| Baban, düğünden hemen sonra Tayland'a gizli bir operasyon planlıyor. | Open Subtitles | أبوك يخطط لعملية سرّية فى تايلاند بعد حفل الزواج بيوم |
| 6 ay Tayland'da kalıp bir kez aramadı. Şimdi bize geç kaldınız diyor. | Open Subtitles | ذهب دود الي تايلاند لستة شهور بدون كلمة ، الأن هو يفرق جمعنا |
| Pek azı Tayland ormanlarındaki ak elli gibonlar kadar müziksel iletişim kurar. | Open Subtitles | قليلةٌ هي التواصلات الموسيقية كالتي تصدر من غابون اللار في غابات تايلاند. |
| Tayland'da 19 yaşımda ameliyat olurken de benimle geldi. | TED | وهي أيضًا كانت معي حين خضعت لعملية الجراحة في تايلند في عامي التاسع عشر. |
| Shepherd's olabilir, Tayland yemeği. | Open Subtitles | نحن سَنَذْهبُ إلى شيبارد، هم يطبخون الأكل التايلاندي هناك. |
| Tayland ordusu, Burmalı ve Kamboçyalı göçmenleri balıkçı teknelerine satarken yakalandı. | TED | تم ضبط عساكرالجيش التايلندي و هم يبيعون المهاجرين البورميين و الكمبوديين لقوارب السمك. |
| Amerika'lı erkeklerin Burada Tayland'da yapmak isteyeceği pek çok şey vardır. | Open Subtitles | هناك الكثير من الاشياء الجال الامريكيين يحبون فعلها هنا في تايلاند |
| Polis onun Tayland'da olduğuna inanmak istedi ve hiçbir şey yapmadı. | Open Subtitles | تريد التصديق بأنه كان في تايلاند لم يكن يأبه بأي شيء |
| - Bence bunun için olmalı. - Sık sık Tayland'a gidiyormuş. | Open Subtitles | لا, أظن بأن لديكِ الوقت لقد سافرت للخارج كثيراً إلى تايلاند |
| Tayland'dan iki hafta önce sipariş etmişsin, bırak bu ayakları. | Open Subtitles | لقد طلبتة خصيصاً من تايلاند منذ اسبوعين , هذا يكفى |
| Phillip Bartlett, Tayland'a ilk ve tek sefer bir ay önce gitmiş ve bütün bunlarla bir bağlantısı yok. | Open Subtitles | في المرة الأولى والوحيدة فيليب بارتليت سافر إلى تايلاند كان قبل شهر، وهناك وتضمينه في شيء يصله كل هذا. |
| Henüz kesin değil ama Tayland'dan gelen bir sinyali yeni çevirdiler. | Open Subtitles | انها ليست قاطعة حتى الآن ولكنهم اعترضوا ورقة من تايلاند وترجموها |
| Birkaç yıl önce, Tayland'ta meditasyon tedavisine katıldım. | TED | وقبل بضع سنوات ، اعتكفت للتأمل في تايلاند. |
| - Orjinal mi? Oh, hayır, sahte. Tayland'dan almıştım. | Open Subtitles | أوه، لا إنه مزيفة، اشتريتها من تايلند العقرب الآخر لا يتحرك |
| Oh, hayır, sahte. Tayland'dan almıştım. İkinci elleri bile bulunmuyor. | Open Subtitles | أوه، لا إنه مزيفة، اشتريتها من تايلند العقرب الآخر لا يتحرك |
| Onun aklını, kendi dumanlı yolculuklarımdaki ucuz düzmece erotik hikayelerle doldurup, Tayland'a yollayan benim. | Open Subtitles | فأنا من أرسلته إلى تايلند بحثاً عن صافرات رخيصة وملئت رأسه بحكايات مثيرة زائفة عن مغامراتي مع الأفيون. |
| Raporların hepsinde kırmızı fularlı bir Tayland'lının eşgali var. | Open Subtitles | الرجل التايلاندي ذو الوشاح الأحمر يظهر غالباً في هذه التقارير |
| Ben araba kullanmam ve buraya yürüme mesafesi uzaklığında sadece bir Tayland restoranı ve benzin istasyonu var. | Open Subtitles | أنا لا أقود و الأشياء المتوفرة فقط ضمن نطاق المشي هي المطعم التايلندي و محطة الغاز |
| Tayland Kamboçya sınırındaki her yerde onun bir fotoğrafı var. | Open Subtitles | كل منظمات الإغاثة على الحدود التايلاندية الكمبودية لديها صورته، إذا شعرت ببصيص أمل واحد سأذهب اليوم |
| Aslında, ben bırakmayı düşünüyordum ama, bu 10 ila 15 yıl Tayland cezaevine tıkılmak için tutuklanmamdan önceydi. | Open Subtitles | في الواقع، كنت أفكر بالاعتزال، لكن كان هذا قبل القبض عليَ و إلقائي في سجن تايلاندي. منذ 0 إلى 15 عاماً. |
| Tayland yemeği sipariş etmemiz gerek çünkü çok açım ve buradaki yemekler felaket. | Open Subtitles | يجب أن نطلب طعام تايلندي أو ماشابه لأنني أتضور جوعاً والطعام هنا سيء |
| Dinle, eğer bir ceset varsa Tayland polisinin soruşturması gerekiyor. | Open Subtitles | أسمعي .. هناك الآن جثة هذه تحقيقات الشرطة الملكية التايلندية |
| Çok küçük, bir anlamda da çok farklı bir projeyle bitirmek istiyorum: Tayland'da okyanusta yüzen bir sinema. | TED | وأريد أن أنتهي عند مشروع صغير جدًا، وبطريقة ما، مُختلِف جدًا: إنها سينما عائمة في محيط تايلاندا. |
| Onu Tayland'da, Amerika yetki alanı dışındaki bir askeri bölgeye götürüyorlar. | Open Subtitles | سيقومون بتحويله إلى مكان في تايلندا خارج السلطات الأمريكية للتعذيب متى؟ |
| Dün, öğlen yemeğinden geldiğinde Tayland yemeği ve bira gibi kokuyordu. | Open Subtitles | بالأمس عادت من الغداء تبدو رائحتها مثل الطعام التايلاندى و البيره |
| Bu "Bacak arası bakış". Hâlâ kullanılan bir Tayland geleneği! | Open Subtitles | 'هو'" أنحناءالنظرخلسةً ", عادة تايلاندية ما زالَتْ مُمَارَسةَ الي اليوم! |
| Bir keresinde Tayland Kraliyet Ailesiyle kızarmış papağan yemiş. | Open Subtitles | أعني ، لقد أكل ذات مرة ببغاءً مقلياً مع أحد أفراد عائلةٍ ملكية تايلندية |
| Tayland'da bir ormanın ortasındayım ve hayatım pahasına kaçıyorum. | Open Subtitles | أنا في مكان ما في الغابة بتايلاند وأنا أركض بحياتي |
| Tayland'a gerçekleştirilen bir uçuşun bir yıllık otomobil egzozu salınımına eşit olduğunu biliyor muydunuz? | Open Subtitles | هل تعلم أن رحلة واحدة إلى تايلاد تعادل سنة واحدة من دخان عوادم السيارات؟ |