Sonuç olarak deneyimlerin baskın ekonomik arz olduğu bir deneyim ekonomisine doğru ilerliyoruz. | TED | إذاً فنحن نتحول إلى إقتصاد التجربة، حيث تصبح الخبرات هي الطرح الإقتصادي السائد. |
Etrafta bir sürü erkeğin olduğu bir yerde yaşamak hoş olmaz mıydı? | Open Subtitles | لا يكون لطيفا للعيش حيث أن هناك الكثير من الرجال الآخرين حول؟ |
Orada herkesin bir Wolodkowicz olduğu bir köy var, Peder. | Open Subtitles | هناك قرية يا أبتاه.. حيث الجميع فيها من آل فولدكوفيتش |
Daha ziyade, bir çeşit politik aksiyondu seçildiğim sırada kullanılabilir şehir bütçesinin sıfır virgül birşeyler olduğu bir çevrede bir aksiyon. | TED | بل كانت شكلا من أشكال العمل السياسي في وقت كانت فيه الميزانية المتاحة للمدينه بعد انتخابي ، اكثر بقليل من الصفر |
Burası herkesin bir şeyler yapmak zorunda olduğu bir dünya. | Open Subtitles | هذا عالمٌ يجب أن يقوم فيه كلّ شخصٍ بعملٍ ما |
Şu anki manasıyla; arabaların, protez bir aletten ziyade, isteğe bağlı bir özgürlük aracı olduğu bir şehir denilebilir. | TED | حسنًا، للحصول على تعريف أفضل، فهي مدينة تكون فيها السيارة أداة اختيارية للحرية، بدلًا من جهاز صناعي لابد منه. |
Hiçbir Papa, gazetelerin grevde olduğu bir şehri ziyaret etmez. | Open Subtitles | البابا أبداً لا يزور مدينة حيث الصُحُفَ في حالة إضراب |
Sizi böyle bir teknolojinin var olduğu bir evreye götürmemi sağlayın. | Open Subtitles | اسمحوا لى بأن آخذكم إلى هناك . حيث توجد هذه التكنولوجيا |
Nükleer savaşın gerçek bir tehdit olduğu bir dünyada yaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعيش في عالم حيث الحرب النووية تشكل تهديدا حقيقيا. |
Tarikattan zehirlenenlerin ne şekilde öldürüleceğine dair içinde talimatların olduğu bir kitap çaldım. | Open Subtitles | لقد سرقت كتاب من دار عبادة حيث ان لديهم تعليمات بالقتل بسم الطبيعية. |
Bu mahkemenin dini sebeplerle mezardan çıkarmaya engel olduğu bir dava. | Open Subtitles | هنا قضية حيث المحكمة حكمت ضد إخراج الجثة على أُسُس دينية |
İyi diyorsun da Karanlık Olan, ama büyünün olmadığı, her şeyin bu kadar zor olduğu bir dünyada bunu nasıl yapacaksın? | Open Subtitles | إنّك تمضي في خطّة كبيرة أيّها القاتم لكنْ أتستطيع تنفيذها في عالَم بلا سحر؟ حيث أنّ مجرّد السير يبدو مستعصياً عليك |
Benim anladığım kadarıyla... eğer kapıyı açarsanız, hatta aralasanız dahi, yalanın serbest olduğu bir dünyayı kabul etmiş olursunuz. | Open Subtitles | يمكنني أن أرى المنطق هنا أنك لو فتحت الباب، حتى ولو قليلاً فأنت تقبل بعالم حيث الكذب مسموح به |
Son zamanlarda ne yapıyor bilmiyorum, ama... Dünya'ya hakim olduğu bir zaman var. | Open Subtitles | لا أعرف ماذا كان يفعل مؤخرا لكن كان هناك وقّت حكم فيه الأرض |
Onu okulundan bir anda çekip hiç tanımadığı insanların olduğu bir yere zorla götürmenin daha iyi mi olduğunu düşünüyorsun? | Open Subtitles | ماذا إذاً، تظن أنه من الأحسن أن نخلعه من مدرسته ونجبره على الانتقال إلى مكان لا يعرف فيه أي أحد؟ |
Ona boyun eğmeleri için inançlıların ve bilgelerin olduğu bir dünyadan ışık saçtı. | Open Subtitles | انه يشع من العالم الذي دعا كل من فيه بالإيمان والحكمة للإستسلام اليه |
Bunun normal olduğu bir moda girmen lazım. Onu nasıl yapacağız peki? | Open Subtitles | لديك للوصول الى المكان الذي يوجد فيه وهذا هو الوضع الطبيعي الجديد. |
Biz, annelerimizin, büyükannelerimizin yaşadığı kadınlar için meslek seçimlerinin oldukça sınırlı olduğu bir dünyada yaşamıyoruz. | TED | لاننا لم نعش في العالم الذي عاشت فيه امهاتنا و جداتنا، حيث كانت الخيارات المهنية بالنسبة للمرأة محدودة. |
Koltukların olduğu bir ev. | Open Subtitles | المنتجعات مجّهزة بالأرائك. |
Sizlere şunu sorarak bitirmek istiyorum; silindirin konu olduğu bir sonraki hikaye ne olacak? | TED | وأريد أن أختم بسؤالكم عما ستكون عليه القصة الموالية حيث يعتبر هذا الشيء. |
Son darbeyi indirmeden hemen önce zamanda bir geçit açtım ve onu kötülüğümün hakim olduğu bir geleceğe yolladım. | Open Subtitles | وقبل الضربة الأخيرة فتحت فجوة في الزمن و قذفته إلي المستقبل حيث يكون شري هو القانون |
Aslında, bu genel olarak bilim kurgu olarak görülürdü ama artık dünya, bunu yapmanın mümkün olduğu bir yer haline geldi. | TED | حسناً ، في العادة كان هذا يعتبر من الخيال العلمي ، ولكننا الآن أصبحنا في عالمٍ حيث يكون ذلك ممكناً. |
Yani örneğin; ben anlamsız, sözsüz seslerin olduğu bir çevrede bir hayvan büyütebilirim. Benim oluşturduğum bir ses repertuvarı. Sadece maruz bırakmak suretiyle yaptığım, hayvan ve genç beyni için yapay olarak önemli. | TED | هكذا على سبيل المثال يمكنني تربية حيوان في بيئة يوجد فيها صوت مبهم لا معنى له. مجموعة من الأصوات أقوم ببثّها. فقط عن طريق عرضها، وهو أمر اصطناعيّ مهمّ للحيوان و لدماغه الصّغير. |