Şey, AVM'deki adam benden yılbaşı gelene kadar çıkartmamamı istedi, Ben de kabul ettim, çünkü Noel Baba olmak muhteşem. | Open Subtitles | حسنا الرجل في المول طلب مني ان ابقى حتى عيد الميلاد ووافقت لان كوني سانتا عظيم |
Grubu kim tehlikeye atarsa, AVM'den atılsın. | Open Subtitles | كل من يهدد المجموعة يتم طردهُ خارج المول. |
Okulu yas tutalım diye kapadılar ama herkes alışveriş merkezinde. | Open Subtitles | أقفلوا المدرسه لكي يحزن الجميع و لكنهم توجهوا إلى المول |
alışveriş merkezinden satın alabileceğin türden büyük güzel bir kurabiyenin. | Open Subtitles | كعكة كبيرة جيدة كالتي يمكن أن تشتريها من المول ؟ |
Burada mol, kimyada molekülleri, atomları, gerçekten küçük tüm şeyleri saymak için kullanılan bir kavramdır. | TED | حسنا، في هذه الحالة، المول هو مبدأ نستخدمه في الكيمياء لحساب الجزيئات والذرات، وأي شيء متناهي الصغر. |
alışveriş merkezine gidince ne kadar hızlı attığını gösteren bu beyzbol topunu aldık. | Open Subtitles | عندما كنا في المول اشترينا هذه البسبول التي تريك كم هي سرعة ضربتك |
ya da bu AVM'de bana tecavüz eden çocukla... mahsur kaldığımı mı söylemek istiyorsun? | Open Subtitles | أم أنك تقصدين أنني عالقة في المول مع الرجل الذي اغتصبني؟ |
Sen bebekken, seni bu AVM'ye getirirdim. | Open Subtitles | كنت أحضرك إلى هذا المول عندما كنتِ طفلة. |
Eğer Jay haklıysa, ...eğer gerçekten dışarıda deliriyorlarsa, ...insanlar AVM'den atılıyorsa, o zaman mermilere ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | إذا جاي محق، إذا كانوا حقا يجنون بالخارج، يرمون الناس من المول أذاً سنحتاج الرصاص. |
Çığlık Güzeli bu hafta Galaxy Pines AVM'de açıldı. Cinderhella lI: Çığlık Güzeli bu hafta Galaxy Pines AVM'de açıldı. | Open Subtitles | صرخة الجمال افتتح هذا الاسبوع في المول |
Sizi dışladığımızın farkındayız ve alışveriş merkezindeki ininizi de yok ettiğimiz için üzgünüz. | Open Subtitles | نعلم أننا دعوناكم جميعاً بالشاذين ونحن آسفون على حرق على المتجر في المول |
alışveriş merkezindeki soğukluğumdan ötürü özür dileyerek başlayacağım. | Open Subtitles | اود ان اعتذر على الايس كريم اليوم فى المول |
Belki alışveriş merkezine gidip kuyumcudan bir yüzük falan alırım. | Open Subtitles | ربما يوجد محل مجوهرات في المول التجاري لأشتري منه زوج من الأقراط أو ماشابه |
alışveriş merkezinde bir şarküterim var, o yüzden et ve peynirden başka bir şey düşünemiyorum. | Open Subtitles | أمتلك محل اطعمه معلبة في المول و اغلب الوقت افكر باللحوم والجبن |
Biraz önce alışveriş merkezinde lanet bir insan indirdik. | Open Subtitles | ـ لقد كانت ضرراً مُصاحِباً للناس في المول |
mol. Kimyacılar bu terimi 602 sekstilyon büyüklüğüne sahip miktarları ifade etmek için kullanırlar. | TED | المول. يستخدم الكيميائيون مصطلح المول للإشارة إلى المقادير التي هي بمقدار 602 سكستيليون. |
Eğer biz kilit altına almadan, alışveriş merkezinden çıktıysa izini kaybettirmiş olabilir. | Open Subtitles | لو خرج من المول قبل أن نغلقه، فربما نكون قد فقدناه |
Mole'in bir sos olduğunu biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أنتّ مُدرك بأن المول هو صلصة بحد ذاته صحيح؟ |
Her şey sona erdiğinde, alışveriş merkezinin önü kanla, vücutlarla, alışveriş çantalarıyla kaplanmıştı. | Open Subtitles | كان كل شي قد انتهي واجهة المول تمت تغطيها باللون الأحمر، جثث ، وأكياس التسوق. |
molün büyüklüğü hakkında artık bir fikre sahibiz. | TED | حسنا. لدينا الآن نوعا ما فكرة حول مدى ضخامة المول. |
Mall, bu ülkedeki muhalefet için en büyük yurttaş sahnesidir. | TED | المول هو أعظم ساحة مدنيّة في هذا البلد للمعارضة. |