yapanlara ne olmalı diye sorarsanız, dürüst bir insan çok daha büyük olasılıkla hafif cezalandırma yerine katı cezalandırmayı önerecektir. | TED | ما الذي يجب فعله تجاه من قام بتزوير هذه الشيكات، الشخص الصادق على الأرجح سيوصي بتوقيع عقوبة صارمة أكثر من التسامح. |
Sarhoş olduğunu sanıyorlar. Daha önce konuştuğun şu adam dürüst bir vatandaş gibi görünüyordu. | Open Subtitles | يعتقدون بأنك تشرب.ذلك الرجل الذي تكلمت مع بدا مثل مثل هذا المواطن الصادق. |
Tamam, yalan söylemekten vazgeç. dürüst olmanı istiyorum. Yağ çekmeni değil. | Open Subtitles | توقّفى عن الكذب علىّ أنا أُعوّل عليك لتعطينى الرأى الصادق لا الإطراء |
Çünkü işin ucunda Gerçek aşk vardı ve bu savaşı kaybetmeyi göze alamazdım. | Open Subtitles | كان مصير حبّكِ الصادق على المحكّ، و تلك معركةٌ لم أستطع تحمّل خسارتها. |
Büyük istek, samimi çaba ve zekice uygulamanın bir sonucudur. | TED | بل هو نتيجة للنية الحاسمة والجهد الصادق والتنفيذ الذكي. |
dürüstçe fikirini söyle. Bu ne kadar zor olacak? | Open Subtitles | بتقديرك الصادق, لأي درجة سيكون الوضع صعبا؟ |
dürüst birini arıyorsan işte o benim, | Open Subtitles | نعم أنت تبحث عن الرجل الصادق إنه أنا لن أقودك إلى الخطاً |
dürüst itirafını elime vereceksin yoksa seni ipten kurtaramam. | Open Subtitles | إما أن تعطيني اعترافك الصادق .. فييدي. أو لن أستطيع أن أمنع عنك الشنق |
Jordan Washington, davadaki tek dürüst tanık mıydı? | Open Subtitles | هل كان جورج واشنطن الشاهد الصادق الوحيد في المحكمة؟ |
dürüst kalpli Fetkh Ali Şah, avuç dolusu günahkar, barış ve huzur ortamımızı bozacak diye korkuya kapıldı. | Open Subtitles | القلب الصادق لفاتح علي شاه كان مذعوراً من فكرة أنّ حفنة من الظالمين قد تدمّر السلام والإتحاد الذي بيننا |
Ve açık ve dürüst olmanın doğru şey olduğunu, ve herkes için hayırlısının neyse o olacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | و انا واثق ان عمل الشىء الصادق كان شىء صحيح و هذا الامر سيعود بأنصاف على كل شخص ارتبط به |
dürüst birini gördüğümde anlarım. | Open Subtitles | يمكنني عادة معرفة الرجل الصادق عندما أراه |
dürüst iletişim. Her iyi ilişkinin üzerine kurulduğu şey, | Open Subtitles | التواصل الصادق جيد وهو ماتقوم عليه العلاقات |
Açık ve dürüst iletişimin sonucu budur çok eğitimli arabulucuyla beraber. | Open Subtitles | هذه هي نتيجة التواصل الصادق والصريح مع وسيط ذو تدريب عالٍ حسناً |
dürüst olmayan nabız, öfkeli nabız'dan farklıdır. | Open Subtitles | فنبض الشخص الغير الصادق يختلف عن نبض الشخص الساخط |
Söylediği tek dürüst şey, ailesini korumak zorunda olduğuydu. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الصادق الذي قالتهُ أنها تريد حماية عائلتها |
dürüst bir polis, saç kesiminden ... trafik kontrollerine kadar tüm kurallara ... veprosedürlereuyar. | Open Subtitles | الشرطي الصادق يتبع السياسه والاجراءات من الطريقه التي يقص بها شعره والحركه التي يتبعها عند إجراء وقف حركة المرور |
İşte senden dürüst, tüm kalbimle özür dileyerek sana açıldım. | Open Subtitles | أعرض عليك اعتذاري الصادق النابع من صميم أعماقي |
Bugün iyi bir toplantıyı kaçırdın. Sesli bir şekilde yalan söyledim ve sonra da odadaki tek dürüst adamın ruhunu parçalara böldüm. | Open Subtitles | لقد كذبت بصوت عالي ثم حطمت روح الرجل الصادق الوحيد في الغرفة |
Evlat, Gerçek aşk dünyadaki en olağanüstü şeydir. | Open Subtitles | إن الحب الصادق هو أعظم شئ فى العالم ما عدا ض.. خ.. |
Bu konuyu ciddi bir şekilde değerlendireceğinize dair samimi umudumla birlikte... | Open Subtitles | مع أملى الصادق فى أنكم سوف تأخذون هذه المسألة |
...ancak yeteneğinin dürüstçe değerlendirilmesi epey övgüye değer ve takdir edilesiydi. | Open Subtitles | لكن تقييمكم الصادق هو موهبتك لتكون جدير بالثناء والتقدير , مرحى لك |
- Hayır değil! - Bağışlanabilir bir hataydı efendim. | Open Subtitles | أنا لم ذلك كان خطأي الصادق سيدي |
ayrıca Gerçek aşkı anlama kapasitesinden ne kadar uzak olduğun." | Open Subtitles | بدون أي مقدرة منك "لفهم الحب الصادق |