| Pencerenin dışında sadece fırtınanın topladığı toz sürüleri olmasına rağmen | Open Subtitles | بينما لا يبدو خارج النافذة سوى عصف التراب العاصفة تتشكل |
| Raider yolcu uçağını fırtınanın içinde takip ettim, darbe yedim ve bayıldım. | Open Subtitles | لقد تتبعت مركبة مقاتلة كبيرة فى العاصفة وتلقيت بعض الضربات وأغمي علي |
| Kasaba fırtınadan sonra kendini toparlıyor. Okulun ilk günü çekilmez. | Open Subtitles | البلدة يعاد بنائها بعد العاصفة الأسبوع الأول من المدرسة لايطاق |
| Oh! Öyle bir fırtınada dışarı çıkmana asla izin vermezdim. | Open Subtitles | لم أكن لأسمح لكِ أبداً بالخروج في مثل تلك العاصفة |
| Bizi başından atabilmek için herşeyi yaptı hatta şu garip fırtınayı bile | Open Subtitles | لقد فعلت كل ما فى امكانها لتتخلص منا، حتى هذه العاصفة الغريبة |
| O kum fırtınası gelip gidecek ve gittiğinde fırsatı kaçırmış olacağız. | Open Subtitles | تلك العاصفة الرملية ستأتي وتذهب وبمجرد أن تذهب، نكون فقدنا فرصتنا |
| Eğer Tess fırtınaya doğru gitmiş olsaydı tam orada olurdu, Tink! | Open Subtitles | و لكنها ستكونُ هناكَ تماماً لو أنها أبحرَت في قلب العاصفة |
| fırtınanın merkezi şu anda Kuzey California Sahil'nden 64 km uzaklıkta-- | Open Subtitles | مركز العاصفة الأن على مبعدة 40 ميل من شمال كاليفورنيا، مع.. |
| Kral, o fırtınanın içindeki şey için büyük bir ödül önerdi. | Open Subtitles | عرض الملك مكافأةً مجزية مقابل ما هو موجود داخل تلك العاصفة |
| fırtınanın tam ortasına, Batı Virginia'ya, Amerika'daki en sağlıksız eyalete gittim. | TED | لقد ذهبت في عين العاصفة. ذهبت لغرب فيرجينيا، الولاية الأكثر إعتلالا في أمريكا. |
| fırtınadan sonra iyi mi diye internette baktık ama bir şey bulamadık. | Open Subtitles | وبعد العاصفة ذهبنا لنراه ان كان بخير لكننا لم نجد اى شىء |
| Oraya uğrayıp fırtınadan önce bir şeye ihtiyaçları var mı diye baktım. | Open Subtitles | ظننت أن أعرّج على هنا لأرى إن كانوا يحتاجون لشيئ قبل العاصفة. |
| fırtınadan 12 gün sonra, kuyruk rüzgârı olmadan dört saat kürek çekeceğim. | TED | بعد 12 يوم من العاصفة استطعت أن أجذف لأربع ساعات من دون حتى رياح ضعيفة. |
| Kalması zorunlu olmayan tüm personel böyle bir fırtınada tahliye edilir. | Open Subtitles | كل افراد الطاقم الغير ضروري يتم انزالهم عن الحفار خلال العاصفة |
| Elbette isterim. Ona deli oluyorum. Ama bu fırtınada değil. | Open Subtitles | بالطبع أريده , أنا مهيّمة به لكن ليس بهذه العاصفة |
| Biz de bu küçük fırtınayı kutlarsak güzel olur diye düşünüyoruz. | Open Subtitles | حسنا ، سيكون من الأفضل أن نحتفل بتلك العاصفة الصغيرة أيضا |
| fırtınayı getiren ve insanların ölümüne yol açan o denizkızını kurtarmaya çalışıyor! | Open Subtitles | إن يحاول إنقاذ حورية البحر التي جلبت العاصفة و تسببت بقتل الناس |
| 1998'deki buz fırtınası. | TED | إنها العاصفة الثلجية التي حدثت عام 1998. |
| Belki de kar fırtınası gelmez. | Open Subtitles | لعلها العاصفة الثلجية التي توقعنا عدم هبوبها. |
| fırtınaya yaklaşmamız için daha büyük bir şeye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحن ستعمل الحاجة شيء أكبر للحصول على قرب تلك العاصفة. |
| Kendimizi sarmak için artık tek bir vücuduz bir Kasırga gibiyiz. | Open Subtitles | نحن الآن جسد واحد يدحرج نفسه يحاول ان يتماشى مع العاصفة |
| Black Storm İIk Baskısı kapak sayfasının orijinal çizimi için | Open Subtitles | العمل الأصلي لغلاف القصة المصورة العاصفة السوداء، العدد الأول. |
| Bir dahaki elektrik fırtınasında onu düşünüyor olacağız. | Open Subtitles | سنفكّر فيه فور إنقطاع التيّار عند قدوم العاصفة القادمة |
| Sen ne tür bir subaysın? fırtınayla yüzleş, ve gemini kıyıya götür. | Open Subtitles | واجـــه العاصفة واصل بسفينتك إلى بـر الأمان. |
| Kaliforniya'da görünen dalgalar Yeni Zelanda'daki fırtınalı denizlerde oluşmuş olabilir. | TED | إنّ الأمواج التي تُركَب في كاليفورنيا يمكن أن تكون قد نشأت في البحار العاصفة بالقرب من نيوزيلندا. |
| Zayıf ve adaleli. Kar fırtınasının olduğu gün şurada benimle oturuyordu. | Open Subtitles | صغير بعض الشيء, لقد جلس معي هناك يوم العاصفة الثلجية |
| Yağmur fırtınasına yakalandığımıza inanamıyorum. | Open Subtitles | أوه، الله، أنا لا أَستطيعُ الإعتِقاد مَسكنَا في تلك العاصفة المطريةِ. |
| Ruh halinize biraz panik eklemek istemem çocuklar ama bu fırtınalar gittikçe büyüyor. | Open Subtitles | شباب اكره ان اضيف , رعب جديد لكن هذه العاصفة تبدا من جديد |
| Ve bu adamın büyükbabası kutup gecesinden veya kar fırtınasından korkmuyormuş. | TED | ولذلك، لم يكن جد هذا الرجل مرعوب بواسطة ليل القطب الشمالي أو العاصفة الثلجية التي كانت تهب |