| Şu sahte gösterilerle bizi bölmeye çalışıyor Büyük Willie konuşmak istiyor | Open Subtitles | حاول أن تحفظها من ذلك الحمار المزيف كبير الخداع لطيف الكلام. |
| Artık aktörleri, ve bize hissettirdikleri o sahte duyguları izlemekten bıktık. | Open Subtitles | لقد أصابنا الملل ونحن نتابع الممثلين وهم يقدمون لنا مشاعر زائفة |
| Haysiyetli bir ajans lobisine sahte bitkiler koyar mı hiç? . | Open Subtitles | الوكالة التي لديها احترام للذات لا تضع زرع زائف في المدخل |
| Bir noktada, cinayetlerime devam edebilmem için yarattığımız sahte hayatım gerçek oldu. | Open Subtitles | في مرحلةٍ ما، صارت الحياة الزائفة التي اختلقناها ستارًا لي لأقتل حقيقةً |
| Anlaşılan gece vakti para yatıran biri 100$'lık sahte banknot yatırmış. | Open Subtitles | يبدو أنّ واحداً من مودعيهم الليليين دسّ ورقة 100 دولار مزيّفة. |
| Yüzlerce kimlik hırsızlığı yaptılar ve binlerce sahte vergi beyannamesi verdiler. | Open Subtitles | يقوم بسرقه المئات من الهويات يسجل الألاف فى تقارير ضريبيه مزيفه |
| " Burada Heru-ur'un Yıldız Geçidi yatar, Tagrea insanlarının sahte tanrısı." | Open Subtitles | هنا تكمن الشابا آي الخاصة بـ حورس الإله الزائف لشعب تاجريا |
| Banka,sahte parayı nakde çevirmek için seçilebilecek en kötü yerdir. | Open Subtitles | المصرف أسوأ مكان قد يلجئ إليه شخص ليغيّر مال مزيّف |
| Söylentiye göre yüzbaşı Nixon sahte bir rapor yazdı ve alay bunu yuttu. | Open Subtitles | ما حدث ان كابتن نيكسون كتب تقرير مزور و القياده لم تكتشف الامر |
| sahte büyü dükkânı ve uydurma anıları olan dolandırıcı, hırsızın tekidir. | Open Subtitles | إنه لص ومحتال مع محلات الشعوذة المزيفة الخاصة به وتذكاراته المزورة |
| Arkaya saklandı, ben de sahte kanı ön tarafa koydum. | Open Subtitles | ، لقد إختبئت بالخلف و أنا وضعت الدم المزيف بالأمام |
| Fakat bunu sen kendin de söyledin, tabutta sahte paradan başka birşey yoktu. | Open Subtitles | ولكن أنت بنفسك قت بأنه لا يوجد شيء سوى المال المزيف في الصندوق |
| Bu sahte evlilik olayı bir gün başına iş açacak demiştim. | Open Subtitles | لقد اخبرتك سابقاً ان موضوع الزواج المزيف سوف يؤثر على حياتك |
| Ellerindeki bu program, saklamaları gereken sahte veriler olduğunu akla getiriyor. | Open Subtitles | أنّ لديهم هذا البرنامج يُوحي بقوّة أنّ لديهم بيانات زائفة لإخفائها. |
| Geçmişinin sahte olduğuna dair bir kanıt, SSB'nin onu tutuklamasına yeter. | Open Subtitles | إذًا الدليل بأن خلفية بياناته زائفة سيكفي لجعل وحدة المكافحة تعتقله. |
| Yani sahte isimli bir adamı kıskandığın için sahte göğüs kası mı yaptırdın? | Open Subtitles | لذا حصلت على صدر زائف من أجل أنك غيور من رجل باسم زائف؟ |
| Evet, Benim bir sürü sahte problemim var. Bana yardım edermiş gibi yapabilir. | Open Subtitles | أجل، حصلت على حزمة من المشاكل الزائفة التي يمكنه التظاهر بأنه سيساعدني بها |
| - Ama ne yazık ki sahte. - Herkes bu işi yapıyor anlaşılan. | Open Subtitles | ـ إنّها مزيّفة ـ يبدو أنّ الأشياء المزيّفة فى كلّ مكان |
| Onu casus okuluna gönderip, sahte bir isim verdiler. | Open Subtitles | ولأنه كان يتحدث بلغتنا أرسلوه ليدرس التجسس واعطوه بطاقة تعريف مزيفه |
| sahte alçakgönüllülüğe gerek yok. Bu işe sağlam para yatırdım. | Open Subtitles | لا داعي للتواضع الزائف فقد وضعت أموالاً عديدة في هذا |
| 52 yaşında Michigan'lı bir kadın, sahte bir Facebook hesabı açmaktan yakalandı. Bu hesaptan çok aşağılayıcı ve çirkin mesajlar gönderiyormuş, hem de kendisine, tam bir yıldır. | TED | امرأة تبلغ الـ 52 من ولاية ميشيغان قامت بانشاء حساب فايسبوك مزيّف و أرسلت من خلاله رسائل سيئة و دنيئة لنفسها لمدة سنة. |
| Tek ihtiyacımız olan sahte bir baba ve imzası sonra herşey tamamdı. | Open Subtitles | كل مانحتاجه هو أب مزور لكي يوقع اوراق العمل ونكون قد انتهينا. |
| Kazandığın bütün o mükemmel sahte paraları gerçekten yakacak mısın? | Open Subtitles | هل ستقوم حقاً بحرق كلّ النقود المزورة التي حصلت عليها؟ |
| Birgün ofisime geldi ve benim sahte olduğumu bildiğini söyledi, fakat yine de bana aşık olmuştu, ve 3 ay sonra onunla evlendim. | Open Subtitles | و قد حضرت إلى مكتبي مرة ، وقالت أنها أنني كنت مزيفاً, لكنها مع هذا قد أحبتني ، وقد تزوجتها بعد ثلاثة أشهر. |
| sahte kimlikleri takip ediyordum. çalıntı sosyal güvenlik numaraları ile yapılan. | Open Subtitles | كنتُ أتتبّع هويّاتٌ مُزيّفة تمّ صنعها من أرقام الضمان الإجتماعي المسروقة. |
| Babam onu sahte bir isimle uçakların yasaklı listesine koydu. | Open Subtitles | وضعها أبي على قائمة الممنوعين من السفر تحت اسم مستعار |
| Onu en fazla, taciz ve sahte kimlik bulundurmaktan suçlayabiliriz. | Open Subtitles | أكثر ما نستطيع اتهاهها هو التجسس والبطاقات الوهمية التي بحوزتها |
| sahte yatırım firmaları kurmuş ve parayı bu firmalardan hortumlamış. | Open Subtitles | أنشأ كلّ شركات الإستثمارات المزيّفة تلك ثمّ سحب المال للخارج |