Bu kişisel değil, en iyi yalanı bulmak için çalışıyoruz. | Open Subtitles | ليس شيء شخصي نحن فقط نحاول الخروج بأفضل كذبة ممكنة |
Hangisi daha aşağalayıcı bilemiyorum-- oğlumun dolabında marihuana ile yakalanması mı, yoksa bunu açıklayacak adam gibi bir yalanı bile olmaması mı! | Open Subtitles | لا يمكنني أن أقرر ماذا أكثر إذلالاً حقيقة أنهم أمسكوا مخدرات في خزانة ابني أم لأنه لا يمكنه اختلاق كذبة مقنعة حتى |
Hayatım boyunca bana söylenen yalanı kral olmak için doğduğumu doğruluyordum. | Open Subtitles | كدت أصدق الكذبة التي قيلت لي طوال حياتي بأنني سأغدو ملكاً. |
Şimdi yalan söyleyen biri ile nasıl konuşmak ve bir yalanı nasıl gözlemlemek hakkında biraz konuştuk. | TED | لقد تحدثنا قليلا عن كيف تتحدث إلى شخص يكذب وكيف تكتشف الكذبة. |
Kalmadı artık öyle bir yalanı, zindanı, bağı kaybetme korkusu. | Open Subtitles | اختفى الآن ذلك الخوف من الفقدان, من السجن, من الكذب |
Ve benim gözlerimin içine bakarak söylediğin bir yalanı savunmama izin verdin. | Open Subtitles | ولقد جعلتني أدافع عن كذبة كذبة وقد نظرتي إلى عيني وأخبرتني بها |
Büyük bir yalanı satarken bunu yaparsın, ...inanılabilir olması için gerçekle harmanlarsın. | Open Subtitles | ذلك ماتفعله عندما تقوم ببيع كذبة تقوم بجعله حقيقية لجعلها أكثر مصداقية |
Ali öldüğünden beri söylediğimiz her yalanı anlatmayı göze alıyor musun? | Open Subtitles | هل انت على إستعداد لشرح كل كذبة قلناها منذ وفاة الي |
İstesek bile bu yalanı sürdüremeyiz. | Open Subtitles | كذبة لا يمكننا الاستمرار فيها حتى لو أردنا ذلك |
Yoksa bir yalanı yaşardık ve yaşamlarımız mahvolurdu. | Open Subtitles | وأننا سنرغم على عيش كذبة وأن ذلك قد يحطم حياتنا |
Ve onu suçladığımda, bu komik yalanı uydurup örtbas edebileceğini düşündü. | Open Subtitles | وعندما اتهتمه ظن أن بإمكانه تغطية الأمر بهذه الكذبة السخيفة |
Bu yalanı söylesem hiçbir şey daha kötü olmayacak. | Open Subtitles | لن يفسد شيء بإعطائهم هذه الكذبة .. لميكنهذا . أساساً من قبل |
Bu yalanı yaymak için televizyon kulemizi havaya uçurdular. | Open Subtitles | دمروا برج التليفزيون من أجل نشر هذه الكذبة |
Ağzımdan çıkan yalanı duyduğumda, ilgimi çektiğini biliyordum. | Open Subtitles | عندما سمعت الكذبة يخرج من فمي، وأنا أعرف أنني مهتم. |
yalanı bırak, insanlarla oynamayı bırak. Daha kibar biri ol, yeter. | Open Subtitles | توقفي عن الكذب , توقفي عن التلاعب , فقط كوني ألطف |
Buradayım çünkü sizlere engeller hakkında söylenen bir yalanı açıklamaya geldim. | TED | أنا هنا لأخبركم بأنه تم الكذب علينا حول الإعاقة |
Ne zavallıca. yalanı gerçeğin üstüne yerleştirmek. | Open Subtitles | يا ربّاه، يا له من استنتاج بائس، فهو يحوّل الكذب إلى مبدأ شامل |
Bu pornografinin şantaj yalanı olduğu çok açık. | Open Subtitles | وهذا هو بالضبط ما معنى ذلك التصوير الإباحي، وابتزاز الأكاذيب |
Bunların her biri; bir yalanı temsil ediyor. Söylediğin zaman da anlarım inan. | Open Subtitles | كل واحده من هذه بمثابه كذبه, واعرف متى تقولها |
Bir saniye sürmez sana duyduğun... en muhteşem yalanı uyduracaktır. | Open Subtitles | حتى يخترع ويُلفق أكاذيب لم تسمعينها من قبل |
Sonra o yalanı karşındaki sana inanıncaya kadar ...yavaş yavaş büyütürsün. | Open Subtitles | تغذي هذه الكذبه وتبيعها على هدفك شيئا فشيئا حتى انه يعتقد |
Gittiği yere kadar bu yalanı sürdürmek zorundasın. Haksız mıyım? | Open Subtitles | وستستمر بالكذب والتمثيل لأطول مدّة ممكنة ، صحيح ؟ |
Evet, ama gazi hastanesindekilere söyleme. Bir yalanı yaşıyorlar. | Open Subtitles | صحيح لكن لا تذكر هذا لمستشفى المحاربين القدامى إنهم مرتبطين بكذبة |
New York'a geri döndüğümde, artık yalanı bırakmam gerektiğini farkettim. | Open Subtitles | ولكن عندما عدت إلى نيويورك، شيئا ما كان مختلفا. لسبب ما، شعرت وكأني ليس لدي سبب للكذب بعد الآن. |
Ama yalanı yakaladığımızı söyleme. | Open Subtitles | ولكن.. لاتدعيهم يعلموا بأنّنا قد كشفنا كذبتهم .. |
"Eğer bir yalanı satmak istiyorsan gazetecileri buna ikna etmelisin" derdi. | Open Subtitles | إذا أردت ان تبيع كِذبةً... دع الصحافة تبيعها لأجلك. |
Bir kadını yatağa atmak için söylediğim her yalanı söylememi mi istiyorsun? | Open Subtitles | تريدين مني أن اخبرك بجميع الكذبات التي أخبرت بها النساء ذات يوم لأقوم بمضاجعتهن ؟ |
Ben bu yalanı seviyorum. | Open Subtitles | أحب الآكاذيب. |