| Ve farenin hareketini canladırmak için içinde biraz su var, değilse olduğu yerde otururdu yalnızca. | TED | من اجل تحفيز الفأر على التحرك .. لانه بغير هذا سوف يجلس في مكانه |
| Bayiye girerdik, annem alışveriş yaparken babam otururdu. | TED | كنا ندخل وكالة البيع حيثُ كان أبي يجلس في حين تقوم أمي بالتسوق |
| Bir adam vardı. Hiç konuşmazdı. Bütün gece bir köşede otururdu. | Open Subtitles | كان هناك ذلك الرجل، لم يكن ليتكلم أبداً فقط كان يجلس هناك طوال اليوم |
| Her zaman aynı yere otururdu, tam şu anda senin oturduğun yere. | Open Subtitles | ، كانت تجلس دائماً في نفس المكان . حيث تجلس أنت الآن بالضبط |
| Nereye gitmek istesem yol boyunca orada öylece otururdu. | Open Subtitles | لقد جلس هناك ووافقني على كل ما اريد |
| İngilizce dersinde yanında otururdu. | Open Subtitles | أجل , انه الوحيد الذي كان يجلس بجانبك في حصة الانجليزي |
| Mesela, iki yaşındayken, köyün bakkalının önünde otururdu... geçen herkes de gelip ona adres sorardı. | Open Subtitles | ,على سبيل المثل , عندما كان فى الثانية من عمره كان يجلس فى متجر القرية و كل من يمر كان يسأله عن الإتجاهات |
| O masa da boştu. O yüzden geldiğinde arasıra oraya otururdu. | Open Subtitles | كان المكتب خالياً فكان يأتي و يجلس أحياناً |
| Normalde aşağıda, beşinci sıranın ortasında otururdu. | Open Subtitles | في العادة كان يجلس بالاسفل هنا الصف الخامس، بالمنتصف |
| Ben çocukken uyumadan önce, babam her akşam yatağımın kenarında otururdu. | Open Subtitles | عندما كنت طفلاً كان أبي يجلس بجوار سريري كل ليلة قبل أن أنام |
| Adam hiç dışarı çıkmazdı. Sadece o evde otururdu. | Open Subtitles | انظر, إنه لم يخرج مطلقاً, كل ما كان يفعله أن يجلس بالشقة |
| Televizyon izleyeceğimiz zaman yanıma otururdu ve ailesi görmeden elimi tutardı. | Open Subtitles | وعندما كنا نشاهد التلفاز كان يجلس بجانبي ويمسك يدي حتى لا يراه والديه |
| Sadece ayı postuyla otururdu | Open Subtitles | إنه فقط يجلس بدون شيئ سوي فرو الدب |
| Ön sıranın köşesinde otururdu. | Open Subtitles | كان يجلس دائماً فى ركن الصف الأول |
| Gazeteler Buz Adam derdi ona çünkü atın üzerinde soğuk soğuk otururdu. | Open Subtitles | يدعونـه في الصحف برجلالثلج... لأنّـه يجلس بـارداً على الحصـان |
| O masada günlerce otururdu. | Open Subtitles | دائما ما يجلس على المائدة لساعات طوال |
| Gut hastalığı bacağını bitirdikten sonra bütün gün bunda otururdu. | Open Subtitles | ... كان يجلس عليه طيلة اليوم بعد أن أصابه النقرس في ساقيه |
| Julia da her zaman oraya otururdu. | Open Subtitles | جوليا كانت تجلس على ذلك الكرسي دائمًا هي الأخرى |
| Ne zaman piyano çalsam gelip yanıma otururdu. | Open Subtitles | كانت تجلس إلى جانبي عندما كنت أعزف على البيانو |
| Burası. Bak, buraya otururdu. Her gün. | Open Subtitles | هنا، انظر، لقد جلس هنا، كل يوم |
| Lut bu kapıda otururdu. | Open Subtitles | جلس لوط هنا عند هذه البوابة |
| Bütün gece boyunca otururdu. | Open Subtitles | كانت ستجلس هناك طوال الليل. |