Aynı zamanda insanların evine tuğla fırlatmaya da mı zorladık? | Open Subtitles | وهل أجبرناهم أيضاً على البدءً برمي الطوب على منازل الناس؟ |
Hindistan ve Nepal'de tuğla fabrikalarına götürüldüm. | TED | في الهند و النيبال دخلت إلى قمائن الطوب. |
Bir günde ayağımın altında biriken kirden 5000 tuğla yaptım ve traktörü de 6 günde yaptım. | TED | ضغطت 5000 طوبة في يوم واحد من التراب تحت قدمي وبنيت جرار في ستة أيام. |
Basit ve sıradan bir tuğla bile olduğundan iyi bir şey olmak ister. | Open Subtitles | ...حتى حجر البناء العادى الشائع يريد أن يصبح شيئاً أكثر مما هو عليه |
Biri dükkanın camına tuğla fırlatmış o da yeni cam taktırmaya gitti. | Open Subtitles | أحدهم رمى طابوقة على نافذة المتجر وقد ذهب لإستبدال الزجاج |
Her biri unutulmaz sanat eseri, her biri olduğumuz kişinin duvarında birer tuğla. | TED | كل عمل من تلك الأعمال جزء من فن لا يُنسى, و لبنة في حائط معرفتنا بأنفسنا. |
Walther PPK. Camı parçalayan tuğla gibi dağıtıcı bir 7,65'lik. | Open Subtitles | والتر بى بى كى , 765 مم مع حضور مثل قرميد خلال نافذة زجاجية صفيحية |
Nizami desteği olmayan duvar harap oldu, sıkışmış toprak aşındı, yağmalanan tuğla ve taşlar inşaat malzemesi yapıldı. | TED | و بدون دعم منتظم، أصبح الجدار في حالة سيئة، دعامات الأرض تآكلت في حين تم نهب الطوب والحجر كمواد البناء. |
Mars’taki toprağın genel olarak tuğla yapmak için mükemmel olduğu anlaşıldı. | TED | ولكن يبدو أن التربة على المريخ، جيدة جدا لصناعة الطوب. |
tuğla duvarı gezegenimizde yol açtığımız tüm sorunlar olarak görün, çevresel ve sosyal. | TED | تصور جدار الطوب بأنه جميع هذه المشاكل التي تسببنا فيها على كوكب الأرض، بيئيا وإجتماعيا. إنها رسالة الأمل. |
Bakteri aşılanmış tuğla tepsilerini bir besi zengini suyla besleyen sulama sistemi. | TED | جهاز ريٍّ يغذّي بمياه غنيّة بالعناصر الغذائيّة أطباقًا من الطوب والتي قد تمّ تلقيحها بالبكتيريا. |
Kırsal Zimbabve'de tuğla yapımını öğreten Michelle gibi. | TED | مثل ميشيل، التي تُعلم صناعة الطوب في ريف زيمبابوي. |
Aniden, bir ton tuğla çarpmışçasına son sekiz yıldır kim olduğum konusundakafam karıştı. | TED | وفجأة، كطنٍ من الطوب يضربني، أصبحت مرتبكًا جدًا مما كنت عليه على مدى السنوات الثماني الماضية. |
Hala yüzünü görebiliyorum. Sanki biraz önce tuğla yutmuş gibiydi. | Open Subtitles | لازلت اتذكر وجهه بدا وكانه ابتلع طوبة لتوه |
Bir araba camına tuğla atmaktan olay çıkarmaktan söz ediyorum. | Open Subtitles | إني أتحدث عن رمي طوبة على زجاج سيارة أحدهم أنا أتحدث عن اخراجها للخارج وتقطيعها |
Basit ve sıradan bir tuğla bile olduğundan iyi bir şey olmak ister. | Open Subtitles | ...حتى حجر البناء العادى الشائع يريد أن يصبح شيئاً أكثر مما هو عليه |
Hayır, kafana bir tuğla atsaydım, o, aşırı tepki olurdu. | Open Subtitles | المبالغة في ردّة الفعل ستكون إن رميت عليكِ طابوقة |
Ve bir tuğla aldı, bana doğru bağırarak geldi ve sonra tuğlayı tutmayı başardım ve durumu tersine çevirdim. | Open Subtitles | والتقط لبنة وجاء يصرخ علي وتمكنت من اسكات هجماته |
Alvarez yerellerle birlikte, bir çifti içeriye tıkmış. Onlarda, geçen ay, bu pencereden içeriye bir tuğla fırlatmışlar. | Open Subtitles | ألفاريس قام بمداهمات مشتركة مع الشرطة المحلية الشهر الماضي قاموا برمي قالب قرميد من النافذة |
Oradan dışarıya bakıyorum ve aşağıda bütün o polislerin öğrencilerin kafalarına vurduklarını, göz yaşartıcı bomba attıklarını ve öğrencilerin tuğla attıklarını izlediklerini görüyorum. | TED | أنظر إلى الخارج وأرى الشرطة تضرب الطلاب على رؤوسهم، يطلقون الغاز المسيّل للدموع، وأشاهد الطلاب يرمون الطابوق عليهم. |
Louis Kahn "Bir tuğla bile bir şey olmak ister" dedi. | Open Subtitles | لويس كين قال حتى الحجر يريد أن يصبح شيئاً ما |
Kalbimde sanki bir tuğla var. | Open Subtitles | بضغط كبير، و كأنه ثمة صخرة تضغط على قلبي |
Bu tuğla ve taş duvarın ardında nehre giden büyük bir kanalizasyon var. | Open Subtitles | وراء هذا القرميد و البناء، هناك قناة صرف صحي رئيسية كبيرة، تصب بالنهار. |
Bundan birkaç ay önce Nairobi banliyölerinde bir tuğla ve harç dükkanı açtı. | TED | ومنذ بضعة أشهر، افتتح متجر بريك ومورتر في ضواحي نيروبي. |
Pencerelere ve kapıya tuğla örülüp, iki yeni giriş açılarak çabucak iki gaz odası yapıldı. | Open Subtitles | غرفتا غاز منفصلتان إرتجلتا سريعاً وتغطت نوافذهم بالطوب وأبوابهما وتم عمل مدخلان جديدان |
Bayan Scratchit, Minik Tom 95 kilo ve tuğla hela gibi bir şey. | Open Subtitles | سيدة سكرتشيت, إن توم الصغير يزن 15 حجراً وهو بشدة طوب المراحيض. |
Penceremizden içeri bir tuğla girmesi ürkütücüydü. | Open Subtitles | عندما أتت تلك الطوبة عبر نافذتنا، كان مرعباً. |
Çocuklar temel için taşlar getiriyor. kadınlar tuğla üretimi için su getiriyor, herkes kil zeminleri dökmek için birlikte çalışıyor. | TED | الأطفال يجلبون الحجارة للمؤسسة، النساء يجلبن الماء لصناعة الطوب، والجميع يعمل معا لقصف الأرضيات الطينية. |