Yeni bir sınıf uyduların yörüngeye ulaştırılmasına da olanak tanıyor. | TED | ويسمح حتى بتوصيل دفعة جديدة من الأقمار الصناعية إلي المدار. |
Bu, kariyer planlarım içinde değildi, ben de ikisini yörüngeye oturttum. | Open Subtitles | وهذا تعارض مع خطتى ولذلك قتلت ماروتشى وبيدانكن وارسلتهم الى المدار |
Şok ediciydi çünkü bulmayı istediğimiz her şey buradaydı Daha önce yörüngeden çektiğimiz fotoğraflar. | TED | وهذا هو ما رأيناه. وقد كانت صدمة لأنها اظهرت كل ما كنا نريد أن نراه في الصور الأخرى المأخوذة من المدار. |
Ya da bir uydunun yörüngeden çıkmasını hızlandıracak bir teknolojiye sahip olması gerekse? | TED | أو ربما يجب على القمر أن يحتوي على تقنية تسرع من عملية إخراجه من المدار. |
Booster uzay aracını yörüngenin aşağısına çekecek, düşük irtifalı yörünge, sonra da şu an booster'ları getirdiğimiz gibi geri döneceğiz. | TED | ستقوم معززة الصواريخ بإسقاط المركبة في المدار، المدار الأرضي المنخفض، ومن ثم العودة مثلما نعيد المعززات الآن. |
yörüngeye bir dizi parçacık atarsınız, yörüngede çok uzun yıllar boyunca faydalı olmaktan çıkar. | TED | يمكنك التخلص من عدد من الجسيمات في المدار التي قد تجعل ذلك المدار عديم الجدوى لعشرات السنين أو أكثر. |
Bunlar küçük Volkswagen'ler boyutunda 5 kilotonluk verimli bombalar ve yörüngeye girebilmek için bunlardan 800 tane gerek. | TED | وهذه خمسة آلاف طن من القنابل المنتجة، حجمها يعادل سيارة فولكسفوغن صغيرة. وهي تتطلب 800 لكي تدخل في المدار. |
Zorluk oraya gitmekte ve anahtar ise yörüngeye girmek. | TED | ان اهم خطوة في الذهاب الى الفضاء هو الوصول الى المدار الفضائي |
Hubble Uzay Teleskobu fikir olmaktan çıkıp yörüngeye oturtulsun diye binlerce insan ve 44 yıl gerekti. | TED | إنها تطلب آلاف البشر وأربعة وأربعون عامًا للوصول بتلسكوب هابل الفضائي من مجرد فكرة إلي المدار. |
Aslında bu yörüngeden çekildi; kameranın yüzeye doğru yakın çekim yapmasını sağladık ve gerçekte yüzeyde Gezgin'i görüyoruz. | TED | لقد قمنا بجعل الكاميرا تقوم بتقريب الصورة إلى السطح من المدار و رأينا العربة الجوالة على السطح |
Havalanalım ve alanı yörüngeden bombalayalım derim. | Open Subtitles | نحن قادمون أقترح أن نفجر الموقع من المدار أنها الطريقة الوحيدة لقتل هذة المخلوقات |
Şimdi yörüngeden çıkmak için manevra yapmaya hazır olun. | Open Subtitles | سوف نقوم بالهبوط بكم علينا البدء في عملية التجهيز لدخول المدار و البدء في التسارع |
Araştırmalar gösterdi ki bu yörünge bir avuç temel sabitin 27 katının karekökü. | TED | اتضح أن هذا المدار هو جذر مربع 27 ضرب بعض الثوابت الأساسية. |
Deneyin anahtarı bu. yörünge bana çok küçük bir yarıçaptaki kütleyi veriyor. | TED | و لكنه المفتاح لتلك التجربة. يخبرني المدار كم من الكتلة داخل القطر الصغير جداً |
Ama koordinatların tutması için geminin ya yörüngede ya da bir gezegende olması lazım. | Open Subtitles | تلك السفينة يجب عليها ان تكون حول المدار لتعمل رموز الكوكب |
Sadece iki adamın yörüngede, uydu gibi bir hedefe... yakın bir yere gelmesini beklerdiniz. | Open Subtitles | حتى يصعد كلانا هناك كلانا .. في المدار بالقرب من الهدف |
Bu tamamen buzdan meydana gelmiş bir uydu, ve bunu da yörüngesinde dolaşırken ölçtük. | TED | و هو مكون بشكل كامل من الجليد، و قمنا بدراسته من المدار |
Örneğin, bir nötron yıldızının başka bir yıldızı yörüngesine aldığı ikili bir sistem gözlemledik. | TED | على سبيل المثال: لاحظنا أنظمة ثُنائية حيث يشارك نجم نيوتروني نجمًا آخر في المدار. |
Yola çıktı ya da yörüngeyi terk etti ki bu da neden dönemediğimizi açıklar. | Open Subtitles | ثم انطلقت او تركت المدار ما يفسر لماذا لم نتمكن من الاتصال بالوطن |
Yörüngedeki toplam uydu sayısında dev bir artıştan söz ediyoruz. | TED | ستكون هناك زيادة هائلة في عدد الأقمار الصناعية في المدار. |
Yani, milyonlarca şeyi yörüngesinden fırlatsanız bile bir tanesinin gelip de bize çarpması biraz uzak bir ihtimal. | TED | فحتى لو أن الملايين منها قذفت خارج المدار ، فإن احتمال أن يصطدم بنا أحدها لا يزال بعيدا. |
Bana inanmıyorlar. Pooh-Bear ile Tropic Motel'de buluşma ayarla. | Open Subtitles | يحصل على دبّ بوه للإجتماع في المدار فندق. |
Geçide çarpmak hızımızı azalttı, yani azalan yörüngedeyiz. | Open Subtitles | الاصطدام بالبوابة أنَقصَ سرعتُنا وهذا يعني بأنّنا في تلاشي المدار |
İlk duyacağınız şey, her gezegenin yörüngesi için bir nota olacak ve unutmayın, bu müzik sistemin kendisinden geliyor. | TED | أول شيء ستسمعونه هو نغمة المدار لكل كوكب من الكواكب، ولا تنسوا، أن هذه الموسيقى هي نتاج النظام نفسه. |
Pentagon yere eş zamanlı yörüngeli uydularından biriyle iletişimini kaybetti. | Open Subtitles | البنتاغون فقد الإتصال مع واحد من الأقمار الصناعية منخفضة المدار المتزامن مع الأرض |
TS: Şimdi sarkacı Yörüngesel bir şekilde fırlatıp öndekilerin ayakkabılarını boyamaya çalışacağım. | TED | تي اس: انا ذاهب فقط لرمي هذا الى المدار ونرى ما اذا كان يمكنني الطلاء أحذية الجميع في المقدمة. |