| Bunu ilk kabullenen bizdik çünkü biz sabun ve çorba pazarlıyoruz. | TED | كنا أول من تبنى ذلك، وكل ذلك بـسبب أننا نسوق الصابون. |
| - Evet. sabun, kozmetik, bebek maması gibi ürünleri yapmak için kullanıyorlar. | Open Subtitles | يستعملونه لصنع منتجات مختلفة مثل الصابون و مستحضرات التجميل و أطعمة الأطفال |
| Felç mi geçiriyorum, yoksa bu sabun patlamış mısır gibi mi kokuyor? | Open Subtitles | هل لدي سكتة دماغية, ام ان هذا الصابون رائحته تبدوا مثل الفشار؟ |
| sabun, güneş yağı ve domates sosu kokan birkaç metrekarelik bir alan. | Open Subtitles | تلك الأمتار المربعة التي تفوح منها رائحة الصابون وزيت السباحة وصلصة الطماطم |
| Onlarca yıldır yapılan bir uygulama. sabun şirketleri 20. yüzyılın başında bu yönteme başvurdular. | TED | تم إنجاز ذلك على مدى عقود. قامت شركات الصابون في أوائل القرن العشرين. |
| Zaten ekranda olduğu için sabun köpüğüyle başlayalım. | TED | بما أنها معروضة على الشاشة، دعونا نبدأ بفقاعة الصابون. |
| sabun köpüğünün sürekli renk değiştirdiğini görebilirsiniz. | TED | يمكنك رؤية فقاقيع الصابون تغير لونها باستمرار. |
| sabun eklendiğinde gerçekleşen sabun molekülünün suyun yüzey gerginliğini azaltması, böylece daha elastik bir hâl alıyor ve baloncuk oluşması kolaylaşıyor. | TED | الآن مع إضافة الصابون، ما يحدث هو أن جُزيء الصابون يخفف التوتر السطحي للماء، فيجعله أكثر مرونة وأكثر قابلية لتكوين الفقاقيع. |
| Unutmayın, sabun baloncuğu her zaman kusursuz bir geometrik düzenle yüzey alanını küçültmeye çalışır. | TED | تذكروا، فقاقيع الصابون ستحاول دائمًا تقليص مساحة سطحها بتكوين تنظيمات هندسية مثالية. |
| sabun baloncukları her zaman kusursuz bir geometrik düzenle yüzey alanlarını küçültmeye çalışır. | TED | أشكال فقاقيع الصابون ستحاول دائماً تقليص مساحة سطحها بتكوين تنظيمات هندسية مثالية. |
| Bu sıradan sabun yerine diğer sıradan olanı alırsan, daha iyi bir anne, daha iyi bir insan ve daha iyi vatansever olursun. | TED | أنت أم أفضل، وشخص أفضل، ووطني أفضل إذا اشتريت هذا الصابون العادي مقابل هذا الصابون العادي. |
| Ve şu kulübeden su satarak onların okula gitmelerini sağlıyor ve içerideki küçük dükkandan sabun ve ekmek satmak suretiyle. | TED | وترسلهم جميعاً الى المدرسة ببيع الماء من ذلك الكشك، وعبر بيع الصابون والخبز من داخل المتجر الصغير. |
| Ama bunu engellemeniz için fevkalade kolay yollar mevcut: sabun, su ve el dezenfektanı. | TED | ولكن هناك طريقتان بسيطتان للغاية لتفادي حدوث ذلك، ألا وهما الصابون والماء ومعقم اليدين. |
| Biraz daha sabun alabilir miyim, Maymunyüz? Buradakiler neredeyse bitti. | Open Subtitles | هل يمكنك مناولتي بعضاً من الصابون السائل ؟ |
| Her şeyi bir gemiye yakışır şekilde düzene sokmak için su ve sabun gibisi yok. | Open Subtitles | لا شيء مثل الصابون والماء لجعل كل شيء مرتب علي نمط بريستول |
| Ayın 18ine yetecek kadar sabun hazırladık, ama henüz 11i. | Open Subtitles | صنعنا الصابون في الـ18 من الشهر الماضي واليوم هو الـ 11 فقط |
| Mağazadan hazır sabun alamaz mıyız? | Open Subtitles | أليس بإمكانك شراء الصابون الجاهز من المتجر؟ |
| Ayda bir adet sabun ve iki rulo tuvalet kağıdı. | Open Subtitles | سوف تستعمل صابونة واحدة ولفتان من ورق الحمام لشهر |
| - Sorun yok, Niles. Oradaki mağazadan lavantalı sabun alabilirdim, Frasier. | Open Subtitles | ساذهب بسرعة للاسواق هناك واشتري القليل من حساء الخزامي |
| Senin için mükemmel olmayı çok istedim ama hiç sabun bulamadım. | Open Subtitles | أردت أن أبدو بمظهر لائق لأجلك لكني لم أجد صابونا |
| Yeni bir sabun. Deterjan ya da parfüm kullanan var mı? | Open Subtitles | هل أحضر أي منكم صابوناً جديداً مسحوق تنظيف، عطر؟ |
| Tuz dengesi tamamen doğru olmalı, ve sabun yapmak için en iyi yağ insanlardan gelir. | Open Subtitles | لذلك أفضل الدهون للصابون تأتي من البشر ـ أنتظر ، ما هذا المكان ـ عيادة شفط الدهون |
| Ancak daha da önemlisi, ellerinizi 20 saniye boyunca sabun ve suyla tamamen kaplamak daha kolaydır. | TED | ولكن الأهم من ذلك، من السهل جدا تغطية يديك بالصابون والماء بالكامل لمدة 20 ثانية. |
| İçki, vücut losyonu, sabun, sigara, diş macunu,her şey. | Open Subtitles | مشروب خفيف، دهان للجلد، شوربة سجائر، معجون اسنان، اي شيء |
| Bir sabun odasında, bir kaç tane herifle çıplak dans ettik. | Open Subtitles | كنا الرقص عارية مع حفنة من الرجال في غرفة كاملة من الرغوة |
| Galiba sabun ve diş macunu almam gerekecek. Taze bitti. | Open Subtitles | على ان اشترى صابون ومعجون اسنان فقد نفذوا من عندى |
| Sadece etrafındakilere bağırmayı kesip daha çok sabun kullanmaya ihtiyacın var. | Open Subtitles | أنت بحاجة للتقليل من الصّراخ واستخدام الكثير من الصّابون |
| Ayrıca biraz sabun yolladı. | Open Subtitles | وبعض الملابسِ النظيفةِ و أرسلَ بعض الصابونِ أيضا |
| Gerekli pazarı oluşturmak için de büyük sabun şirketiyle anlaşıp milletin sinir sistemini geçici olarak çökertmek için çevreye organofosfat salmasını sağlamışlar. | Open Subtitles | لانشاء هذا المتجر مرتبطة بصابون ضخمة وهذه الصابونات سوف تملئ البيئة |
| Ağlayan bir adam bizden düğme ve sabun yaptıklarını söyledi. | Open Subtitles | رجل كان يبكي قال : بأنهم يصنعون منا الأزرار والصابون |