| Hafif bir ceza alacaksın sadece, belki kısa bir uzaklaştırma. | Open Subtitles | ستحصلين على عاقب بسيط ربما إيقاف عن العمل لفتره وجيزه |
| Sanırım karınızın size karşı çıkarttığı uzaklaştırma emri bu planınızı biraz sekteye uğratıyor. | Open Subtitles | أتصور أن أمر تقييدي قدمت زوجتك ضدك يعيق التي تخطط إلى حد ما. |
| Art, uzaklaştırma aldım diye bu davada çalışamayacağımı söyleme sakın. | Open Subtitles | أن تخبرني ألا أعمل ال قضية لأني موقوف أنت موقوف |
| uzaklaştırma cezanız bitti. | Open Subtitles | اعتبري أن إيقافك المؤقت عن العمل انتهى |
| Size uzun bir uzaklaştırma vermek için yeterli bu. | Open Subtitles | حسنا، هذا ينبغي أن تكون جيدة لطيفة، تعليق طويل. |
| Buradan çıkar çıkmaz seni polise şikayet edeceğim ve uzaklaştırma emri çıkartacağım. | Open Subtitles | بمجرّدِ رحيلي من هُنا , سأبلّغ الشرطة و ستحصُلُ على أمرِ تقييد. |
| Bana bu uzaklaştırma kararını söylemeliydin. | Open Subtitles | أنت كان يَجِبُ أنْ تُخبرَني عن طلبِ التقييد. |
| Chris benim oyumla uzaklaştırma aldı ve suçsuz olan biri için buna seyirci kalamam. | Open Subtitles | جى جى ، لقد حصل كريس على إيقاف بسبب تصويتي وأنا لا يمكننى فعل هذا لأحد برىء. |
| - Çok ürkütücü. - Az önce uzaklaştırma aldın. | Open Subtitles | ـ هذا غريب جدًا ـ لقد حصلتِ على إيقاف للتو |
| Bence, birini uzaklaştırma veya bunun gibi bir şeyden önce müfettiş Hwang gibi gerçekten yetkili biriyle konuşmalıyız. | Open Subtitles | أظن قبل أن نفعل شيئاً مثل إيقاف أحد أو شيء كهذا أن نتحدث لشخص لديه سلطة حقيقية |
| Herif uzaklaştırma emri olan bir sapıktı ve bir de kadın öldü. | Open Subtitles | وكان مطارد مع أمر تقييدي ، وتوفيت المرأة. |
| Aradı, eve geldi. uzaklaştırma emri çıkarmak zorunda kaldık! | Open Subtitles | إتّصل بها، وجاء إلى الشقة كان علينا الحصول على أمر تقييدي |
| Bu yüzden, yargıcın ona karşı uzaklaştırma emrini daha uzun yapması için bir tavsiye ekledim. | Open Subtitles | لذا أنا اقترح أنّ القاضي سيصدر أمر تقييدي ضدّها |
| Ama o zamana kadar ücretsiz uzaklaştırma verildi. | Open Subtitles | لكن حتى ذلك الحين, أنت موقوف عن العمل بلا مرتب. |
| -Aslında gecenin yarısını senin ona "spor salonu orospusu" dediğin için sana uzaklaştırma verilmesi hakkında konuşarak geçirdim. | Open Subtitles | حقيقةً لقد قضيت نصف فترة المساء أتحدث معها عن إيقافك لإطلاقك عليها "مدربة الرياضة اللعينة". |
| - Tasdiknameni uzaklaştırma cezasına çevirmeye niyetliler. - Ne? | Open Subtitles | إنهم يودون جعل طردكِ إلى تعليق ماذا؟ |
| Dilekçemizi reddetmekle kalmadı aynı zamanda bana uzaklaştırma emri çıkarttı. | Open Subtitles | أنهُ ليس فقط رفض طلبنا لكن الآن لديه أمر تقييد ضدي |
| uzaklaştırma kararı beklenmedik şekilde kaldırılana kadar, Anne onunla yanlız kalmamalı. | Open Subtitles | أَو طلب التقييد يُبطَلُ بطريقة سحرية، آن لا يَجِبُ أنْ تُتْرَكَ لوحدها مَعه. |
| uzaklaştırma aldın. | Open Subtitles | أنتِ لا يجب أن تكوني هنا أنتِ موقوفة عن العمل |
| Son haftada iki kez uzaklaştırma aldım her şeyde batıyorum, bütün kulüplerden atılıyorum. | Open Subtitles | لقد تم إيقافي مرتين ألسبوع الماضي أنا أفشل في كل شيء وتم طردي من جميع الأندية |
| Kurul nihai karar olarak sırasıyla alıkoyma, ayrılma veya uzaklaştırma tavsiye edecektir. | Open Subtitles | توصي الجلسة احترام القرار النهائي سواء التحفظ أو الفصل أو الإيقاف |
| Ayrılmalarının ardından ona karşı uzaklaştırma emri çıkarmış. | Open Subtitles | لقد قدّمت أمراً بمنع الإقتراب ضدّه بعد إنفصالهما. |
| sadece, lütfen, beni kendinden uzaklaştırma. | Open Subtitles | ولكن، أرجوكِ لا تبعديني عنكِ. |
| uzaklaştırma mı aldınız? | Open Subtitles | لقد تم معاقبتك ؟ |
| ..uzaklaştırma mektubun bile hazırlandı. Yarın burayı terketmeni istiyorum. | Open Subtitles | تهانئي، ها هي رسالة فصلك أريدك خارجاً عند الغد |
| Okuldan uzaklaştırma almış... okul malına zarar vermekten. | Open Subtitles | تم فصله مؤقتاً من المدرسة لإفساده ممتلكات المدرسة |