Onlar sadece bize lanet çağrı olduğunu ne kadar kötü görmek istemiyorum sürece. | Open Subtitles | إلا أنهم لا يريدون منا أن نرى كيف السيئة التي كانت المكالمة سخيف. |
Çünkü hayatlarının bir yerinde bazen tek bir başarısızlık, onları başaramayacaklarına ikna ediyor ve Onlar da inanıyor. | TED | لأنه في نقطة ما على مدى الطريق، في بعض الأحيان فشل واحد، أقنعهم أنهم لا يستطيعون النجاح فصدقوا ذلك. |
Dr.ve Madame Curie basından kaçamayacaklarının farkında değiller mi? | Open Subtitles | لا الدكتور ومدام كوري تحقيق أنهم لا يستطيعون الاختباء من الصحافة؟ |
Üstelik misafir olmaya ihtiyaçları olmadığını söyleyip duruyorlar ama sonra "Şimdi ne yapıyoruz? | Open Subtitles | و فوق هذا ، يقولون أنهم لا يحتاجوا للترفيه ، لكنهم يصبحون مثل |
Üstelik, bavulu olanları kabul etmiyorlar. | Open Subtitles | بالاضافة الى أنهم لا يقبلون أى شخص بأمتعة |
Bunun iç in yatıp kalkıp dua etmelisin. Soyadını bilmedikleri sürece. | Open Subtitles | يجب أن تفرح لذلك ، طالما أنهم لا يعرفون اسم عائلتك |
Adam gibi hakaret bile edemiyorlar artık. | Open Subtitles | وصلوا لدرجة أنهم لا يستطيعون إهانتك وجها لوجه |
Senin sevip sevmemeleri konusunda o kadar endişeleniyorsun ki, sana saygı duymuyorlar. | Open Subtitles | أنت تقلق كثيراً بشأن أحبوك أو لا، ولذلك أعتقد أنهم لا يحترمونك |
Onlar bir aynanın karşısına oturmuş kendilerini çözmeye çalışmıyor veya kendilerini düşünmüyorlar. | TED | أنهم لا يجلسون أمام المرآة في محاولة معرفة أنفسهم، أو يفكرون في أنفسهم. |
Eğer ben anlayamıyorsam belki Onlar da anlayamıyordur. | Open Subtitles | لا يمكننى القول ربما أنهم لا يمكنهم أن يقولوا عنى ذلك |
Büyükbaba, sen rüyanda hiç asker görmedin, bu da demek oluyor ki, Onlar da şimdi seni görmüyorlar. | Open Subtitles | ولكنك لم تري جنوداً في حلمك يا جدي وهذا يعني أنهم لا يستطيعوا رؤيتك |
Chicago'daki dostlarımızdan söz ediyorsanız, size ödeme yaptığımda Onlar para kazanmaz. | Open Subtitles | إذا كنت تتحدث عن أصدقائنا في شيكاغو أنهم لا يكسبون المال عندما أدفع لك الرسوم |
Eminim Onlar da sana tapmaz değil mi? | Open Subtitles | أراهن على أنهم لا يبدون حماسا تجاهك أيضا. |
Sanmıyorum. Böyle bir tuzak için yeterince iyi aktör değiller. | Open Subtitles | لا أعتقد ذلك , أنهم لا يجيدون مثل هذا النوع من الخدع |
Başardığım diğer tüm şeyleri elimden alabilecek değiller ya. | Open Subtitles | أنهم لا يستطيعون أن يأخذوا أي شيء آخر أنجزته |
Özel birine yazılmış gibi değiller. | Open Subtitles | يبدو أنهم لا يعْنُون شيئا لأي أحد ليس لزوجتهم أو أطفالهم |
İlk çekilen fotoğrafını kimliğine koymak zorunda olmadığını biliyor muydun? | Open Subtitles | تعلمين أنهم لا يرغمونكِ على استخدام أول صورة يلتقطونها لكِ |
Onlara nasıl, ne zaman ve hatta neden protesto edeceklerini anlatmamız için bize ihtiyaçları olmadığını gördüler. | TED | وتعلموا أنهم لا يحتاجون إلينا لنقول شيئا أو حتى لماذا الاحتجاج. |
Geri kalanların çoğu, vakitlerinin olmadığını veya ekipmanlarının olmaması sebebiyle bana yardım edemeyeceklerini ifade etmek için bile geri dönmediler. | TED | و الأغلبية لم يردّوا علي مطلقاً قالوا أنهم لا يملكون الوقت .أو لا يملكون التجهيزات و لايمكنهم مساعدتي |
Saat 13.00'a kadar seni kontrol bile etmiyorlar. | Open Subtitles | أنهم لا يسمحون بالحجز قبل الساعة 1 ظهراً |
Senin yeteneklerini ve kapasitesini, benim gibi takdir etmiyorlar. | Open Subtitles | من الواضح أنهم لا يقدرون مواهبك و قدراتكَ كما أفعل أنا |
Size bilmedikleri bir şeyi anlatamazlar ama sadece sorduğunuzda, bilmediklerini size söylerler. | TED | ليس بمقدورهم إخباركم ما لا يعلمون. ولكن بمقدورهم إخباركم أنهم لا يعلمون إن قمتم بالسؤال. |
Beni kontrol edemiyorlar. Bu yüzden de benden korkuyorlar. | Open Subtitles | أنهم لا يستطيعون السيطرة علي هذا السبب في انهم يخافون مني |
Bana ya saygı duymuyorlar ya da fazla saygı duyuyorlar. | Open Subtitles | إما أنهم لا يحترمونني أو يحترمونني زيادة عن اللزوم |
Son duyumlarıma göre, onların da trigonometri bilmelerine gerek yokmuş. | Open Subtitles | وعلى حسب ما سمعت أنهم لا يحتاجون لدراسة علم المثلثات |