| İşler bugünlerde kesat, pek birşeyim yok. pilav da soğuk. | Open Subtitles | لا عمل حالياً، لذا ليس لدي الكثير، حتى الأرز بارداً |
| Çünkü bu doğru kokmuyor ve kızarmış pilav yüzünden ben suçlanmak istemiyorum. | Open Subtitles | , لأن رائحة هذا سيئة لا أريد أن تلومني على تحميص الأرز |
| Umarım çikolata soslu, tavuklu pilav seviyorsundur. | Open Subtitles | أتمنى أن تكون تحب الدجاج و الأرز بالزعفران مع صلصة الشوكولاته. |
| Nasıl oluyor da pilav ve ton balığı sıçmıyorum şaşırıyorum. | Open Subtitles | أحياناً أتعجب أنني لا أتبرز أرز مقرمش و تونا حارة |
| Biliyor musun, biraz pilav ve wasabi ile çok leziz oluyorlar. | Open Subtitles | اتدري؟ تلك ستكون فعلا لذيذة مع القليل من الرز وصلصة الزنجبيل |
| İçinde peynir, kızarmış tavuk, üzüm pilav, şeker ve biraz da sen sevmesen de ekmek koydum kızma ama. | Open Subtitles | لديك جبنة ماكروني, دجاج مقلي للحظ الجيد فاصولياء و رز وضعت أيضاً |
| Umarım çikolata soslu, tavuklu pilav seviyorsundur. | Open Subtitles | أتمنى أن تكون تحب الدجاج و الأرز بالزعفران مع صلصة الشوكولاته |
| Biz fazla patates yemeyiz. Biz daha çok pilav adamıyız. | Open Subtitles | نحن لا نرى البطاطس كثيرا هنا دائما نأكل الأرز |
| Reklamlar. Yeni araba kokusu. Dakikada pilav. | Open Subtitles | الدعاية التليفزيونية, رائحة السيارات الجديدة الأرز الدقيق |
| - Tavuk saat 3'te. - pilav saat 6'da. Fasulye saat 9'da... | Open Subtitles | الدجاج الساعة 3 ، الأرز الساعة 6 الفول الساعة 9 |
| İkinci gün omlet ve soğanlı pilav. | Open Subtitles | ، اليـوم الثـانـي البـيـض و البـصـل عـلـى طـبـق الأرز |
| Geçen sene ton balıklı rol yediğimde öyle kötü hasta oldum ki, artık pilav bile yemiyorum. | Open Subtitles | لقد مرضت جداً من لفافة تونا حارّة منذ سنة .حتى أنني لا آكل الأرز بعد الآن |
| Ben somonlu pilav alacağım. Ya sen, anne? | Open Subtitles | أنا سأطلب أرز مع سمك السلمون ماذا عنكِ يا أمي ؟ |
| Siz Mendigo tavuğu ve pilav, yanında mavi peynirli bir salata. | Open Subtitles | و أنت تريد دجاج مع أرز وسلطة مع رقائق من الجبن الأزرق |
| Tavuksuz pilav Karidessiz pilav pilav | Open Subtitles | أرز بدون لحم، أرز بدون دجاج أرز بدون جمبري |
| Nohut var, patlıcan var pilav var ve fındık var. | Open Subtitles | لدي حبوب مهروسة و هذا باذنجان مع الرز و المكسرات |
| İlginç olan eski usul çubuklarla pilav yerken ağızlarına kolun kürüme hareketiyle götürüyorlar. | Open Subtitles | ما المثير مطلقا فى ذلك الأمر عندما يتناولو الرز بتلك العيدان انهما يحضروها مباشرة على فمهم بحركة تجريفية على ذراعهم |
| İki Manchurian, biri sebzeli, bir tavuklu. yağda pilav? Hayır? | Open Subtitles | اثنين معكرونة واحد بالخضار والثاني بالدجاج, رز محمر؟ |
| pilav fena değildi, ama şunu bil ki... ahtapotun tadı tavuğa benzemiyor. | Open Subtitles | حسنا الارز كان جيدا لكن فقط للتسجيل الاخطبوط لا يتذوق مثل الدجاجة |
| Oğlumla ben. O büyük kuştan. Hani içinde pilav dolu. | Open Subtitles | يجب أن نأكل أنا وولدي الطائر الكبير المحشو بالأرز |
| Ocağın üstünde pilav var, buzlukta da taze meyve. | Open Subtitles | يوجد ارز علي المطبخ. و فاكهة في صندوق الثلج. |
| O, ıslak pilav istemedi. | Open Subtitles | حتى أنه لم يطلب الأرزّ بالعصي. |
| Tavuklu pilav yüzünden yaşadı, büyülü tavuklu pilav. | Open Subtitles | وهي عاشت بسبب الريسوتو, الريسوتو السحري |
| Komik Kahküllü pilav Kasesi olarak biliniyorum. | Open Subtitles | هم ينعتونني بـ جيجل بانجز رايس باول |
| Smokininizde pilav vardır ve hayatınıza ne olduğunu düşünmeye başlarsınız. | Open Subtitles | مغطى بالرز على بدلتك تتسأل مالذي حدث لحياتك |
| Veliaht Prensin ayrılışından beri kız kardeşiniz bir lokma pilav dahi yemedi. | Open Subtitles | منذ مغادرةِ وليِ العهد أختكَ لم تأكل ولا حبة رزّ واحدة |
| Bu akşam tavuklu pilav yaptım. Üstünü değişirken ısıtırım. | Open Subtitles | لقد صنعت لك اليوم برياني , سأسخنه بينما تغير ملابسك |
| Hep bu şarkıyı çalardı Edith pilav'ın sevilen fransız müziği. | Open Subtitles | اعتادت ان تشغل هذه الاغنيه اغنيه فرنسيه من ناس مثل ايدث بيلاف |
| Buhar üreticisi, pilav pişirme makinesindeki su gibidir de diyebiliriz. | Open Subtitles | وَصانع البُخار مثل الماء في جهاز طهي الأرُز. هذه الطريقة الوحيدة لشرح الأمر. |