| İşim gereği sıkça gittiğim Paris'te ya da Londra'da... kolayca satabilirim bu kolyeyi. | Open Subtitles | بسهولة سوف أبيع هذه القلادة في باريس أو لندن في العادة عملي هناك |
| Geum Jan Di, kolyeyi arıyor, dağa yalnız başına çıktı. | Open Subtitles | جان دي قالت انها ذهبت لإيجاد القلادة و ذهبت للجبل. |
| Açıkçası, hediye ettiği kolyeyi ölümünden hemen sonra satmanız oldukça kötü duruyor. | Open Subtitles | بصراحة، حقيقة أنكِ بعتِ القلادة سريعا جدا بعد وفاتها، تبدو سيئة جدا. |
| kolye benim ailemden kalan değil, annenin tarafından kalan birşey. | Open Subtitles | القلادة ليست من جهة عائلتي إنها من جهة عائلة أمك |
| Bu kolye de ikinci karısınınmış o da şurada oturuyor. | Open Subtitles | هذه القلادة تعود الى زوجته الثانية وهي تجلس هناك .. |
| kolyenin yeri hâlâ bilinmediği için Cha Hee Joo'dan bahsetmeyeceğini söyledi. | Open Subtitles | طالما مكان القلادة ليس مؤكدا بعد قال بأنه لن يتحدث عن تشا هيي جو |
| Lucy ona küçükken verdiğin altın madalyonu takıyor. | Open Subtitles | لوسي ترتدي القلادة الذهبية التي منحتها لها عندما كانت صغيرة |
| Noel Baba'nın kulübesine pikniğe giderdim... kolyeyi de şarabın içine koyardım. | Open Subtitles | وتقوما بنزهة خلوية في بيت سانتا وكنت لأضع القلادة في النبيذ |
| kolyeyi beğendiğini söylüyor. O kadar güzelmiş ki, cüceler tarafından yapılmış olmalıymış. | Open Subtitles | تقول أن القلادة جملية للغاية لدرجة أنها اعتقدت أنه من صنع الأقزام |
| Sanırım kolyeyi yanlış anlamışım. | Open Subtitles | حسناً , ربما لم تكن فكرة ارتداء القلادة فكرة صائبة |
| kolyeyi geri ver, bize para lazım. | Open Subtitles | أريد منك ارجاع القلادة. نحتاج إلى المال. |
| Bu kolyeyi özel bir güne ayırmıştım ama mahvettin onu! | Open Subtitles | أردت توفير هذه القلادة لمناسبة ولكنك أفسدتها. |
| Kusursuz aşk hayatı -- kusursuz kolye ve pırlanta yüzükle sembolize edilmiş. pırlanta yüzükle sembolize edilmiş. | TED | الحب المثالي المجسم في تلك القلادة المثالية الخاتم المثالي ذو الماسة |
| Sizi kolye yüzünden aradım ama aynı zamanda sormak istediğim bir şey de var. | Open Subtitles | لقد أردت أن أعيد لك القلادة ـ وكنت أريد أيضاً أن أسالك بخصوص شيئاً ما بدا لى غامضاً؟ |
| Maris'e bir kolye aldım. Doğum gününe kadar burada saklamayı düşünüyorum. | Open Subtitles | جئت كي أخبئ هذه القلادة التي اشتريتها لماريس، وسأهديها إياها في عيد ميلادها |
| Sana verebileceğim bu kolye dışında bir şeyim yok. | Open Subtitles | ليس معي ما أهديه لك، عدى هذه القلادة التي صنعتها |
| kolyenin özel olduğunu biliyordum! | Open Subtitles | كنت أعرف كنت أعرف أن هناك ما يميّز هذا القلادة |
| Sana verdiğim madalyonu açarsan anahtar haline geliyor. | Open Subtitles | إن فتحتي القلادة التي أعطيتك إياها ستصبح المفتاح |
| Bu altın madalyon her yıl kutsal ruh ödülünü kazanana verilir. | Open Subtitles | هذه القلادة تعطى للفائز بجائزة الروح المقدسة التي تقام كل سنة |
| Oğlunla kızın bu ladeskemiği gerdanlığı gerçekten hoş bulacaklar. | Open Subtitles | ابنتك أو ابنك سيعتقد أن هذه القلادة من عظام التمنيّ سيكون رائعاً |
| gerdanlık hakkında konuşmak istiyordum. | Open Subtitles | احاول عدم الحديث عن القلادة لكنك تكلمت عنها |
| Artık o lanet kolyeye ait bir kelime dahi duymak istemiyorum. | Open Subtitles | لن أسمع نهاية قطّ عن تلكَ القلادة اللعينة |
| Hem bu sayede madalyonun nerede olduğunu daima bileceğim. | Open Subtitles | و بهذه الطريقة سأعلم دائماً مكان القلادة |
| Korkup denemeseydim bu Madalyayı asla kazanamazdım. | Open Subtitles | وما كنت لأحظى بهذه القلادة لو منعني خوفي عن المحاولة |
| Kıyafetleri, kibirliliği erkek kolyesi? | Open Subtitles | ليس ملابسة و الاعتداد بالنفس القلادة التى يرتديها ؟ |
| Jüri ile göz teması kurun ve o komik kolyeden de kurtulun. | Open Subtitles | انظري في عيون المحلفين و تخلصي من تلك القلادة السخيفة |
| Komik boynunuzdaki kolyeyle aynı. | Open Subtitles | .. هذا غريب أنها نفس شكل القلادة اللتي ترتدينها على رقبتك |
| Ağzındaki tılsım... Hâlâ ruhların rehberliğine ihtiyacı var. | Open Subtitles | القلادة في الفم , هي بحاجة إلى روح كدليل |
| kolyesini olumlu olaylarla ve hayatıyla bağdaştırıyor. | Open Subtitles | و هي اختارت تلك القلادة لأنها حصلت عليها في فترة جيِّدة من حياتها |