"yetersiz" - Translation from Turkish to Arabic

    • نقص
        
    • كافي
        
    • كاف
        
    • كفؤ
        
    • مؤهل
        
    • مؤهلة
        
    • عاجز
        
    • حاسمة
        
    • تكفي
        
    • ناقص
        
    • حاسم
        
    • كفء
        
    • غير كافية
        
    • بالنقص
        
    • الكفاءة
        
    Peki rahimdeki yetersiz beslenme neden daha sonra hastalıklara yol açıyor? TED لماذا يجلب نقص التغذية في الرحم المرض في وقت لاحق؟
    Günümüz dünyasındaki insanlar için en yaygın problemlerden biri temiz suya olan yetersiz erişimdir. TED واحدة من أكثر المشاكل تفشياً في العالم اليوم بالنسبة للناس هي الوصول الغير كافي لمياه الشرب النظيفة.
    Bay Clayton bilmenizi isterim ki kendimi hep yetersiz olarak gördüm. Open Subtitles سيد كليتون أريدك أن تعرف أنني دائماً شعرت أني غير كاف
    Hiçbir şeyi yazıya geçirmediğin için kendinin üstün olduğunu benimse daha yetersiz olduğumu düşünmüyorsun, herhalde. Open Subtitles حيث انك لا تكتب اى شئ , فهذا لا يعنى انك متفوق علىّ, اننى ايضا كفؤ
    Böyle yetersiz bir destek ekibiyle, olayları nasıl halledeceğiz? Open Subtitles بصحبة فريق دعم غير مؤهل كهذا كيف يمكننا القيام بأي شيء؟
    Eğer bu bir film olsaydı, ...seni yetersiz bir anne olarak götürürlerdi. Open Subtitles هنا أين يأخذونك بعيداً لأنك أم غير مؤهلة. و أنا لا أبكي.
    Andrew Beckett'ın iş performansı yeterlilikten uzaktı... genellikle ancak vasattı... bazen gerçekten yetersiz. Open Subtitles أندرو باكت ، تفاوت عمله من مؤهّل إلى في أغلب الأحيان متوسّط إلى أحياناً عاجز بشكل صارخ
    Kural dışı bir prosedür, savunulamaz kanıtlar, ...isimsiz tanıklar, saçma sapan fikirlerle güçlendirilmiş yetersiz bulgular. Open Subtitles إجراءات شاذة ، أدلة ضعيفة شهود مجهولون ، نتائج غير حاسمة مبالغ فيها بآراء مبهمة
    Maalesef, bilgelik olmadan zeka yetersiz kalır. TED لكن السيئ أنه بدون الحكمة، فالعبقرية وحدها لا تكفي.
    Yetimhanede, yetersiz sayıda yatak vardır ve kıyafetler de yeterli değildir. TED هناك نقص في أسرة النوم في دار الايتام وملابس الدفء غير كافية.
    Hiçbir çeşit politik veya görünmez sınır parkı kirli sudan veya yetersiz sudan korumaz. TED بغض النظر عن الحدود السياسية أو غير المرئية يجب حماية المنتزه من المياه الملوثة أو من نقص نسبة المياه.
    Büyük kayıplar ve yetersiz yatırımlar... faturalarında %39'luk bir artışa sebep oldu. Open Subtitles خسائر ضخمة وإستثمار غير كافي ..في البنيةالتحتية. أدّى إلى إرتفاع في فواتير المرافق ..
    İşte bu benim Krusty bebeğim, bu Linguo sonra yetersiz silahlarıyla Irak'tan bir Yüzbaşı. Open Subtitles إذا هذه دمية كراستي، لينغو رقيب نشيط في حرب العراق بدون درع كافي
    Fakat bu açıkça insanların ihtiyaçlarını ve insanları destekleyen ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz. TED ولكن يبدو واضحا أن هذا غير كاف لمعالجة حاجيات الأشخاص وحاجيات البلدان الداعمة لهؤلاء الأشخاص.
    Bir insanın yaşamını sürdürmesi için bunun yetersiz kalacağı nasıl sistemler ürettik? TED أي نظام بنينا حيث يعتبر هذا غير كاف لأي شخص للحصول على لقمة العيش؟
    Bunu yapacak olan yetersiz herif sağlam bir aptal olmalı. Open Subtitles سيكون هذا المجرم الغير كفؤ علامة فارقة في الحماقة
    Şimdi de kendimi yetersiz hissetmemi sağladı. Open Subtitles أوه ، الآن لقد جعلنى لتوه أشعر أنى غير مؤهل
    Yine de o zamanlar yetersiz hissetmek için fazla küçük ve saftım. TED ولكنني في ذلك الوقت، كنت صغيرة جداً وساذجة لأعرف أنني غير مؤهلة لذك.
    Söylememize gerek yok, Bilim Kraliyet akademisi bu çatlağı akli yetersiz ilan etti ve sonuç olarak o bir akıl hastanesine yatırıldı. Open Subtitles لا حاجة للقول الأكاديمية الملكية للعلم، أعلنت أن هذا المجنون عقلياً عاجز وقد بعث حسب الأصول إلى مستشفى المجانين
    Şu ana kadar, test sonuçları yetersiz. Open Subtitles حتى الآن النتائج غير حاسمة لابد أن هناك شيء قد فاتنا
    Üzümlerim için iyi, sebzeleri için yetersiz. Open Subtitles إنها كافية لمزرعة العنب ولن تكفي الخضروات
    Bu kusurlu ve yetersiz olduğunu düşünme özellikle--- Sadece bir gençlerle konuşun. TED ذلك الشعور بكونك ناقص ومَعْيُوب منتشر بكثرة فقط تحدث مع الشباب
    Açıklamaktan üzüntü duyarım ki elimizdeki bilgiler yetersiz. Open Subtitles يؤسفني أن أعلن أن الدليل الذي لدينا غير حاسم
    Bulunduğum mevki için, benim ne kadar kalifiye senin ne kadar yetersiz olduğunu her gün daha da fazla anlıyorum. Open Subtitles مع مرور كل يوم, أدرك أكثر كم أن مؤهلاتي أرفع قدراً من وظيفتي الحالية و كم أنك غير كفء في وظيفتك
    Sosyal eylem açısından dinlemek, önemli fakat yetersiz bir adımdır. TED الاستماع هو مهم لكنه خطوة غير كافية نحو العمل الاجتماعي
    Bütün bu bebek konuşmaları kendimi yetersiz hissettiremeyecek. Open Subtitles لن أشعر بالنقص بكل هذا كلام عن الأطفال الرضع
    Tümü de kendilerini fiziksel olarak aşağı ve cinsel bakımdan yetersiz buluyor. Open Subtitles كُلهم عانوا من الشعور بالدونية وبعدم الكفاءة الجِنسيّة.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more