| Her gün dışarıda olan o. hayatını tehlikeye atan o. | Open Subtitles | إنه من يكون هناك كل يوم إنه من يخاطر بحياته |
| hayatını veya hazinesini kurtarmak için kaçarken ölen bir korsanla karşı karşıyayız. | Open Subtitles | لدينا قرصان إما يهرب بحياته أو بحثاً عن كنز لنفتح هذا ونكتشف |
| Savaşta kaybolmuştu hayatını kurtarmaya çalışıyordu, ve benim yanında olmayıp umursamadığımı düşünüyordu. | Open Subtitles | كان مفقوداً أثناء الواجب يضحي بحياته التفكير بعدم مساندتي له وبعدم أكتراثي |
| Bir grup asiyi etkisiz hale getirip timi için canını verdi. | Open Subtitles | لقد ضحى بحياته أثناء مطاردته لمجموعة من المتمردين حتى ينقذ وحدته |
| Eğer bundan payını alırsa hayatında elde ettiği en iyi şey olacaktır. | Open Subtitles | لو انه أدين بهذا، فسيكون افضل شيء فعله بحياته |
| Kızgın burjuvalar, şüpheli öğretmenler özel hayatına düşkün şairler. | Open Subtitles | وهناك حيث يوجد برجوازي مستاء أو مدير مدرسة عديم الثقة أو شاعر مرتبط وحده بحياته الخاصة |
| Orada asla yapmayacağımız bir şekilde hayatını riske ettiğini biliyoruz. | Open Subtitles | خاطر بحياته بطريقة لا يجدر بنا فعلها، وأنت تعرف هذا |
| Masum bir adamın hayatını teröristlere silah yaparak geçirmesine karşı çıktım. | Open Subtitles | لكنني رفضت أن أقدّم رجل بريء فداء بحياته لصنع الأسلحة للإرهابيين |
| hayatını sizin günahlarınız için feda eden İsa'nın çilesiyle eğlenen kim? | Open Subtitles | من مستمتع في معآناه المسيح الذي ضحى بحياته من أجل خطاياكم |
| Çünkü bir yabancı için hayatını tehlikeye atmasının hastalık dışında bir nedeni var. | Open Subtitles | لأنّه لا سبب آخر لجانب كونه مريض كي يخاطر بحياته لأجل شخص غريب |
| Çünkü bir erkek senin için hayatını riske atarsa minnettar olmayı biliyorum. | Open Subtitles | لأني أعرف حين يخاطر شخص بحياته من أجلك يجب أن تكون شاكراً |
| İnsanoğlunun en güçlü ve güvenilir müttefiki olduğunu hayatını riske ederek kendini kanıtladı. | Open Subtitles | ،عن طريق المُخاطرة بحياته ،هو قد أثبت أنّه ،من دون شكّ صديق للبشرية |
| Kendi hayatını tehlikeye atmaya bu kadar can attığını hiç görmemiştim. | Open Subtitles | أتعرف ؟ .. لمْ أره أبداً مولعاً بالمخاطرة بحياته لهذه الدرجة |
| Sıkıntıda olan bir fareyi kurtarmak için hayatını tehlikeye atabilir. | Open Subtitles | يودُّ دائماً أن يخاطر بحياته مقابل مساعدة فأرةٌ في محنتها. |
| Şangay'da savaşarak hayatını riske atan imparatorluk askerini teftiş mi edeceksiniz? | Open Subtitles | هل تشك بجندي إمبراطوري الذي خاطر بحياته يقاتل في شنغهاي ؟ |
| Jung Chae San Gyeongseong'a gitmek için canını mı riske atacak yani? | Open Subtitles | هل جونغ تشاي سان سيُخاطر بحياته بالذهاب إلى جيونغسيونغ؟ هل أنت مُتأكد؟ |
| Şüphesiz ki, Akhilleus, dostu Patroklos'u kurtarmak için kendini tehlikeye atar, hatta canını bile verirdi. | TED | قد ضحى أخيل بالتأكيد بحياته أو أعطى حياته ليحمي صديقه باتروكلوس. |
| Bir erkeğin hayatında, kritik kararlar vermesi gereken zamanlar vardır. | Open Subtitles | هي تأتي في حياة الرجل عندما يفضل له ان يستمر بحياته |
| Keşke bir şekilde hayatına devam edebilse. | Open Subtitles | أتمنى أن تكون هنالك طريقة تجعله يمضي بحياته قُدُماً |
| Kendimden bile değerli saydığım onun hayatı üzerine... yemin ederim. | Open Subtitles | أقسم بحياته والتي هي أغلى عندي من حياتي، أقسم بذلك. |
| İğneyi vurununca hayatta kalıp kalmayacağınızı size söyleyebilecek çok basit bir testimiz olacak, ve bir daha kimse ölmeyi riske atmayacak. | Open Subtitles | لدينا إختبار بسيط للغاية يخبرك إذا كنت ستنجو من أخذ الجرعة أم لا و لن يخاطر أى أحد بحياته بعد الآن |
| - hayatının kayıp gittiğini hissedebiliyorum. - Öyleyse buna müsade etme. | Open Subtitles | ــ يمكنني أن أشعر بحياته تذهب بعيدَ ــ إذا لا تدعيها |
| Açıklama yapmadan dışarı atılmanın acısını ve gazabını hayatındaki en önemli insanları kaybetmeyi o duyguyu tatsınlar istiyorum. | Open Subtitles | ، الألم والغضب لإلقائه بعيداً دون تفسير فقدانه لأهم شيء بحياته أريد تعليمهم كيف يكون |
| Fazla etmez, yine de bir insan hayatından fazla değil. | Open Subtitles | لا تساوي الكثير على كل حال لم تستحق أن يضحي الرجل بحياته |
| Hayat kurtarmak için kendini riske atıyor ve cüzdan mı çalıyor? | Open Subtitles | جون بابار يخاطر بحياته لإنقاذ أناس لا يعرفهم ثم يسرق حافظتى؟ |
| Nasıl savaşılması gerektiğini bilir. Yani hayatıyla korkunç bir kumar oynuyor. | Open Subtitles | إنه يعرف كيف يقاتل إذن فهو يقوم بمخاطرة كبرى بحياته |
| Hepsi de gözlerini bile kırpmadan, senin için hayatlarını feda ederler. | Open Subtitles | كلّ واحد منه مستعدّ في أيّة لحظة للتضحية بحياته إخلاصًا لك |
| Böyle bir şey yaşadıktan sonra kimse hayata dönemez tekrar. | Open Subtitles | لا يمكن لأحد مقاساة شيء كهذا ثمّ التنعّم بحياته ثانيةً |
| yaşamı bu kadar trajik şekilde, | Open Subtitles | لايمكنني إلا تخيل الأعالي التي كان سيرتقي إليها بحياته |
| Bir insanın yaşamını düşündüğünde ne kadar mutlu ne kadar tatmin olmuş olduğu ile ilgili. | TED | إنها حول كم هو راض أو سعيد عندما يفكر الشخص بحياته. |