"yemekte" - Translation from Turkish to Arabic

    • العشاء
        
    • الغداء
        
    • للعشاء
        
    • عشاء
        
    • للغداء
        
    • العشاءِ
        
    • الوجبة
        
    • بالعشاء
        
    • لعشاء
        
    • على الغذاء
        
    • لدي عصابة ولا
        
    • بعشاء
        
    • العَشاء
        
    • مائدة الطعام
        
    • في الغذاء
        
    Biraz daha konuş. yemekte hiç böyle güzel sohbet etmemiştik. Open Subtitles تحدث أكثر، لم نحصل على حديث طيب كهذا على العشاء
    yemekte seninle beraber ne kadar tatlı vakit geçirdiğimizi konuşuyorduk. Open Subtitles كنا نتحدث عن الوقت الممتع الذي أمضيناه أثناء العشاء برفقتك.
    Belki de, Javier evi ile ilgili konuları yemekte tartışabiliriz. Open Subtitles ربما يمكننا مناقشة خافيير البيت على العشاء في وقت ما.
    Jonathan'a yemekte sizi rahatsız etmek istemediğimi söyledim, ama ısrar etti. Open Subtitles لقد أخبرت جوناثان أنني لا أريد إزعاجكم على الغداء لكنه أصر
    Bir düşünsene, yemekte insanların olması yerine insanlarla yemeğe gidiyoruz. Open Subtitles فكّري في هذا بشر على الغداء بدلا من بشر كغداء
    Haplara bayılıyor. Bir gün eve gelip yemekte ne var diye sordum. Open Subtitles انها مدمنه على الحبوب احد الايام سالتها ماذا يوجد للعشاء قالت :
    'demiştir. Hatırlıyorum da, bir keresinde Beyaz Saray'da yemekte Sayın Gorbachev'in yanına oturmuştum. TED وأذكر مرة أني جلست إلى جانب السيدة غورباتشوف في عشاء في البيت الابيض
    yemekte 13 kişiydik ve masadan ilk ayrılan o oldu. Open Subtitles كنا 13 شخصًا على العشاء وكانت هي أول من ينهض
    Fısıldaşmaları kesin yoksa kimse bu akşam yemekte sufle yiyemez. Open Subtitles كفى همس وإلا لا مخلوق سيتناول فطائر على العشاء الليلة
    yemekte sık sık bacak bacak üstüne at ve ayakkabını ayağının ucunda salla. Open Subtitles ضعي قدمك على الأخرى كثيرًا أثناء العشاء وببطء واجعلي الحذاء يتدلى من قدمك
    Dün gece yemekte bir beyefendinin yanında oturdum ve bana öfkeyle neden şehrimizin bu kendilerine yardımı olmayanlara yardım etmesi gerektiğini sordu. Open Subtitles الليلة الماضية، جلست بجانب رجل وسيم في العشاء و سألني في غضب لماذا يجب على مدينتنا أن تساعد الذين لا يساعدون أنفسهم.
    yemekte güzel bir kızartma vardı. O söyledi bende piyano çaldım. Open Subtitles أكلنا لحم خنزير مشوي على العشاء ، وقمت بالعزف على البيانو
    - yemekte evde ol Derek. - Sözünü tut Derek. Open Subtitles حافظ على وعودك, ديريك كُن في المنزل لتناول العشاء, ديريك
    Her neyse, resmi yemekte antlaşma imzalanınca paketi teslim edeceksiniz. Open Subtitles ،مهما تكون، حالما تُوقع المعاهدة .ستنقل الحزمة خلال العشاء الرسمي
    yemekte bize katılacak, sonra da onu sinemaya davet edeceğiz. Open Subtitles سيتناول طعام العشاء معنا ثم سندعوه إلى دار السينما الليلة.
    Birileri öğle yemeği için turşu yemekte ısrar edince, görev biraz gecikti. Open Subtitles ولكن شخص ما أكل مخلل الملفوف على الغداء وهو يخرجني عن طوري
    Bugün hiçbir şeye zamanım olmadı. Bugün yemekte ne yedim biliyor musun? Open Subtitles لم أحظى بلحظة لفعل أيّ شيء أتعرف ماذا تناولت على الغداء اليوم؟
    yemekte oldukça neşeliydik, ve sıradan şeylerden konuştuk. Open Subtitles اتسمنا بالمرح الشديد أثناء الغداء وتحدثنا عن أمور عادية تماماً
    Yemeği alırken görmüştüm o şişeyi. Aziz Paul demişki, "Midenin selameti için şarap iç." yemekte şarap çok keyifli olacak! Open Subtitles لقد رأيت هذه الزجاجة و انا أجهز للعشاء نبيذ على العشاء أمرا مبهجا
    Baldrick gibilere oy verin sonra da, rahipleri zıplatmaya, taşlayarak öldürmeye, yemekte gübre yemeye dönelim. Open Subtitles أعطي لبولدريك صوتاً وسنرجع إلى عصور الظلام حيث الرجم حتى الموت, والروث للعشاء
    Düğünümüzden önceki gün verdiğimiz yemekte de aynı renk elbise giymiştim. Open Subtitles هذا نفس لون الفستان اللذي لبسته في عشاء ما قبل زواجنا.
    Konuşmak için yemekte buluşabileceğimize karar verdik. Biliyor musun? Open Subtitles نحن اتفقنا على التقابل للغداء لكي نتحدث اتعلمين ماذا؟
    Ve bu gece yemekte bana karşı çok ters davrandın. Open Subtitles واللّيلة في العشاءِ وأنت كنت فظً نوعاً ما معي
    yemekte en önemli şey şarap. Open Subtitles ألا تعتقد بأنّ أهمّ جزء في الوجبة هو النّبيذ؟
    Daha önce bir yemekte bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Open Subtitles لا أستطيع تذكر متى كانت آخر مرة استمتعت فيها بالعشاء
    Bruce, Demi, Ashton ve çocukların hep beraber yemekte çekilmiş ev videosu. Open Subtitles لعشاء عيد الشكر مع بروس، ديمي آشتون والاطفال
    Evet, sen gitmeden önce yemekte almış olmalıyım. Open Subtitles نعم ، يبدو أنني أخذته على الغذاء قبل أن تغادر
    Yanımda emanet olmayabilir yemekte telefon açamayabilirim Open Subtitles ♪وليس لدي عصابة ولا أحمل هاتف
    yemekte sadece kuş sütü eksikti. Open Subtitles لقد حظينا بعشاء شهي مع النبيذ الأحمر وزبدة الكريم
    yemekte çikan tavuk güzeldi. Open Subtitles الدَجاج على العَشاء كانَ لا بَأسَ بِه
    Biliyorsun bu tür şeyleri söyleyemezsin, üstelik yemekte. Open Subtitles تعلمين أنه يتوجب عليك عدم التحدث هكذا على مائدة الطعام
    Bu yüzden köpeğin yemiş olduğu yemekte vardı ama köpeğin dokularında yoktu. Open Subtitles لهذا السبب هي موجودة في الغذاء داخل الكلب، ولكن ليس في الواقع على أنسجة الكلب نفسها

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more