"veriyor" - Translation from Turkish to Arabic

    • تعطي
        
    • يعطيني
        
    • يقيم
        
    • يعطينا
        
    • يعطيها
        
    • يعطى
        
    • يعطيه
        
    • تقيم
        
    • يدفع
        
    • يقدم
        
    • أعطى
        
    • يمنحك
        
    • يعرض
        
    • يعطيهم
        
    • تمنح
        
    Ve bütün bu şeyler bana, heyecan, keyif ve merak veriyor. TED وكل هذه الأشياء بالنسبة لي تعطي نوعا من البهجة والإثارة والدهشة.
    Bir şekilde tapirler hâlâ orada, ki bu bana umut veriyor. TED وبشكل ما ظلت هناك حيوانات التابير، والذي يعطيني مزيدا من الأمل.
    Şu anda bir basın konferansı veriyor. Yarım saat içerisinde burada olacak. Open Subtitles انه يقيم مؤتمرا صحفيا من المفروض ان يكون هنا خلال نصف ساعة
    Bu gelişim eğrisi görme yetisinin ne şekilde üst üste gelişen parçalardan oluştuğu bize emsali görülmemiş derecede önemli bilgiler veriyor. TED منحنى التطور هذا, يعطينا معلومات غير مسبوقة و غاية في الأهمية و القيمة عن كيف أن سقالة الرؤية تلك يتم إقامتها.
    Kız parayı erkek arkadaşına veriyor,... ..erkek arkadaşı da parayı içki içerek ve at yarışı oynayarak harcıyor. Open Subtitles وهو يعطيها المال هى تعطيه الى صديقها000 صديقها ينفقه على المشروبات وعلى كافة الصالات وعلى مضمار السباق
    Vay be! Ne zamandan beri Mumbai Taksicileri para üstü veriyor? Open Subtitles مدهش , منذ متى يعطى سائقو التاكسى فى مومباى الباقى ؟
    Vermont'taki bir güneş parkı, gerçek verilere göre metrekareye 4,2 vat enerji veriyor. TED وهنا ترون حقل شمسي في فيرمونت مع بيانات حقيقية تعطي 4.2 واط للمترالمربع
    Her projeye büyük bir karton kutu veriyor, kutunun üzerine projenin adını yazıyor. TED ‫إنها تعطي كل مشروع صندوق كرتون كبير،‬ ‫تكتب اسم المشروع على جانب الصندوق،‬
    Avrupa iklimlerinde, enerji üretilen bitkiler metrekare başına yarım vat enerji veriyor. TED محاصيل الطاقة تعطي نصف واط لكل متر مربع في مناخ أوروبا
    Ortak hukuk o mekânın içine sıçtığı için bana satma hakkını veriyor. Open Subtitles القانون العام يُملي لانه قد دمر هذا المكان هو يعطيني الحق لبيعه.
    Ve insanların sadece bencil olmadıklarını görmek bana umut veriyor. TED وهذا يعطيني الأمل لأن الناس ليسوا دائماً أنانيين.
    Bu bana çok fazla enerji veriyor ve bütün bu enerjiyi dışarı vurmam gerekiyor. TED هذا يعطيني الكثير من الطاقة، ويجب أن يكون لدي منفذ لكل هذه الطاقة.
    Ya birileri parti veriyor, ya da birilerinin gömleklerinin yıkanma zamanı gelmiş. Open Subtitles أما أن يوجد شخص يقيم حفلة أو أن يوجد شخص يكوي قميصه
    Bu Jean'a ve bana ödevlerimizi yapmak için fırsat veriyor. Open Subtitles هذا الأمر يعطينا فرصة لنقوم بواجباتنا المنزلية أنا و جين
    İkinci eşine veriyor. Open Subtitles يعطيها للزوجة الثانية والزوجة الأولى تعود بعد 16 عاما في وقت لاحق للانتقام؟
    şuan için benim çok değerli babam görevinin yapıldığına kendi karar veriyor... ve artık daha fazla kek ve alenin (bir çeşit bira) kendi gençliği için... gerekli olmadığına karar veriyor. Open Subtitles فى هذه اللحظة أبي المراوغ يستنتج أن واجبه تم و يجب ألا يعطى كعك وبيرة أكثر
    Çünkü bu ona yemesi için daha fazla zaman veriyor. Open Subtitles من الوضح انّه يهمّ لأنّ ذلك يعطيه وقت أكثر للأكل
    Bayan Eastman önümüzdeki ayin 1 5'inde evde bir parti veriyor. Open Subtitles السيدة ايستمان تقيم حفلة في البيت في الخامس عشر من الشهر القادم
    Buffalo Bill, Harika At Ömer'i istiyor. İyi para veriyor. Open Subtitles بافاو يريد ان يشترى الحصان العجيب، سوف يدفع مبلغ جيد
    Bugünlerde eylem uzak bir yer ve zamanda gerçekleşiyor, bu izleyiciye, gerçekleşenden kopuk olduğu hissini, bir ayrılık hissi veriyor. TED واليوم، تجري هذه الأمور في زمن وأماكن متباعدة، مما يقدم للمشاهد إحساسا بالابتعاد عما يحدث، و شعورا بالانفصال.
    Ayakkabıcıları Destekleme Fonuna en büyük çekleri kim veriyor? Open Subtitles ومن أعطى أكثر الأموال لمؤسسة الدفاع عن الأحذية ؟
    Bu da bir umut veriyor çünkü eğer doğru yaparsak herkes için kazançlı olacak. TED بحيث يمنحك هذا الأمل، لأنه لو قمنا به بالطريقة الصحيحة، سيعود بالنفع على الجميع.
    Smithsonian'da sergilenen kalıplar genç sanatçılara ilham veriyor. Open Subtitles القالب الذي يعرض في متحف سميثسونيان يعتبر مصدر الهام للفنانين الشباب
    Denemenin bu yaygınlığı kendi deneylerini yapma özgürlüğü veriyor. TED تواجد التجارب بكثرة يعطيهم الحرية لإجراء اختباراتهم.
    Dişi avcıya ayrıIması için zaman veriyor, av için yeterli miktarda zaman. Open Subtitles إنها تمنح الصيّادة وقتاً للرحيل, ما يكفي من الوقت للاندماج في الصيد.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more