| Harika, Fanny, nihayet bir koca seçememiş olmamın gerçek sebebini keşfettin. | Open Subtitles | أحسنت فاني , لقد كشفت السبب الحقيقي لماذا لم أجد زوجاً؟ |
| Ve artık senin herkesten daha zeki oluşunun sebebini öğrenmek istemiyorum. | Open Subtitles | ولا أعتقد بأنّ السبب هو أنك أذكى من أي شخص آخر |
| Bölge amiri öğlene kadar burada olacak ve sebebini açıklayacak. | Open Subtitles | احضري القائد المسئول عن هذه المنطقة عند الظهيرة ليشرح السبب |
| Hep merak etmiyor muydun Karanlık Lord'la senin arandaki bağın sebebini? | Open Subtitles | ألم تتساءل أبدا عن سبب هذا الاتصال بينك وبين سيد الظلام؟ |
| Hala fidyeci ya da Gunner Haas'ın aleti istemesinin sebebini bilmiyoruz. | Open Subtitles | لا شئ يشير الى سبب الخطف أو علاقة جونار هاس بذلك |
| sebebini ögrenene kadar bunu kimseyle paylasamayiz bizim ve onlarin güvenligi için. | Open Subtitles | وحتى نعرف السبب لا يمكننا مشاركة هذا مع أحد لأجل سلامتهم وسلامتنا |
| sebebini öğrenene kadar bunu kimseyle paylaşamayız bizim ve onların güvenliği için. | Open Subtitles | وحتى نعرف السبب لا يمكننا مشاركة هذا مع أحد لأجل سلامتهم وسلامتنا |
| Bu insanlara düşkün gibi gözüküyorsun ve sebebini bir türlü anlayamıyorum. | Open Subtitles | يبدو أنك تعلق على هذه المخلوقات، وأنا لا يمكن معرفة السبب. |
| Bu insanlara düşkün gibi gözüküyorsun ve sebebini bir türlü anlayamıyorum. | Open Subtitles | يبدو أنك تعلق على هذه المخلوقات، وأنا لا يمكن معرفة السبب. |
| Bu adam birilerinin hisse fiyatlarını düşürmek istiyor, ben de sebebini öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | ذلك الرجل يقوم بهذا ليقود سعر أحدهم الى الأسفل وأريد أن اعرف السبب. |
| TM: Bunun sebebini gerçekten anlayamıyoruz. O bir milyon kilo geldiği için olabilir. | TED | تومي مزون: لا نستطيع حقاً معرفة السبب في ذلك. ربما كانت تزن حوالي 1 مليون رطلاً. |
| Ve bu mağaranın neden Snow Dragon'dan daha soğuk olduğunu anlayamadık ta ki sonuna ulaşıp sebebini anlayana kadar. | TED | و لم نتمكن من فهم سبب كون هذا الكهف أكثر برودا من التنين الجليديّ إلى أن وصلنا إلى نهايته و عرفنا السبب. |
| Daha önce yapmayı istediğim hiç bir şeyi yapmak isteyemez haldeydim ve bunun sebebini bilmiyordum. | TED | لم أشأ أن أقوم بأيٍ من الأشياء التي أردت في السابق عملها، لم أعرف السبب. |
| Tabi ki, Afrika'ya gidip halka sebebini sormalıydım. | TED | و بالطبع كان علي الذهاب الى افريقيا و أسأل الناس عن السبب. |
| Yaptıklarının sebebini bilmiyorsun, ama her zaman bir sebep vardır. | Open Subtitles | وأنتِ لاتعرفين لماذا تفعلِ هذه الأمور, لكن هنالك دوماً سبب |
| Hâkimin, danışma almanı önerme sebebini gruba açıklamak ister misin? | Open Subtitles | هل تريد إطلاع المجموعة عن سبب توصيت القاضي لاستشارة طبية؟ |
| Ciğer dokuları hâlâ iş görür. Bize ölüm sebebini verebilir. | Open Subtitles | مازال نسيج الرئة هذا صالحاً، سيساعدنا في تحديد سبب الوفاة. |
| Bence buraya gelmen gerekiyordu ve sebebini ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | أعتقد بأنكِ تحتاجي بأن تكونِ هنا، وكلانا يعرف سبب ذلك. |
| Bu durumu o kadar çok gördüm ki sebebini merak ettim. | Open Subtitles | لقد رأيت هذا مرات كثيرة بدأت أتساءل, هل يوجد سبب لهذا؟ |
| Buraya gelişinin asıl sebebini söylemeyecek misin? Yara izini telefonda da söyleyebilirdin. | Open Subtitles | والآن، أخبرني بالسبب الحقيقيّ لمجيئكَ، كان بوسعكَ أن تتّصل للسؤال عن الندبة |
| Polis şüphelinin ruhsal durumunun bozuk olabileceğinden şüpheleniyor cinayet sebebini hala çözebilmiş değiller | Open Subtitles | اقرت الشرطة انه ربما يكون للمشتبه به اضطرابات نفسيه ومازال الدافع غير معروف |
| sebebini bilmiyorum ama, içimden bir ses "Shingen öldü" diyor. | Open Subtitles | لَكنِّي ما زِلتُ أَحسُّ ان شينجن ميتُ لا أَعْرفُ لِماذا |
| Bunun sebebini açıklayan bir fikir bulmak oldukça zor. | TED | من الصعوبة بمكان أن تفكر في أسباب كلها واردة الحدوث. |
| Evet, evet, ama tabiri caizse ben ölüm nedeninin sebebini fark edemedim. | Open Subtitles | أجل، أجل، لكن لا أستطيع تحديد سببَ سببِ الوفاة إن جاز التعبير |
| Başta sebebini anlayamadım. Bir öğrenci bana yazılı bir tebligat getirdi. | Open Subtitles | في بادئ الأمر لم أعرف لماذا التلميذ أحضر لي رسالة تنبيه. |
| Kazanın gerçek sebebini bildiği için kovulduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | إنّهُ يدّعيّ أنه تمّ طردُه بسببِ أنه علِم السببَ الحقيقي وراء التحطم. |
| Katilin yöntemi aynıysa bu ipuçlarının her biri bir sonraki kurbanın öleceği zamanı, mekanı ve ölüm sebebini gösteriyor. | Open Subtitles | إذا كان القاتل يتبع نفس النمط، فكل واحد من الخيوط يشير إلى وقت ومكان وسبب وفاة الضحية التالية. |
| "Hayatına değer ver", tüm bu kliniğin kurulma sebebini anlatan bir kavram. | Open Subtitles | "حافظ على حياتك" هو المبدء الذي بُنيت عليه هذه العيادة... |
| Şuur kayıplarının sebebini gerçekten bildiklerini mi düşünüyorlar? | Open Subtitles | أيعتقدون حقاً أنّهم يعرفون ما يسبب إغماءاتك؟ |
| Bu adamın sebebini söylemesini umuyorum. | Open Subtitles | أأمل أن يستطيع هذا الرجل إخبارنا عن ماهية الأمر |
| Ama çıt çıkarmayın diyorsan,... sebebini söylemek zorundasın. | Open Subtitles | لكن تريدينني أن أخرس؟ تحتاجين إذاً لإخباري بسبب يدفعني إلى ذلك |