Ben bunun bir ürünüyüm. vizyon sahibi bir anne ve baba. | TED | أنا نتاج هذان الأم والأب ذوي الرؤية وحكمة. |
Yaşadığım en dönüştürücü deneyim buydu -- o anda, disonansı (uyumsuz nota bileşimi) ve armoniyi duymak, insanların beraberce şarkı söylemeleri, paylaşılan vizyon. | TED | اكثر تجربة تحويلية مررت بها في تلك اللحظة سماع التنافر و الانسجام والناس تغني الناس مع بعضها الرؤية المشتركة |
Wikipedia'nın vizyon cümlesi çok basit: her insanın tüm bilgiyi serbest bir şekilde paylaşabileceği bir dünya. | TED | بيان الرؤية لويكيبيديا جداً بسيط: عالم حيث يستطيع كل انسان بشري أن يشارك بحرية في مجموع المعرفة الكلية. |
Çevrimiçi yaşam. İşte bu kanaatimce olası bir vizyon. | TED | الحياة على الانترنت ,لذا انا اعتقد انه رؤية ممكنة |
- Wanda, bence vizyon'un duygularını incittin. - Beni odama kilitledin. | Open Subtitles | (واندا) اعتقد انك جرحت مشاعر (فيجين) - حبستني في غرفتي - |
- Dedem Jean Bonacieux... - Tuhafiyecilere karşı vizyon sahibi olduğuna eminim. | Open Subtitles | جدى جين بوناسيوس انا متأكد من انه كان صاحب بصيرة بين الخياطين |
Daha iyi bir dünya için oluşturulan bu vizyon gerçekleştirilebilir mi? | TED | هل من الممكن فعلاً أن تتحقق تلك الرؤية ؟ |
bu vizyon ile ilgilidir; bu uzun yol ile ilgilidir. | TED | هذه هي الرؤية .. أنها عن النظرة الأوسع والأشمل |
Burdaki vizyon her bir yerel topluluğu kendi doğal gücünde hidrojen üretebilmek için etkinleştirebilmektir. | TED | الرؤية هنا هي جعل كل مجتمع محلي يلعب دوراً مهماً في تصنيع الهيدروجين |
Kısıtlı bir vizyon, bence kısıtlı çözümler üretir. | TED | الرؤية ذات الأفق الضيق عادة ماتنتج ، في اعتقادي ، حلولاً ضيقة الأفق. |
Ve bu vizyon 2020 yılına kadar ihtiyaç duyulacak olan gözlük takan bir milyar insana ulaşmak. | TED | وتلك الرؤية هي محاولة جعل بليون شخص يرتدون نظارات يحتاجونها بحلول عام 2020. |
İşte şimdi, siz bir mimar olarak müşterinizle vizyon ve uygulamayı hayata geçirmeye başlayabilirsiniz. | TED | هذه هي اللّحظة التي تبدأ فيها كمعماري أنت و عميلك, بحقن الرؤية والوكالة. |
Bir vizyon arayışı, her yerde alabilir ve bazen tehlikeli olabilir. | Open Subtitles | الرؤية هي شيء قد تأخذك لأي مكان و أحياناً قد تكون خطيرة |
Bu kesinlikle çekici bir vizyon. Çoğu insan bu vizyonu kabul etti. | TED | إنها رؤية مثيرة بالطبع. تبناها الكثيرون. |
Bu üç karakter farklı bakış açılarıyla orijinal bir vizyon yakalamayı sağladı. | TED | هذه الثلاث شخصيات شكلّت رؤية حقيقية من مشاهد متعددة |
Botswana'daki değişimden esinlenerek ve finansör ve ortaklarımızın vizyoner desteğiyle tasarımıyla güven veren bir fon olan vizyon Katalizör Fonu'nu kurmak için bir araya geldik; iki dünya lideri banka, -kâr amaçlı ve özel, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, vakıflar ve hayırseverler- | TED | ملهمين بالتغيير الذي حصل في بوتسوانا وبالدعم المثالي من ممولينا وشركائنا، لقد اجتمعنا... مع اثنين من البنوك الرائدة في العالم، والمنظمات الربحية والمنظمات الخيرية الخاصة، المؤسسات والمحسنين، لإطلاق صندوق فيجين كاتاليست، صندوق أُسِس على الثقة. |
Ben vizyon'u alayım sen de jeti al. | Open Subtitles | (سأتولى (فيجين وأنت تولى قيادة النفاثة |
Ama tam gerçek bir vizyon sahibi, savaşmaya değecek bir mücadelenin lideri olma fırsatıyla karşılaştın ve sen öylece gidiyorsun. | Open Subtitles | لتكون ذي بصيرة و تقود المعركة التي تستحق القتال من أجلها, ستتخطى الأمر فحسب. |
İşte bizim büyük kazancımız, skorumuz... yatırımlarla birlikte bize vizyon ve güvenilirlik sağladı. | Open Subtitles | ان فوزنا ونجاحنا الكبير والذي اعطانا رؤيا واضحة ومصداقية لدى المستثمرين |
Geleceğin o büyük vizyon kabiliyetine sahipsindir. | TED | و بالتأكيد قادر على إستنباط تلك الرؤى العظيمة للمستقبل . |
İyi durumda. Şu anda bir yerde saklıyoruz. vizyon ona arkadaşlık ediyor. | Open Subtitles | إنها محددة الإقامة حالياً ( فيجن ) يبقي علي صحبتها |
Bu iş vizyon gerektiriyor. Metanet gerektiriyor. | Open Subtitles | هذا العمل يتطلب البصيرة ويتطلب الثبات |
Soyle dedi, 'Londraya vermek iztedigim vizyon bu. | TED | و هكذا قال، "هذه هي الرؤيا التي أريد أن أعطي إلى لندن. |