| Licinia tapınağı temizlemek için her gün yakındaki bir çeşmeden su almayı öğreniyordu. | TED | تتعلم ليكينيا أن تجمع الماء كل يوم من النافورة القريبة حتى تنظف المعبد. |
| yakındaki akarsulardan su almak için yürürdük. | TED | كنا نشق الطريق المضنية لجلب الماء من الجداول المائية القريبة. |
| Bununla birlikte, bir taraftan gelen düşük frekanslı ses, uzak olandan mikrosaniyeler önce yakındaki kulağa ulaşacaktır. | TED | أما صوت منخفض التردد قادم من جانب واحد سيصل إلى الأذن القريبة قبل البعيدة بأجزاء من المليون من الثانية. |
| İnsanlar bazen hayatta kalabilmek, çocuklarını besleyebilmek ya da yakındaki köyü ele geçirebilmek için yeni fikirler çıkardılar. | TED | أحياناً يخترع الناس أشياءً بسبب أنهم يريدون البقاء أحياءً أو إطعام أطفالهم أو غزو القرية المجاورة. |
| Yerleşkeden telefon aramaları yapmıyorlar. yakındaki baz istasyonunu kontrol ettik. | Open Subtitles | لا يقومون باتصالات من المجمع السكني، تفحصنا برج الهاتف القريب |
| Hamileliğimi halledememiştik ve sen de gidip en yakındaki şeyi mi becerdin? | Open Subtitles | حملنا لم يتم وقد ذهبت ومارست الجنس مع اقرب شيء؟ |
| Tutulacak gibi olursanız en yakındaki oyuncuya pas atın. | Open Subtitles | إذا أوشكت أن تمسك الجانب لأقرب رجل |
| Öldüklerinde de, yakındaki genç hücreler tarafından, boyalarıyla beraber yutulurlar; dolayısıyla boya olduğu yerde kalır. | TED | وعندما تموت تبتلعها مع حبرها خلايا فتية مجاورة لها لذلك يبقى الحبر مكانه. |
| Eğer ara sıra yakındaki futbol takımı tarafından rahatsız edinilmeseydi mükemmel olabilirdi. | Open Subtitles | اذا لم تكن من مقاطعة العرضية من قبل لعبة كرة القدم القريبة كانت ستكون رائعة |
| Bu da Pentagon'daki, yakındaki binaları sallayan, ışıldayan, gümüş rengi çok küçük bir parıltı. | Open Subtitles | وفي وزارة الدفاع الأمريكية وميض فضى لامع صغير جدا، يهز البنايات القريبة |
| En yakındaki yıldız üssüne yanaşın ve üst tarafımızı ateşten korumak için gemiyi döndürün. | Open Subtitles | إقترب من القاعدة النجمية القريبة وابعد مقدمتنا الأمامية عن خط نيران السيلونز |
| 1995 yılında, yakındaki Montserrat adası patladı. | Open Subtitles | في 1995، الجزيرة القريبة من مونتسرات إنفجرتْ. |
| Telli turnalar ve değişik su kuşları yakındaki dağlarda eriyen suların beslediği nehir ve sulak arazileri izleyerek Asya'dan buraya göç ederler. | Open Subtitles | الطيور والطائر المائي هاجر الى هنا من جميع أنحاء آسيا، سحبت الى الانهار التي تغذيها الثلوج الذائبه من الجبال القريبة. |
| Sonra yakındaki bir drenaj borusuna koşmuş. | Open Subtitles | وبعدها ركض نحو أنابيب الصرف الصحي القريبة |
| yakındaki bir köyde dinleniyor. | Open Subtitles | إنّه يقضي فترة نقاهته في القرية المجاورة. |
| Ona ihtiyaç duyduğunda, geceleyin yakındaki yatak odasında olduğunda, güzel mi? | Open Subtitles | الذي ينام بغرفة النوم المجاورة لغرفتكِ مساءً عندما تحتاجينه؟ أهذا شعور جيد؟ |
| Çevre ekipleri yakındaki binaları kalan düşmanlar için korusunlar daha sonra füzenin izini sürmek için görevlileri yer değiştirsinler. | Open Subtitles | لتقوم الفرق الميدانية بتفتيش المباني المجاورة بحثاً عن إرهابيين, ثم حولي العناصر للبحث عن الصاروخ. |
| Bu yakındaki limandan bir tekne ayarladım. | Open Subtitles | لقد رتبت لنا مكانا على سفينه فى الميناء القريب من هنا |
| yakındaki bar, hesabı ödemiyoruz diye bir şey vermiyor. | Open Subtitles | البار القريب من منزلنا لن يستقبلنا بعد الان لاننا لم ندفع الفاتوره |
| İblis en yakındaki sıcak bedene geçmeye çalışacaktır. | Open Subtitles | سوف يحاول أن يقفز فى اقرب جسد دافىء له |
| Eğer böyle bir şey olursa son yakıtımızı en yakındaki gezegenler sistemine sıçramak için kullanacağız. | Open Subtitles | ... في حالة حدث ذلك ...فسنستخدم اخر كمية وقود لدينا للعبور الي اقرب مسار كوكبي |
| Kanunen sizi en yakındaki hastaneye götürmekle yükümlüyüz. | Open Subtitles | نحن مجبرون قانونياً لنأخذك لأقرب مشفى |
| Saatler içinde, işgalciler kraliçemizin tüm yavru kaynağını yakındaki en büyük yuvaya götürmüş olur ve kraliçenin hayatta kalan kızları onu terk eder. | TED | في غصون ساعات، ينقل المُغيرون كامل مخزون حضنة الملكة إلى أكبر خلية مجاورة وتهجر بنات الملكة الناجيات أمهن. |
| Geçen sene, araba hırsızları çalıntı mallarını yakındaki bir bölgede satıyordu. | Open Subtitles | العام الماضي، قام أحد اللصوص ببيع سيارة سرقوها من مكان قريب |
| Bilmiyorum, galiba en yakındaki şu. | Open Subtitles | لا أعلم... أنا أعتقد أن هذا القارب هو أقربهم |