İşini yapmaktan daha çok laklak eden ve devamlı atıştıran demek. | Open Subtitles | معناها أنه معظم الوقت يثرثر ويتناول الكعك بدلاً من القيام بوظيفته |
Bütün bunlar onun gelecekte iyi şeyler yapmaktan uzak tutmak ve hayatını aşama aşama tehlike altına atmak olurdu. | Open Subtitles | كل ما من شأنه القيام به هو الحفاظ عليه من الجيد القيام المستقبل وتعرض حياتك للخطر في هذه العملية. |
Bizim için fedakarlık yapmaktan çünkü bu ilişkiyi ciddiye almıyor. | Open Subtitles | القيام بأي تضحية من أجلنا لأنها ليست جادة بشأن العلاقات |
Elbette bunu söylemek elleriniz bağlıyken yapmaktan çok daha kolaydır. | Open Subtitles | بالطبع القول أسهل كثيراً من الفعل حين تكون يداك مقيدة |
Havasupailer bunu öğrendi ve 700.000 dolar tazminat aldı ve üniversiteyi rezervasyonda (özel bölge) araştırma yapmaktan men ettiler. | TED | عندما علم الهافاسوباي بذلك، رفعوا دعوى قضائية وربحوا 700،000 $، ومنعوا جامعة ولاية أريزونا من إجراء بحوث على ملكيتهم. |
Bunu yapmaktan nefret ediyorum, fakat babamın kim olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | أكره القيام بذلك، ولكن هل لديك أي فكرة من هو والدي؟ |
...ve üç... seni harika hissettiren şeyleri yapmaktan her vazgeçişinde seni mutsuz hissettirse de içinde bir şeyler ölüyor. | Open Subtitles | وثالثاً، كل مرة تبتعد فيها عن القيام بما يجعلك تشعر بالعظمة رغم أن هذا يحزنك يموت شيء في داخلك |
Hastalarım hayatlarında bir şey yapmaktan çekindiğinde onlara bazen balıklama dalmaları gerektiğini söylerim. | Open Subtitles | هناك شيء أقوله لمرضاي عندما يترددون بشأن القيام بخطوة ما في حياتهم الخاصة |
Ve bununla, biliyorum ki gerekli mesajları alacağım Eğer gerçekten ihtiyacım varsa, olduğunuz gibi daha çok çılgın şeyler yapmaktan gerçekten keyif aldım. | TED | نعم، لقد استمتعت حقاً باستكشاف العالم أكثر بالفعل، القيام بالمزيد من الأشياء المجنونة مثلما رأيتم في شريط الفيديو. |
Zor görevleri olan insanları, ebeler gibi, kutucukları işaretlemeye zorlayarak dikkatini dağıtıp işlerini yapmaktan alıkoyuyor. | TED | إنّها تشتّت انتباه الناس المجبرين على القيام بمهام شاقّة، مثل القابلات، و القيام بها يتطلّب أن يعجبهم الأمر. |
Hepimiz bunu yapmaktan biraz korkuyoruz, | TED | كلنا يعترينا بعض الخوف إزاء القيام بذلك. |
Bir şeyin amacı, o şeyi yapmaktan daha önemliyse o zaman o şey muhtemelen bir oyun değildir. | TED | لو كان هدفه أهم من القيام به, على الأرجح هذا ليس لعبا. |
Aslında yeni fikirler üreten yaratıcılık sihirli bir şey değil, mesele bazı çok basit şeyleri yapmaktan ibaret. | TED | وليس هناك عملية سحرية في الإبداع للمجيء بأفكار انها مجرد القيام ببعض الاشياء البسيطة جدا |
Bak, bunu yapmaktan gerçekten nefret ediyorum. Demek istediğim... | Open Subtitles | انظرى انا فى الحقيقه اكره القيام بهذا .اتفهمى |
Bazı adamlar yapmaktan ziyade konuşmaktan daha büyük zevk alır. | Open Subtitles | يستمد بعض الرجال متعتهم من التحدث أكثر من الفعل |
Yasadışı genetik deneme yapmaktan dolayı tutuklusunuz. | Open Subtitles | أنت تحت رهن الإعتقال بتهمة إجراء التجارب الجينية غير المشروعة. |
Daha az tatlı püresi yapmaktan uzak. Çünkü o, desteklenebilirliği karışımın içine ekledi, o aslında önemli ölçüde kıyaslamayı daha iyi yaptı. | TED | بعيداً عن صنع حساء أقل لذة لأنه أضاف الاستدامة إلى هذا المزيج، تجاوز في الواقع أداء المؤشر بشكل ملحوظ. |
Sen ve yandaşların, ...benim ve adamlarımın çıkardığı altını yasal yapmaktan sorumlusunuz. | Open Subtitles | أنت، وأنت وحدك... كان مسؤولا أمامي وأمام رجالي لعمل هذا الذهب قانونياً |
yapmaktan hiç de hoşlanmadığım şeyleri de yaptılar ve tamamen farklı amaçları vardı. | TED | و قاموا بكل الأشياء التي لم أكن مهتماَ بالقيام بها، و لكن كانوا يملكون أهدافاَ مختلفة تماماَ. |
Seni korumak adına yapmaktan gurur duymadığım bazı şeyler yaptım. | Open Subtitles | فعلت أشياء لست فخوراً بفعلها كي أبقيكِ بأمان |
Hepiniz büyücülük ve iblisle iş yapmaktan suçlu bulundunuz. | Open Subtitles | لقد وجدناكِ مُذنبة بممارسة الشعوذة والتقرب الى الشر. لتُنقذوا أروحككم من العقاب. |
Buraya almaya gelerek o lanet sigarayı yapmaktan daha çok zaman harcadın. | Open Subtitles | تُنفقين أموالاً هائلة على سيارات الأجرة لتصلي إلى هُنا أكثر مما تُنفقينه على تلك السجائر اللعينة |
Hayatında, tabancayla atış yapmaktan başka yapmak istediğin bir şey yok mu? | Open Subtitles | انت لا تريد ان تفعل أي شيء في حياتك سوى اطلاق المسدسات؟ |
Hata yapmaktan korktuğunu söylemiştin. | Open Subtitles | قلت أنك تخشين اقتراف خطأ فادح. |
Evet, belki de Michael'la kavga etmenin sebebi hala seks yapmaktan korkuyor olmandır. | Open Subtitles | آجل,وربما انتِ أخترتي العراك مع مايكل لآنك لازلتِ تخافين من ممارسة الجنس. اولاً.. |
Silikon Vadisi dünyayı daha iyi bir yer yapmaktan bahsedip duruyor. | TED | يفضّل وادي السيليكون الحديث عن جعل العالم مكاناً أفضل. |
Alışveriş yapmaktan, pazarda saatler geçirmekten, ona uygun yiyecekleri bulmaktan ve patates püresi yapmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أنه كل ذلك التسوق و تضييع ساعات في سوق المزارعين للحصول على الأكل المناسب لها, إنها عصيدة البطاطا الحلوة |
Bizi hayal gücünün ötesinde işler yapmaktan alıkoyan tek şey kanun adamlarının kamu yararı adına koyduğu ahlakî kısıtlamalar. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي يمنعنا من إنجاز عمل مثالي، هي هذه التقييدات الأخلاقية التي يضعها القانون تحت مسمى النظام العام. |