"ve şöyle" - Translation from Turkish to Arabic

    • وقالوا
        
    • وقال
        
    • ويقول
        
    • وقالت
        
    • وقلت
        
    • وتقول
        
    • وفكرت
        
    • ونقول
        
    • وهي تدمعان وقول
        
    New England'daki muhtemelen en prestijli yatılı okulun yetkilileryle konuştum ve şöyle dediler, "Bunu zaten biliyoruz. Her sene, öğrencilerimize sadece eğitim vermek yerine, iyileşme haftası da düzenliyoruz. TED تحدثت إلى مدرسة داخلية في نيو انجلاند , أحد أكثر المدارس الداخلية المرموقة وقالوا," نحن نعرف ذلك. لذلك في كل عام بدلا من تعليم الطلبة فقط, لدينا أسبوع الصحة
    Hasta ofise girer ve oturur dişçinin taşaklarını tutar ve şöyle der... Open Subtitles المريضُ يدخل إلى العيادة ويجلّس. قام المرض وذهب إلى طبيب الأسنان وقال:
    Bunun üzerine öğretmen Billy'nin ailesini arar ve şöyle der: "Bugün küçük Billy'nin hakkınızda söyledikleri karşısında şoke oldum. TED فيتصل المعلم بأهله ويقول لهم لقد صعقت عندما إدعى بيلي اليوم
    Bana bunu verdi ve şöyle dedi "Bir gün yeterince güçlü bir çocukla tanışacaksın." Open Subtitles اعطته لي وقالت أنّي ذات يومٍ سأقابل طفلاً قويٌّ بما فيه الكفاية.
    Güldüler, eğlendiler, alay ettiler ama onlara baktım ve şöyle dedim: Open Subtitles وكانوايضحكونوماإلى ذلك .. ولكنني نظرت إليهم وقلت: يا رفاق
    ve şöyle der, "Yapmaları gerekse bile neden teşekkür etmeyeyim ki" TED وتقول "ولم لا أشكرهم حتى ولو كانوا مجبرين على القيام يها."
    ve şöyle düşündüm: Pekala, programımız zaten çok sıkışık -- ilkokul müfredatında çok fazla ders var. TED وفكرت في أن جدول الحصص المدرسية متخم بالفعل، فالمنهج الدراسي الأساسي يتضمن دروسًا كثيرةً.
    ve şöyle düşünürüz: "Zirveye ulaştığım zaman insanlar kusurlu olduğumu görmeyecek ve buna değecek." TED ونقول لأنفسنا "عندما أصل إلى تلك القمة سيرى الناس أني بلا عيوب وستكون لي قيمة"
    Fakat bu üçüne baktılar ve şöyle dediler: "Bunlar üç farklı dinozor, ve muhtemelen en ilkel olanları da Dracorex. TED لكنهم نظروا إلى تلك الثلاثة وقالوا "تلك ثلاثة ديناصورات مُختلفة والدراكوريكس ربما أكثرها بدائية
    ve şöyle diyorlardı: "Biri 17 dişe sahip, diğer en büyük olansa 12 dişe sahip, bu hiç mantıklı değil TED وقالوا," احدهما لديه 17 سناً والكبير لديه 12 سناً وذلك لا يُوحي بأي شيء
    Ve sektördeki herkes Howard'ın yaptığına baktı ve şöyle dedi, "Aman Tanrım! Tamemen yanlış düşünüyormuşuz!" TED و كل شخص في صناعة الأغذية نظر لما قام به هاورد وقالوا, "يا إلهي! لقد كنا نفكر جميعا بشكل خاطئ !"
    aracıları ortadan kaldırdılar, ajanslarını ortadan kaldırdılar ve şöyle dediler "Belki de bu ajanslar benim için en iyi olanı düşünmüyorlar" TED استعاضت عن وجود الوسيط، من وكالاتها وقال : ربما هذه الوكالات لم يكن لديها مصلحة في الاعتبار.
    ve şöyle dedi: "Selam, tuvaletteydim ve orada bunu buldum. TED وقال لي : " صاح، لقد كنت في دورة المياة.
    Çünkü burası 2.500 metre yükseklikte ve şöyle devam ediyor; Open Subtitles لأنها تقريبا 2.500 متر 2كيلومتر و نصف في الهواء ، ويقول هنا
    Lord Ram, nimet tanırısı, ve şöyle derdi ne kadar ateşli. Open Subtitles الأمير رام ، سيد الفضائل ، ويقول عجباً ، يا لها من جميلة
    Bir gün kızım Tybee. Tybee bana geldi ve şöyle dedi : "Vücudumda senin için o kadar çok sevgi var ki baba, seni öpmekten ve sana sarılmaktan hiç bıkmıyorum. TED في ذات يوم .. جاءت ابنتي تابي الي وقالت لي .. "والدي انا احبك كثير .. وانا لا استطيع التوقف عن تقبيلك و ضمك الى صدري
    dedim. Omzunu silkti ve şöyle dedi; "Tekrar çıkarlar" TED حركت كتفيها بخفه وقالت لي: "سينمو مرة أخرى."
    Binme vakti gelince onu dürttüm ve şöyle dedim: Open Subtitles عندما قيل لنا وقت الصعود دفعت كتفه, وقلت
    Tavuğu fırından çıkardım ve şöyle düşündüm "bunu anneme götüreyim çünkü yemek yememiştir" diye düşündüm. Open Subtitles وكنت للتو كنت اخرجت الدجاجة من الفرن وقلت سآخذ العشاء معي لاني اعلم ان والدتي لم تأكل شيئاً
    ve şöyle diyorsunuz: Open Subtitles وللحظة ينتابك شعور بالاستغراب وتقول لنفسك
    ve şöyle diyordu; "bunu okuduğunuzda 'ailenizden beş kişi artık bu dünyada olmayacak. Çünkü biz geçen 2 haftadan beridir bir şey yemedik. TED وتقول فيها، "حين تقرأين الرسالة،سيكون جميع أفراد العائلة الخمسة" "قد رحلوا عن هذا العالم" "لأننا لم نأكل منذ أسبوعين"
    Kolyeye baktım ve şöyle düşündüm, "Eğer evimde bir kolye baskısı yapabiliyorsam, kıyafetlerimi neden evimden yapmayayım?" TED لذا نظرت إلى العقد، وفكرت أنه إذا كان بإمكاني طباعة عقد في منزلي، لماذا لا أطبع ملابسي في المنزل أيضًا؟
    Seyircilerin arasında oturur ve şöyle deriz, "Bu güzeldi. Bunu giyebilirim." Open Subtitles ونحن نجلس في المدرجات ونقول "هذا أنيق، يمكنني أن ألبسه"
    Gözlerinin parladığını görsün ve şöyle de: Open Subtitles دعها ترى عيناك وهي تدمعان وقول..

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more