| Ve şimdi, koca bir kesinlik dağının olduğu yerde, kaynağına doğru giden bir şüphe akıntısı vardı, nehirleri vaat eden bir akıntı. | TED | والآن، قديمًا حيث كان هناك جبلًا من اليقين، كان هناك ربيعًا من الشك يهرول في اتجاه قاعدته، ربيعًا واعدًا بالأنهار. |
| Ama saldırgan uyuşturucu satıcım, ben aksini söylemedikçe olduğu yerde kalacak. | Open Subtitles | ولكن تاجر المُخدّرات العنيف يبقى حيث هو حتى أقول خلاف ذلك. |
| Hmm. Yıldız yapraklar, bol suyun olduğu yerde yetişir. | Open Subtitles | نجوم الشجرة تنمو حيث يوجد الكثير من الماء |
| Bu da yeterince iyi, çünkü olduğu yerde kalabilir. | TED | ذلك جيد أيضاً، لأنها يمكن أن تظل حيث هي. |
| O olduğu yerde gelişmekte. | TED | وهذا هو المكان الذي هو عليه ، انه نوع من التطور. |
| Giyotin meydanın ortasındaydı, dikilitaşın olduğu yerde. | Open Subtitles | كانت المقصلة في المنتصف حيث توجد المسلة الآن |
| Yatak odası büyük kasanın olduğu yerde, ilk kattaydı. | Open Subtitles | غرفة النوم كانت بالطابق السفلى حيث كانت هناك خزانة كبيرة. |
| Olduğu... yerde kalmasını söyle, hemen geliyorum yanına. | Open Subtitles | ماذا يقول ؟ اخبريه ان يبقى بمكانه وانا ساذهب اليه |
| Ve kalan tek balık çitliği ve ticari balık çiftliği, daha önce karideslerin olduğu yerde bir denizanası çifliği. | TED | ويبقى الصيد الوحيد وصيد السمك التجاري هو صيد قنديل البحر نرى في اليمين , حيث كان يوجد الروبيان |
| Çocuklarımıza kusur bulurken fark ediyoruz ki o çocuğun olduğu yerde önceleri sessizlik vardı, şimdi o da dünyada bir iz bırakacak. | TED | ونوبخ أبنائنا ثم ندرك يوماً ما أن الصمت يعم حيث كان ذلك الفتى، الذي يشق طريقه الآن في الدنيا. |
| Tabii ki var. Çekmecede, tabancanın olduğu yerde. | Open Subtitles | متأكّد انها هناك في الدرج حيث كان مسدّسكَ |
| -onun dünya ortasiklet şampiyon adayı- eğer olduğu yerde olmasaydı, Luther'in şuanki yerine olamayacağını çabucak size anımsatırdı. | Open Subtitles | أن لوثر شاو المرشح لبطولة العالم للوزن المتوسط ماكان ليصبح حيث هو لولم تكن هي حيث هي الآن وهذا ماتذيعه في كل مكان |
| Ama şu an olduğu yerde kalması lazım ne olursa olsun bu işte saldırıyı göğüsleyecek olan o. | Open Subtitles | لكن حاليا ، أنا بحاجة إليه حيث هو ..إن لم يكن لسبب ما |
| Bir beyaz adamın olduğu yerde daha çok beyaz adam vardır. | Open Subtitles | حيث يوجد رجل أبيض يوجد المزيد من الرجال البيض |
| Ama çok az çocuğun bildiği şey domuz pisliğinin olduğu yerde, eperythrozoon enfeksiyonu olduğudur. | Open Subtitles | وكما يعرف قليل من الأطفال حيث يوجد روث الخنازير توجد الإصابة بالمحمّرة المكورانيّة |
| Şeytanminaresi, ait olduğu yerde. Yani bizim kampta. | Open Subtitles | المحارة في مخيمنا في المكان الذي تنتمي اليه |
| Tek isteğim evde, yani babamın anılarının olduğu yerde kalmak. | Open Subtitles | كل ما أريده هو أن أكون بالمنزل وأبقى بالمنزل حيث توجد جميع ذكريات أبى |
| Eskiden oturma odamın olduğu yerde duruyorum ve oturma odam burada değil çünkü evim gitmiş ve burası Ultimart olmuş. | Open Subtitles | أنا، وأنا واقفا حيث كانت غرفة المعيشة الخاصه بي وهي غير موجودة لأن منزلي قد تحول إلي سوق تجاري |
| Yani dikkatin her zaman olduğu yerde değil. | Open Subtitles | بمعنى ان تركيزك لم يكن بمكانه على ما جرة العادة |
| Savaşın olduğu yerde biz silah üreticileri hayal edebileceğinin ötesinde kazanırız. | Open Subtitles | حيث هناك حرب، أرباح صناعتنا للأسلحة أكثر مما تتخيّل. |
| Gezegenimizde suyun olduğu yerde yaşam vardır. | TED | في كوكبنا، أينما يوجد الماء، توجد الحياة. |
| Radcliff ailesini mutlu etmek için, insan bir kızı vampir bir çifte veriyorsun. İnan bana, şimdi olduğu yerde daha iyidir. | Open Subtitles | لتعيد فتاة صغيرة إلى مصاصي دماء، صدقني إنها افضل حالاً بمكانها الحالي |
| Niall'ın olduğu yerde hep gitar. | Open Subtitles | اينما كان نايل كان هناك اِلجيتار |
| Herkes olduğu yerde kalsın. | Open Subtitles | إبقوا حيث أنتم جميعا |
| liderliğin yalnız olduğu yerde bir unsur var, ayrıca inanıyorum ki, bu böyle olmak zorunda değil. | TED | أعتقد بأن هنالك عامل حيث تكون القيادة كونك وحيدًا، ولكن أنا أعتقد أيضًا بأنها لا يجب عليها أن تكون كذلك. |
| Benim işim artık memleketimde, şeker fabrikasının olduğu yerde Bonito'da. | Open Subtitles | عملي عاد الآن الى يدي حيث يكون مصنع السكر في بونيتو |