | لكن إن كنت تظنين أننى طلبتك بدافع العطف أو الإحسان يمكنك النزول من السيارة الآن والعودة إلى المنزل |
ABD'nin çoğu bölgesinde, toplumdaki temel beklenti nezaket ve mahremiyet arasındaki dengeyi korumak. | TED | في معظم أنحاء الولايات المتحدة، التوقع الأساسي في الأماكن العامة هو أننا نحافظُ على التوازن بين الكياسة والخصوصية. |
Merak ediyorum, aramızdaki son tatsız duruma... engel olmak için nasıl bir nezaket göstermeliydim? | Open Subtitles | أحاول أن أتخيل أي كياسة من ناحيتي كان يمكنها أن تزيل الصعوبة في علاقتنا |
Bir nezaket maskesi gerçek çıkarlarımızı saklıyor. | Open Subtitles | مظهر لطف خادع يخفي مصالحنا الشخصية الحقيقية |
Eğer bir ünüm varsa Albay Protheroe, böyle söylemeniz de büyük nezaket. | Open Subtitles | سمعتي أيها الكولونيل "بروذرو" لو كانت لدي سمعة كان لطفاً منك قول ذلك |
Diğer yolculara nezaket göstermek için... lütfen araçtaki tuvaletin sadece bir numara için kullanıldığını unutmayın. | Open Subtitles | كمجاملة لزملائكم المسافرين, تذكروا ان المرحاض الداخلى يستخدم لمرة واحدة فقط. |
Romanın evrensel ahlak, nezaket ve toplum konuları onu bir edebi klasik yaptı ve zamanın gelenekleri ile insanlığa uzun süredir olan inancı eleştirdi. | TED | الموضوعات العامة للرواية المتمثلة في الأخلاق والتحضر والمجتمع جعلت منها روايةً كلاسيكية في الأدب، ساخرةً من الأعراف والمعتقدات الراسخة حول الإنسانية خلال تلك الفترة. |
"Mantık, bilgelik, hayırseverlik, nezaket ve inanç, bunlar, yolculuğunzdaki tehlikelere karşı rehberiniz olsun." | Open Subtitles | , التعقل ، الحكمة، الصدقة " " الطيبه والإيمان " أترك هؤلاء يَكُونَوا دليلَكَ على هذا البحث الخطيرِ " |
Hayır ama ben söyledim o da söylemeliydi. nezaket ölmüş. | Open Subtitles | لا، لكني قلتها فينبغي عليه قولها أيضًا إنه من الأدب. |
O kadar uzun zamandır insan içine çıkmıyordum ki, ...sosyal nezaket kurallarını tamamen unutmuşum. | Open Subtitles | أنصت إليّ، كنت بعيدة عن المجتمع لفترة طويلة، نسيت تماماً الآداب الاجتماعية. |