her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu biliyorum ve gövdemi baştan aşağıya geçen bu yaranın bir depremin kalıntıları olduğunu. | TED | وأنا أعرف أن كل شيء متصل، والندب التي إمتد على طول الجذع من بلدي هي من علامات وقوع الزلزال. |
Buraya her şeyin yolunda olduğunu söylemek için beni çağırdın. | Open Subtitles | لقد جلبتيني كي تخبريني أن كل شيء على ما يرام |
Ve benim babana, elimi tutup her şeyin yolunda olduğunu söylemesine ihtiyacım var... | Open Subtitles | وأنا أحتاج أباك حينها كي يمسك يدي ويقول لي أن كل شيء بخير |
Öyle ama. Olan biten Her şey yatkınlıklardan mı sence? | Open Subtitles | بالفعل، هل تظن أن كل شيء يحدث معلوم مسبقاً ؟ |
Yoksa bu çılgın rüyanın tek anlamı olarak aşk Her şey midir? | Open Subtitles | أو تظني أن كل شيء قد كتب علينا منذ زمن طويل ؟ |
Evin içinde her şeyin yolunda olduğunu ondan duymak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أسمع منه أن كل شيء بخير داخل المنزل |
Emri verdiğimde, hava kuvvetleri üssünde her şeyin hazır olacağından emin ol. | Open Subtitles | تأكد من أن كل شيء في القاعدة الجوية جاهز حتى أعطي الأمر |
Tamirci her şeyin normal olduğunu söyledi; hiçbir şey kesilmemiş, yağ değişmemiş. | Open Subtitles | الميكانيكي قال أن كل شيء كما هو لا شيء مقطوع أو متغير |
Ben sadece aradığınız her şeyin iyi olduğunu söylemek için. | Open Subtitles | تتصل بي فقط لتقول أن كل شيء على ما يُرام |
Kendime her şeyin bir sebepten ötürü olduğunu söyleyip durdum. | Open Subtitles | أنا أظل أخبر نفسي دائما أن كل شيء يحدث لسبب |
Bunun senin için çok zor oluğunu biliyorum ama babamın bana sarılmasına ve her şeyin iyi olacağını söylemesine ihtiyacım var. | Open Subtitles | و التي علمت أن ذلك سيكون قاسيا جدا عليك لكنني احتجت ابي ليمسكني و يخبرني أن كل شيء على ما يرام |
Ayrıca hayatımda ilk kez, her şeyin nihayet yoluna gireceğini hissediyorum. | Open Subtitles | وانا بدأت بالشعور للمرة الأولى أخيراً, أن كل شيء سيكون بخير |
Fang Fang Jiangsu AIC'e anlaşmayı konuştuğumuz gibi fakslayacak her şeyin usulüne uygun olduğunu varsayarak fabrikaya hakim gönderiyorlar. | Open Subtitles | فانغ فانغ أرسلت الأدلة عبر فاكس ،إلى مكتب الغرفة تجارية الأمريكية في جيانغسو لنفترض أن كل شيء في محله، |
Hakkında bilmem gereken her şeyin bu zarfta olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال أن كل شيء أريد معرفته عنكِ في هذا الظرف |
Sayın Bakan, sizi temin ederim ki Her şey usulüne uygun. | Open Subtitles | سيدي الوزير ، أؤكد لك أن كل شيء على ما يرام |
Ve herkes benden ellerini sıkmamı Her şey normalmiş gibi davranmamı bekliyor. | Open Subtitles | والآن يتوقع الجميع مني أن أصافح الأيادي وأدعي أن كل شيء طبيعي |
Kendimi çok kötü hissediyorum şu anda ve kollarına atlayıp Her şey yoluna girecek diyerek beni sallamanı istemeliyim ama böyle hissetmiyorum. | Open Subtitles | أشعر بسوء الآن , و لم يكن يجب علي اسقط على ذراعيكي و ادعكي تعانقينني و تخبرينني أن كل شيء سيكون بخير |
Her ay bu olduğunda, can sıkıcı da olsa Her şey yolunda demektir. | Open Subtitles | وعندما يحدث شهريًا، حتى لو كان مزعجًا، فهذا يعني أن كل شيء يعمل. |
Her şey bir anda düzelecekse, neden bekleyerek acı çekesin ki? | Open Subtitles | لماذا تعاني خلال فترة الانتظار لو أن كل شيء سيتم تصحيحه |
Fakat Yunanlılar bize her şeyin, Her şey olabileceğini öğretiyor. | Open Subtitles | لكن اليونانيّون علمونا أن كل شيء يمكن أن يكون نفسه |
her şeyi düzgün yaptığımdan emin olmak istiyorum. Biraz daha zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | أريد فقط أن أتأكد أن كل شيء صحيح، وأنا أحتاج فقط لبعض الوقت |
Sanki Herşey onun başından geçiyormuş gibi. Hiç rol yapmıyor gibi. | Open Subtitles | تعتقد أن كل شيء يحدث لها فعلاً، لا تمثيل في ذلك |
Ama göndermeden önce, biz gerçekten o Gezginler'i test ettiğimizden emin olduk -- ya da o Gezgin'i-- ve herşeyin doğru çalıştığından emin olduk. | TED | و لكننا تأكدنا من اختبار هذه العربات الجوالة قبل أن نقوم بإرسالها إلى الأسفل و تأكدنا من أن كل شيء يعمل على ما يرام |