| Umarım bunu yanlış anlamazsın ama bu pek benim tarzım değil. | Open Subtitles | لا تسلك هذة الطريقة الخاطئة , لكن هذا ليس بالضبط أسلوبي. |
| Üç ayakla hayvanlara olabildiğince yakın olmayı tercih ediyorum, tarzım bu. | Open Subtitles | أفضّل أن أقرّب الحامل إلى الحيوان قدر الإمكان، فهذا هو أسلوبي |
| Beni tarzım olmadığını biliyorsun. "Ya sür ya öl" değil mi? | Open Subtitles | تدري بأن هذا ليس أسلوبي إما أن أقود أو أموت، صحيح؟ |
| Seni tamamen değiştirebilirim ve peşimden gelirsin ama tarzım bu değil. | Open Subtitles | بإمكاني أن أغيرك ببساطة، وأن أجعلك تتبعني. ولكن تلك ليست طريقتي. |
| Yani, eğer sorarsa, her şey yolunda. Benim tarzım işe yarıyor. | Open Subtitles | أعني, إذا قام بالسؤال , فكل شئ على مايرام, مع أسلوب عملي |
| Ben de üzgünüm. Aslında bu hiç de tarzım değildi. | Open Subtitles | كلا، أنا آسف جدًا لأن هذا ليس أسلوبي حقًا. |
| O da tarzım değil, hele hele güzel bir hatun bana bir balıktan daha ahmak olduğumu söylüyorsa. | Open Subtitles | ذلك ليس أسلوبي أما. خصوصا عندما بنت جميلة تخبرني انا أغبى من السمكة |
| Kız tavlamak tarzım değildir özellikle de bugün. | Open Subtitles | التقاط الفتيات ليس أسلوبي وبالأخص ليس اليوم |
| Bunu sevip sevmediğimden emin değilim. Pek benim tarzım değil. | Open Subtitles | لا أدري إن كنت أحب ذلك أو لا إنه ليس أسلوبي تماماً |
| Kaybedeceğim bir savaşa girmek benim tarzım değil. | Open Subtitles | ليس أسلوبي الأستمرار في . شيء متأكد من خسارتـه مجدداً |
| Alkol benim yaşam tarzım ve vazgeçmeye niyetim yok. | Open Subtitles | الكحوليات أسلوبي في الحياة، وأعتزم الاحتفاظ به. |
| Açık ilişki, bana göre değil. Benim tarzım değil. | Open Subtitles | أن يقوم أحد بتعرية جراحه و كل ما تبقى من هذا الهراء , لكه هذا ليس لي , انه ليس أسلوبي |
| Yaklaşım tarzım, başarıyı anında getirmişti. | Open Subtitles | طريقتي في الوصول إليه أثبتت نجاحاً لحظياً |
| Bu seni tahrik ediyor olabilir ama hiç benim tarzım değil. | Open Subtitles | ربما هذه هي طريقتك في الإثارة ولكن هذه ليست طريقتي |
| Benim şu sığ ve boş yaşam tarzım ne kadar da güzelmiş meğerse. | Open Subtitles | يا صاح، أسلوب حياتي الفارغ الضحل يبدو رائعاً الآن |
| - Kes sesini. İtfaiyecilerimin özel yaşantısına burnumu sokmak tarzım değildir. | Open Subtitles | الآن، هو لَيسَ أسلوبَي للتَدَخُّل في الحياةِ الشخصيةِ مِنْ رجالِ إطفائي. |
| Benim tarzım değil açıkçası. Biraz fazla genç. | Open Subtitles | ليس من ذوقي ان اكون صادقاً انه صغير الى حد ما |
| Evet, ben... Bilmiyorum. Yerlere ve insanlar bağlı olmak, pekte benim tarzım değil. | Open Subtitles | نعم, لا أعرف, الاتصال بالأماكن و بالناس ليس من طبيعتي |
| Henüz kadınlardan anlamıyorsun. Tamamen benim tarzım. | Open Subtitles | ليس لديك عين لترى بها النساء إنها من نوعي المفضل |
| Benim tarzım sadece paradır. | Open Subtitles | إن نمطي هو النقود فقط |
| Bu tür şeyler söylemek zor çünkü benim tarzım değil, ama kendimden kurtulup, başka biri olabilseydim, sen olmak isterdim. | Open Subtitles | عندما يرى الناس الاخرون هذا فانهم يحترمونى ولكن من الصعب على ان اقول لك مثل هذه الاشياء لانها ليست طريقتى |
| Çok ilginç bir fikir ama benim tarzım değil. | Open Subtitles | اتعلمين, انها فكرة مثيرة جدا. ولكنها ليست اسلوبى |
| Hayır, benim tarzım değil. - Kız petri kabı gibi. | Open Subtitles | كلا، ليست نوعيتي تلك الفتاة مرق |
| Bilmem fark ettin mi ama bu benim tarzım değil. | Open Subtitles | وفي حالة لو لم تعلمي هذا فهذا ليس من طبعي |
| - tarzım değil. - Sorun şu ki, araçta, laboratuarda kullandığın eldivenden bulduk. | Open Subtitles | فتلك ليست طرازي المفضل - الأمر هو أننا عثرنا على قفازات بالسيارة - |
| tarzım değil. Chazz Michael Michaels yalnız takılır. | Open Subtitles | انه ليس اسلوبي تشاز مايكل مايكلز يعمل لوحده |
| Böyle yapıyorum, çünkü bu benim tarzım. Babamın tarzı da buydu. | Open Subtitles | فهذا هو أسلوبى وكان أسلوب والدنا كذلك |