Biliyorsun, Dells'de birkaç gece evvel öğrencilerimizden biri yaşamını yitirdi. | Open Subtitles | تعلم ان احد طلابنا فقد حياته منذ عدة ايام مضت |
Biliyorsun, Dells'de birkaç gece evvel öğrencilerimizden biri yaşamını yitirdi. | Open Subtitles | تعلم ان احد طلابنا فقد حياته منذ عدة ايام مضت |
Senin sayende, yaşamını senin gibi adamların peşine düşerek geçiren biri oldum. | Open Subtitles | بفضلك انت اصبحت شخصا يمضي باقي حياته يلاحق اشخاصا مثلك حتى النهاية |
56 yaşında bir kadın, bütün yaşamını kendi evinde geçirmiş. | Open Subtitles | إمرأة، بعمر 56 سنة كل حياتها كانت تمتلك بيتها الخاص |
Yirmi yıl içinde Dünya, insan yaşamını desteklemez hale gelecek. | Open Subtitles | بعد عقدين لن تصب الأرض قادرة على تأمين الحياة للبشر |
Neden bir kişiyi kurtarmak için 8' imizin yaşamını tehlikeye atarlar? | Open Subtitles | أعني.. ما هى الحكمه؟ فى المخاطره بحياة ثمانية أشخاص |
Anna Plitkovskaya gibi insan hakları ihlallerini haber yapmak için yaşamını tehlikeye atanlar bile var. | TED | وهناك صحفيين مثل آنا بوليتكوفسكايا والتي خاطرت بحياتها للإبلاغ عن انتهاكات حقوق الإنسان. |
Aksi takdirde Dünya'nın kendi bakterileri ile okyanus gezgenlerini kazara kirletebiliriz ki bu da uzaylı yaşamını yok edebilir. | TED | وإلّا سوف نلوّث عالم المحيطات بغير عمد وذلك عن طريق البكتيريا الأرضيّة، والتي قد تسبب دمار حياة الكائنات الفضائيّة. |
Ve en yaşlı oğlun ise bütün yaşamını rehabitalasyonda geçirdi. | Open Subtitles | وإبنك الأكبر أمضى كامل حياته يدخل ويخرج من مركز التأهيل |
Bu muhafız sadece 18 yaşında ve tüm yaşamını Zaofu'da geçirmiş. | Open Subtitles | هذا الحارس عنده 18 سنه فقط عاش فى زاوفو حياته باكملها |
O gün çiftçi çiftliğine gittiğinde tarım ilacını içer ve yaşamını sonlandırır. | Open Subtitles | في ذلك اليوم الفلاح الذهاب إلى مزرعته، زجاجة مبيد للشرب، وينهي حياته. |
1577'de doğmuş olan Robert Burton, tüm yaşamını kedere neden olan şeyler ve de keder deneyimi üzerinde araştırma yaparak geçirdi. | TED | روبرت بورتون، ولد سنة 1577 قضّى حياته يجرّب ويبحث عن أسباب الحزن. |
Berduşun başarısı kendisinin ve kızın yaşamını kolaylaştırır. | Open Subtitles | سهّل نجاح المتشرد حياة الفتاة ، كما سهّل حياته |
Hammond'un, yaşamını bu kadar saklayabilmesi garip. | Open Subtitles | من العجيب ان هاموند قد استطاع ان يحافظ على سرية حياته |
Sam, bir kız evlat cinsel yaşamını babasıyla paylaşmak zorunda değildir. | Open Subtitles | سام , الابنة لا يجب عليها أن تشارك أباها حياتها الجنسية |
İlk başta yaşamını değiştiren tedaviden açıkça bahsetti. | TED | في البداية، كانت تتحدث على الملأ عن هذا العلاج الذي غيّر مجرى حياتها. |
Büyük annem yaşamını aptal törelerinize göre yönetmeyi reddetti. | Open Subtitles | جدتي لن تدع عادات القبيلة السخيفة تدمر حياتها |
Ve karar vermiştim gerçek yaşamı görecektim sadece üniversite yaşamını değil. | Open Subtitles | وقررت أنه حان الوقت لرؤية العالم الحقيقي وليس مجرد الحياة الجامعيه |
Bahçe, tüm canlıların yaşamını, güzelliğini ve faniliğini temsil eder. | Open Subtitles | البستان يمثل الحياة و الجمال و فناء كل شيء حي. |
Annenin yaşamını, pardon. Ölen annenin yaşamını. | Open Subtitles | أعني ، بحياة أمّكِ سنحتفل بحياة أمكِ الميتة |
Ölümsüzlük bunun üzerine olsun O, güneşin sonsuz yaşamını Paylaşanlardandır | Open Subtitles | الخلود سيكون على هذه إنّها شريكة للشمس بحياتها الأبدية |
Bu küçük basit yaşamını çok güzel bir hâle getirdin. | Open Subtitles | لقد بنيت حياة هادئة صغيرة بحماس ضئيل يذهلني عندما تركتها |
Bir insanın yaşamını düşündüğünde ne kadar mutlu ne kadar tatmin olmuş olduğu ile ilgili. | TED | إنها حول كم هو راض أو سعيد عندما يفكر الشخص بحياته. |
yaşamını alıştığı biçimde sürdürüyordu. | Open Subtitles | للتأكد من استطاعتها العيش بالأسلوب الذي اعتادت عليه |
Oğlanların yaşamını mı? | Open Subtitles | دنيا الفتيان؟ |