Tüm tedavilerimizde, hastanın elinde bir "sonikasyonu durdur" düğmesi bulunur. | TED | في كلّ العلاجات التي لدينا، يُمسك المريض بيده زر التوقف. |
Bir şey biliyorum, elinde bir kanıt olsaydı buradan birisi mutlaka tutuklanırdı. | Open Subtitles | أعلم شيء واحد لو أن بيده دليل لتم القبض على أحد هنا |
Eger halk arasinda iserken penisini eliyle kapatan bir erkek görürseniz bu erkek muhtemelen sünnet edilmistir ya da Musevi'dir. | Open Subtitles | إذا كنت في مكان عام ورأيت رجل يخفي قضيبه بيده بينما هو يتبول هذا الرجل من المحتمل ان يكون مختن |
"İndie-rock" kliği ise benden ve bir de saçlarını eliyle düzeltmeyi bırakıp yıkanana kadar görüşmeyi reddettiğim bir çocuktan oluşuyor. | Open Subtitles | فرقه اندي روك والتي بها انا وطفل اخر ارفض ان اقابله حتى عندما يستحم, لا يتوقف عن تسطيح شعره بيده |
Kavanozun kırıldığını duydum ve sonra da elini tutarak kaçtığını gördüm. | Open Subtitles | سمعت إنكسار الجرة و رأيته يركض خارجاً من الغرفه ممسكاً بيده |
Ona doğru yürüyün, elini tutun ve "Bunu ödünç alabilir miyim?" deyin. | Open Subtitles | امشي نحوه ، وخذي بيده وقولي : هل يمكنني ان اقترض هذا |
Bu el ile çalamaz, biz de o olmadan çalamayız. | Open Subtitles | لا يستطيع العزف بيده, و نحن لا نستطيع العزف بدونه. |
O kadar çok gülüyordu ki gülmeyi durduramıyordu ve elinde benim belgem duruyordu. | TED | وكان يضحك بشدة .. ولم يستطع ان يتوقف عن الضحك وكان ممسكاً بورقة علاماتي بيده |
Eninde sonunda makineye yenildim. Ama kazandıktan sonra elinde çekiciyle ölen John Henry ile aynı kadere sahip değildim. | TED | وفي النهاية خسرت لصالح الآلة لكنيّ لم أواجه مصير جون هنري الذي فاز لكنه مات ومطرقته بيده. |
Gördüğünüz gibi vazektomi operasyonu tamamlanmış şünkü yarısı yenen hotdogunu tutuyor elinde, oldukça da mutlu. | TED | ويبدو انه يتم قطع قناته الدافقة لان النقانق التي بيده قد أُكل منها .. وهو يبدو سعيدٌ جداً |
Savaş bitince onunla tanışacağına ve eliyle yaptığı sandığı için teşekkür edeceğine eminim. | Open Subtitles | أنا متأكد بأنكي ستلاقيه بعد أن تنتهى الحرب وتشكريه على ما صنعه بيده |
Eğer yaşlı, solak bir insan tanıyorsanız büyük ihtimalle sağ eliyle yemek yiyip yazı yazabildiğini görmüşsünüzdür. | TED | إذا تعرف شخصًا أعسر أكبر سنًا، فعلى الأغلب أنه تعلم الكتابة أو الأكل بيده اليمنى. |
Bir keresinde neredeyse kafasının kopup düşeceğinden öyle emindi ki, sol eliyle onu tuttu ve sağ eliyle de orkestrayı yönetti. | Open Subtitles | وذات يوم شعر بأن رأسه سوف يسقط وظل ممسكاَ به بيده اليسرى وباشر العمل باليمنى |
Aşağı düşerken Onun elini tutmayacağım. Yeni bir avukat belirlenmesini istiyorum. Nasıl yaparım bunu? | Open Subtitles | لن أمسك بيده و هو يسقط أريد أن أحضر له محامٍ جديد، كيف؟ |
Kafamızda bir resim oluştu. Onu elini kurabiye kavanozuna sıkıştırmak size kalmış. | Open Subtitles | الأمر يعود لكم لجعله يلتصق بيده داخل الجرة |
Bunu söylemekten nefret ediyorum, hiç de yanılmam ama bu yazı sağ elini kullanan biri tarafından yazılmış. | Open Subtitles | أنا أكره أن أخبرك و أنا غير معروف عنى الخطأ و لكن هذه الملاحظة كتبت غالبا بواسطة شخص يكتب بيده اليمنى |
Kurabiye Canavarı taba rengi bir atın eğerinde oturmuş size el sallıyor. | TED | وكوكي مونستر يلوح بيده إليك من موقعه فوق حصان أسمر |
Eskiden küçücük elleriyle parmağımı tutar o kocaman gözleriyle bana bakardı. | Open Subtitles | كان يُمسكَ اصبعي بيده الصغيرة. و ينظر إليّ بهاتين العينين الكبيرتين. |
Benim asıl açıklayamadığım kısım, nasıl olur da adamın eli adamın gömülmesi gereken yerden sekiz kilometre ötede bulundu ki? | Open Subtitles | ما لايمكنني شرحه ، هو كيفَ إنتهى الأمر بيده على بعد خمسة اميال من المكان الذي يفترضُ ان يدفنَ فيهِ |
Ama bana bir iyilik yap, biraz şarap içip de elle balık yakalamacadan sonra eski karınla uyuyakaldığını anlatma. | Open Subtitles | لكن اسدي لي خدمة ولا تخبرها أنك شربت النبيذ ونمت مع زوجتك السابقة أثناء مشاهدة اصطياد هيلـبيلي للسمك بيده |
Hepiniz biliyorsunuz ki, Rance Stoddard'ın Eline bir silah tutuştursanız bile, onunla başındaki şapkayı bile vuramaz o. | Open Subtitles | تعلمون جميعا أن رانس ستودارد لايستطيع اطلاق النار بمسدس بيده على قبعته التي على رأسه |
Mahkeme salonunda, Güney Afrika Rugby Birliği avukatlarının yanına gidip ellerini sıktı ve her biriyle, kendi dillerinde muhabbet etti. | TED | في قاعة المحكمة، صعد إلى محاميي اتحاد الرغبي الجنوب أفريقي، صافحهم بيده وتحادث معهم، كل منهم بلغته الخاصة. |
elinden hala arteriyel nabız alınabiliyor. | Open Subtitles | أيشعرك هذا بتحسن؟ لازال هناك نبض وريدي بيده |
elindeki silahla dünyaya hükmedeceğini düşünen bugün gördüğüm 2. kişisin. | Open Subtitles | أنت ثاني شخص اليوم يظن أن أنه ملك على العالم ومسدس بيده. |
Tanıyordun, onu tanıyordun. Onun silah dışındaki en önemli parçasıydın. | Open Subtitles | لقد عرفتى الجزء الافضل بداخله بدون ان يكون بيده مسدس |
Adamın biri, bir cesedin hemen yanı başında bulunmuş, bıçak elindeymiş, onüç şahit adamın kurbanı bıçakladığına tanık olmuş, polis gelince de adam şöyle demiş: | Open Subtitles | وُجِد رجلٌ بجانب جثة مقتولة، وكانت بيده سكين، ويوجد 13 شاهد عيانٍ شاهدوه وهو يطعن الضحية، |
Her şey Onun elindeydi çünkü, kamerayı tutan oydu, bir şeyleri çeken oydu, yöneten kişi oydu. | Open Subtitles | الأمر كله بيده لأنه الوحيد الذى. يحمل الكاميرا،ويقوم بالتصوير. واخراج العمل. |