New England'daki muhtemelen en prestijli yatılı okulun yetkilileryle konuştum ve şöyle dediler, "Bunu zaten biliyoruz. Her sene, öğrencilerimize sadece eğitim vermek yerine, iyileşme haftası da düzenliyoruz. | TED | تحدثت إلى مدرسة داخلية في نيو انجلاند , أحد أكثر المدارس الداخلية المرموقة وقالوا," نحن نعرف ذلك. لذلك في كل عام بدلا من تعليم الطلبة فقط, لدينا أسبوع الصحة |
Hasta ofise girer ve oturur dişçinin taşaklarını tutar ve şöyle der... | Open Subtitles | المريضُ يدخل إلى العيادة ويجلّس. قام المرض وذهب إلى طبيب الأسنان وقال: |
Bunun üzerine öğretmen Billy'nin ailesini arar ve şöyle der: "Bugün küçük Billy'nin hakkınızda söyledikleri karşısında şoke oldum. | TED | فيتصل المعلم بأهله ويقول لهم لقد صعقت عندما إدعى بيلي اليوم |
Bana bunu verdi ve şöyle dedi "Bir gün yeterince güçlü bir çocukla tanışacaksın." | Open Subtitles | اعطته لي وقالت أنّي ذات يومٍ سأقابل طفلاً قويٌّ بما فيه الكفاية. |
Güldüler, eğlendiler, alay ettiler ama onlara baktım ve şöyle dedim: | Open Subtitles | وكانوايضحكونوماإلى ذلك .. ولكنني نظرت إليهم وقلت: يا رفاق |
ve şöyle der, "Yapmaları gerekse bile neden teşekkür etmeyeyim ki" | TED | وتقول "ولم لا أشكرهم حتى ولو كانوا مجبرين على القيام يها." |
ve şöyle düşündüm: Pekala, programımız zaten çok sıkışık -- ilkokul müfredatında çok fazla ders var. | TED | وفكرت في أن جدول الحصص المدرسية متخم بالفعل، فالمنهج الدراسي الأساسي يتضمن دروسًا كثيرةً. |
ve şöyle düşünürüz: "Zirveye ulaştığım zaman insanlar kusurlu olduğumu görmeyecek ve buna değecek." | TED | ونقول لأنفسنا "عندما أصل إلى تلك القمة سيرى الناس أني بلا عيوب وستكون لي قيمة" |
Fakat bu üçüne baktılar ve şöyle dediler: "Bunlar üç farklı dinozor, ve muhtemelen en ilkel olanları da Dracorex. | TED | لكنهم نظروا إلى تلك الثلاثة وقالوا "تلك ثلاثة ديناصورات مُختلفة والدراكوريكس ربما أكثرها بدائية |
ve şöyle diyorlardı: "Biri 17 dişe sahip, diğer en büyük olansa 12 dişe sahip, bu hiç mantıklı değil | TED | وقالوا," احدهما لديه 17 سناً والكبير لديه 12 سناً وذلك لا يُوحي بأي شيء |
Ve sektördeki herkes Howard'ın yaptığına baktı ve şöyle dedi, "Aman Tanrım! Tamemen yanlış düşünüyormuşuz!" | TED | و كل شخص في صناعة الأغذية نظر لما قام به هاورد وقالوا, "يا إلهي! لقد كنا نفكر جميعا بشكل خاطئ !" |
aracıları ortadan kaldırdılar, ajanslarını ortadan kaldırdılar ve şöyle dediler "Belki de bu ajanslar benim için en iyi olanı düşünmüyorlar" | TED | استعاضت عن وجود الوسيط، من وكالاتها وقال : ربما هذه الوكالات لم يكن لديها مصلحة في الاعتبار. |
ve şöyle dedi: "Selam, tuvaletteydim ve orada bunu buldum. | TED | وقال لي : " صاح، لقد كنت في دورة المياة. |
Çünkü burası 2.500 metre yükseklikte ve şöyle devam ediyor; | Open Subtitles | لأنها تقريبا 2.500 متر 2كيلومتر و نصف في الهواء ، ويقول هنا |
Lord Ram, nimet tanırısı, ve şöyle derdi ne kadar ateşli. | Open Subtitles | الأمير رام ، سيد الفضائل ، ويقول عجباً ، يا لها من جميلة |
Bir gün kızım Tybee. Tybee bana geldi ve şöyle dedi : "Vücudumda senin için o kadar çok sevgi var ki baba, seni öpmekten ve sana sarılmaktan hiç bıkmıyorum. | TED | في ذات يوم .. جاءت ابنتي تابي الي وقالت لي .. "والدي انا احبك كثير .. وانا لا استطيع التوقف عن تقبيلك و ضمك الى صدري |
dedim. Omzunu silkti ve şöyle dedi; "Tekrar çıkarlar" | TED | حركت كتفيها بخفه وقالت لي: "سينمو مرة أخرى." |
Binme vakti gelince onu dürttüm ve şöyle dedim: | Open Subtitles | عندما قيل لنا وقت الصعود دفعت كتفه, وقلت |
Tavuğu fırından çıkardım ve şöyle düşündüm "bunu anneme götüreyim çünkü yemek yememiştir" diye düşündüm. | Open Subtitles | وكنت للتو كنت اخرجت الدجاجة من الفرن وقلت سآخذ العشاء معي لاني اعلم ان والدتي لم تأكل شيئاً |
ve şöyle diyorsunuz: | Open Subtitles | وللحظة ينتابك شعور بالاستغراب وتقول لنفسك |
ve şöyle diyordu; "bunu okuduğunuzda 'ailenizden beş kişi artık bu dünyada olmayacak. Çünkü biz geçen 2 haftadan beridir bir şey yemedik. | TED | وتقول فيها، "حين تقرأين الرسالة،سيكون جميع أفراد العائلة الخمسة" "قد رحلوا عن هذا العالم" "لأننا لم نأكل منذ أسبوعين" |
Kolyeye baktım ve şöyle düşündüm, "Eğer evimde bir kolye baskısı yapabiliyorsam, kıyafetlerimi neden evimden yapmayayım?" | TED | لذا نظرت إلى العقد، وفكرت أنه إذا كان بإمكاني طباعة عقد في منزلي، لماذا لا أطبع ملابسي في المنزل أيضًا؟ |
Seyircilerin arasında oturur ve şöyle deriz, "Bu güzeldi. Bunu giyebilirim." | Open Subtitles | ونحن نجلس في المدرجات ونقول "هذا أنيق، يمكنني أن ألبسه" |
Gözlerinin parladığını görsün ve şöyle de: | Open Subtitles | دعها ترى عيناك وهي تدمعان وقول.. |