Ve o an tekrar öldürmek zorunda olduğunu anladı. Bu işi nasıl daha iyi yapacağını öğrendi. | Open Subtitles | وعلم منذ حينها أن عليه القتل مجدداً علم كيف يؤدي المهمة بشكل أكثر كفاءة |
Crepsley, içmek zorunda olduğunu bilmiyor musun? | Open Subtitles | كريبسلي) ألا تعلم أن عليه أن يفعل؟ ) لا بد أن يفعل |
demiş (Gülüşmeler) O anda ayrılmak zorunda olduğunu anlamış. | TED | (ضحك) حينها عرف أن عليه أن يغادر. |
Peter'a onları sopayla def etmesi gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | فأخبرت بيتر أن عليه أن يبعد هؤلاء النسوة عنه ولو بالقوة |
Ancak orduya hediyesini vermeden önce planını desteklemesi için senatoyu ikna etmesi gerektiğini biliyordu. | Open Subtitles | لكن قبل أن يتمكن من دفع أجور الجيش كان يدرك أن عليه إقناع مجلس الشيوخ بدعم خطته |
Ona oradan çıkmak zorunda olduğunu söyle! | Open Subtitles | أخبره أن عليه الخروج من هناك! |
Ona oradan çıkmak zorunda olduğunu söyle! Tanrım! | Open Subtitles | أخبره أن عليه الخروج من هناك! |
Roscoe dönmek zorunda olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | (روسكو) يشعر أن عليه العودة. |
Oğluna burayı terk etmesi gerektiğini söyle. | Open Subtitles | أخبر إبننا بكل لطف أن عليه أن يرحل |
Gönülsüz, hatta biraz da çaresiz şekilde Doc, Koca Ayak'ı şimdi ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyordu. | Open Subtitles | متردد, ربما أيضاً يائساً ظنّ (دوك) أن عليه زيارة (بيغفوت) حالاً |
Aslında, Jack'e teşekkür etmesi gerektiğini düşünüyorum. | Open Subtitles | بل كنت أظن أن عليه ،(أن يشكر (جاك |