| Ama ormanlar çözümün büyük bir parçası da olabilirler. Çünkü karbonu indirip, yakalamanın ve depolamanın bildiğimiz en iyi yolu bu. | TED | بالمقابل, الغابات من الممكن ان تكون جزء كبير من الحل ايضا التي تمثل افضل طريقة نعرفها لسحب, وحفظ وتخزين غاز الكربون. |
| Bu tropikal ormanlar yıl boyunca her gün 12 saat günışığı alıyor. | Open Subtitles | هذه الغابات الاستوائية تستمع بضياء الشمس لمدة 12 ساعة يومياً طوال العام |
| Bugün, geriye kalan korunmuş bu zengin ormanlar hala varlığını sürdürüyorlar. | Open Subtitles | اليوم ، بقايا معزولة من تلك الغابات المتمددة لا تزال موجودة |
| Altı yaşındayken bir gün balta girmemiş ormanlar hakkında bir kitap okumuştum. | Open Subtitles | ذات مرة، عندما كنتُ في عمر السادسة قرأتُ كتاباً عن الغابة البدائية |
| Karanlık ormanlar, buzdan yerler, cam ve taştan yapılma şehirler. | Open Subtitles | غابات مظلمة , امتدادات جليدية مدن بُنيَت من الزجاج والصخر |
| Bu arkadaşlar, palm yağı endüstrisi yüzünden yok olan ormanlar yüzünden burada. | Open Subtitles | هؤلاء الحيوانات على وشك الانقراض بسبب الغابات المفقودة بسبب صناعة زيت النخيل |
| Aslında, çevremizde bizi dijital ormanlar aracılığıyla takip ederek ve her birimizden profil derleyerek şekillenen yekpare bir endüstri var. | TED | وفي الواقع، هناك صناعة كاملة تتشكل حول متابعتنا بواسطة الغابات الرقمية وتجميع ملف تعريفي عن كل واحد منا. |
| Web'de sizi kimin izlediğini ve dijital ormanlar aracılığıyla sizi kimin takip ettiğini görmek için onu indirebilir, Firefox'ta kurabilirsiniz. | TED | يمكنك تحميله وتثبيته في الفايرفوكس، لرؤية من يتعقبكم عبر الويب ويتبعك عبر الغابات الرقمية. |
| ormanlar, bitki ve hayvan türleri için değerli ev sahibidirler, | TED | الغابات تأوي فصائل نباتية وحيوانية ثمينة. |
| Bir kere kurulduğunda, bu ormanlar kendilerini tekrar ve tekrar oluşturacaklardır -- muhtemelen sonsuza kadar. | TED | في حال ما تكونت، تجدد هذه الغابات نفسها باستمرار ربما إلى الأبد. |
| Basitleştirilmiş bu ormanlar karmaşıklıktan uzaktırlar, enfeksiyonlara ve böceklere karşı korumasızdırlar. | TED | تفتقرُ هذه الغابات المبسطة إلى التعقيد. وهي عُرضة إلى العدوى والحشرات حقاً |
| ormanlar kayboluyor, artık yerlerinde çöller var. | TED | تختفي، الغابات، والصحراء حيث كانت هناك الغابات. |
| ormanlar ortaya çıktı ve kanatlarıyla canlılara bakıcılık yaptı. | TED | نشأت الغابات و ترعرعت الأشياء ذوات الأجنحة. |
| Ve ormanlar bir defa daha kurudu. Yukarı büyümek bir hayat biçimi halini aldı. | TED | جفت الغابات مرة اخرى. الذهاب مستقيماً أصبح إسلوب الحياة. |
| Altı yaşındayken bir gün balta girmemiş ormanlar hakkında bir kitap okumuştum. | Open Subtitles | ذات مرة، عندما كنتُ في عمر السادسة قرأتُ كتاباً عن الغابة البدائية |
| Bu ürünler haricinde, ormanlar iklimin regülasyonu için çok önemlidir. | TED | وبصرف النظر عن كل هذه المنتجات, تعتبر الغابة مهمة جداً في تنظيم المناخ. |
| Unutmamalıyız ki ormanlar sadece birbirleriyle yarışan bir avuç ağaçtan ibaret değiller. Onlar müthiş işbirlikçilerdir. | TED | ويتوجب علينا تذكر أن الغابة ليست مجرد باقة من الأشجار تتنافس مع بعضها البعض، إنها متعاونة بشكل كبير. |
| Yani günümüzde daha çok Yukon ve Sibirya benzeri kutupaltı ormanlar olurdu. | TED | لكانت غابات شمالية، تشبه أكثر يوكون أو سيبيريا اليوم. |
| Yeryüzünün sadece yüzde 3'ünü kaplayan bu ormanlar, dünya türlerinin yarıdan fazlasına ev sahipliği yapar. | Open Subtitles | غابات مثل هذه تحتل فقط ثلاثة بالمائة من الارض رغم انها موطن اكثر من نصف انواع المخلوقات في العالم |
| "Burda kalmak mı?" George ormanlar kralıdır. Kimse onu dört duvar arasına hapsedemez | Open Subtitles | جورج ملكُ الأدغال ما من أربعة حيطان تستطيع حبسه |
| Ve ormanlar, merkezi, tekerleğin göbeğidir. | Open Subtitles | و الغابه مركز الوسط محور العجلة |
| ormanlar yaşam için gerekli nemi sağlar. | Open Subtitles | فالغابات توفر الرطوبة اللازمة لكل أشكال الحياة |
| ormanlar artık kimsenin umurunda değil. | Open Subtitles | لا أحد يهتم بالأخشاب بعد الآن |
| Sahip olduğumuz ormanlar bu kadar hızlı yok oluyor. | TED | وهي سرعة الخسارة للغابات عندنا. |
| İklim değişikliği ve ormanlar arasındaki ilişkiyle her zaman ilgilendim. | TED | والآن, اهتمامي الدائم كان في العلاقة بين التغير المناخي والغابات. |
| Bu ormanlar, insanoğlu dünyaya ayak basmadan çok önce yetişti. | Open Subtitles | هذه الغاباتِ كَانتْ تَنْمو هنا قبل فترة طويلة من وجودالبشرعلى الأرضَ. |