Bana doğru cevapları almanın tek yolunun doğru sorular sormak olduğunu öğrettiler. | TED | علّموني أن الطريقة الوحيدة للحصول على الأجوبة الصحيحة هي طرح الأسئلة الصحيحة. |
Bazı insanlar, kendi hatalarını kapatmanın en iyi yolunun, Jack'ten kurtulmak olduğunu düşündüler. | Open Subtitles | أشخاص معينين إعتقدوا أن الطريقة المثلى ..للتغطية على أخطائهم هي التخلص من جاك |
Yani annenden kaçmanin tek yolunun ölüm oldugunu mu düsünüyorsun? | Open Subtitles | إذن تعتقدين أن الموت هو الطريقة الوحيدة للهروب من والدتك؟ |
Bizler gezginleriyiz sevda yolunun, Yeniden buluşuruz elbet, zamanı gelince. | Open Subtitles | نحن المسافرون في طريق الحب سوف نلتقي مجدداً في طريقنا |
Dağ yolunun 5 kilometre ötesinde çitlerle çevrili bir yer var. | Open Subtitles | هنالك فجوة في السياج على بُعد ثلاثة أميال على طريق الجبل |
Çıkış yolunun üstünde. Kapıda adı var. Hemen şurada. | Open Subtitles | في طريقك إلى الخارج ، الإسم مكتوبعلىبابالمكتب. |
Çünkü dışarı çıkmanın tek yolunun güçlerimi almana izin vermek olduğuna inanmamı istediniz. | Open Subtitles | لأنـّكِ وددتِ أنّ تقنعينى أنّ الطريقة الوحيدة لأخراجي ، هي بأخذ كل قواي. |
Onları yok etmenin yolunun U.V. ışınları olduğuna ikna olmuş değilim. | Open Subtitles | لستُ مقتنعةً أنّ الضوءَ فوق البنفسجيّ هو الطريقة الأنجع للقضاء عليه. |
Hastanıza yardım etmenin tek yolunun bu olduğunu düşünüyorsa yapar. | Open Subtitles | ان كان يظن ان تلك هي الطريقة الوحيدة لمساعدة مريضكم |
Onlardan kurtulmanın tek yolunun hızlıca öldürmek olduğunu zor yoldan öğrendik. | Open Subtitles | تعلمنا بالطريقة القاسية أن الطريقة الوحيدة للتعامل معهم كانت قتلهم بسرعة |
Öyle eski bir zemini onarmanın tek yolunun söküp tekrar yapmak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال الطريقة الوحيدة لإصلاح أرضية متهالكة كهذه هي نزع ألواح الأرضية واستبدالها كلها |
O da, yaratıcılığı geliştirmenin tek yolunun çok erken yaşlardan itibaren çocuklara olaylara farklı açılardan bakmayı öğretmekten geçtiğidir. | TED | ألا وهو.. أن الطريقة الوحيدة لتعليم الإبداع هو تعليم الأطفال وجهات النظر في المرحلة المبكرة. |
Evde bir grup genç çocuk vardı. Hayatımda çok büyük bir önemi olan bu kişiyi tanıyabilmelerinin tek yolunun bu kayıt olduğunu biliyordum. | TED | لدي مجموعة من الأبناء الصغار في المنزل أدركت أن الطريقة التي بها فقط يمكنهم معرفة هذا الرمز الشامخ هي تلك الجلسة. |
Bağlılıklarını güçlendirip gözlerine girmenin yolunun yiyecek stoklarını tehdit etmekten geçtiğini de biliyordu. | Open Subtitles | و هو يستطيع تقوية تبعيتهم و اكتساب حظوتهم عن طريق تهديد مؤنهم الغذائية |
Bu projeye ihtiyacımız olduğunu, bunun önemli olduğunu, ülkemiz için ilerleme yolunun bu olduğunu söyleyen Honduras başkanı tarafından çağırıldım. | TED | لذلك سئلت من قبل رئيس الهندوراس من قال اننا علينا القيام بهذا المشروع, هذا مهم, قد يكون هذا طريق تقدم بلدنا. |
İlginç bir şekilde bu İpek yolunun da uzunluğuna eşittir. | TED | في التماثل الغريب، هذا هو أيضا طول طريق الحرير |
yolunun üzeri değil Bu kadar sıkıntıya girmeni isteyemem. | Open Subtitles | إننا بعيدون عن طريقك العادى ولا أود إزعاجك. |
- O sırada, şehri kurtarmanın tek yolunun bu olduğunu düşünmüştük. | Open Subtitles | فى هذا الوقت ، كنا نعتقد أنها الوسيلة الوحيدة لإنقاذ المدينة |
Uzun süredir, bilgiye ulaşmanın yolunun bilgi vermek olduğuna inanırım. | Open Subtitles | اعتقدت طويلا اننا افضل طريقة للحصول علي المعرفة هو اعطائها |
Aileleri kurtarmanın tek yolunun bu olduğuna inanarak insanlara ihanet ettim! | Open Subtitles | قمت بخيانة اشخاص معتقد ان هذا هو السبيل الوحيد لإنقاذ العائلات |
Bunu yapmanın en kısa yolunun, ona istediklerini vermek olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أن أسرع وسيلة لحدوث هذا هو أن نعطيه ما نريد |
Aslında öyle bir şey yapmadılar. Sadece seninle çıkabilmemin tek yolunun bu olduğunu düşündüler. | Open Subtitles | لم يفعلوا لقد شعروا انها الطريقه الوحيده لأفوز بمواعدتك |
yolunun seni yardımının en fazla dokunacağı yere getirmesine sevindim. | Open Subtitles | مسرور أنّ دربك جلبك هنا حيث يمكنك أن تساعد أكثر |
Örnegin kosu yolunun kapanmasi, GED programinin kapanmasi muadil ilaçlara geçis yapilmasi. | Open Subtitles | إغلاق الممشى مثلا وإلغاء البرامج التعليمية تغيير الأدوية , ومايشابه هذه الأمور |
Demir yolunun diğer tarafında bir kokteyl partisi arayacağız. | Open Subtitles | عن نبحث ان الان علينا عظيم كوكتيل حفلة الحديد السكة من الاخر الجانب فى |
Çünkü biliyordum, aramızdan biri olduğunu biliyordum ve ondan kurtulmanın tek yolunun bizimle birlikte hapsetmek olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | لأنني كنت أعرف أنه معنا والطريق الوحيد للتخلص منه هو حبسه معنا |
Olive ile çevre yolunun oradayız. | Open Subtitles | نحن بقرب الطريق السؤيع و (أوليف). |
Yani insanlığını geri açman konusuna katılıyorum ama bunu yapmanın yolunun sana acı çektirmek olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | أوافقهماأنّكِبحاجةلإيقاظإنسايّتك... لكنّي لا أظنّ إنزال الألم بكِ هو الحلّ |
Yani cinayetin olduğu gece, Bundy yolunun arkasındayken Nicole Brown Simpson'un evinin yakınında bir gürültü mü duydunuz? | Open Subtitles | إذن، في ليلة الحادثة كنتَ أنت في الزقاق خلف مقرّ سكن "بوندي" وسمعتَ أصواتاً بقرب سكن (نيكول براون سيمبسون)؟ |