Arkadaşım, ben hiç gerçek bir pişmanlık duymuyorum. Yani, bu adamın yeniden hayatıma girmesine izin vereceğimi sanmam. | Open Subtitles | أنا لا أشعر أنك نادم يا صديقي أري ألا تدعيه يعود لحياتك |
Seni öpmesine izin verme. Öptüğü zaman başın belaya giriyor. | Open Subtitles | نعم, لا تدعيه يقبلك, يبدو ان هذا هو ما يجعلك تقعين بالمشاكل |
Onu seni görmesine izin vermen bir aptallık eseri miydi yoksa umarsızlık mıydı? | Open Subtitles | هل كان هذا بإرادتك أم غباء منك أن تدعيه يراك؟ |
Bu rüya adam sizi karşılamak için oluşturduğunuz, belki onu izin vermelisiniz. | Open Subtitles | لقد خلقت رجل الأحلام هذا ليرضيكِ لذا ربما يجب عليك أن تدعيه يفعل هذا |
Onu eve davet etmeden önce sadece beş dakika kadar gördün. | Open Subtitles | لقد رأيته لخمس دقائق قبل أن تدعيه في حينها إلى البقاء |
Fakat gitmeden önce bana şunu dedi, "Eğer bu iş için harika birini bulursan mükemmel demek istiyorum gitmesine izin verme." | Open Subtitles | لكن قبل أن تغادر قالت لي إذا وجدت شخص رائع لهذه الوظيفة أقصد مثالي لا تدعيه يذهب |
Onlar, sana güvendim ve ona yakın izin izliyor olmalı. | Open Subtitles | لابد أنهم كانوا يراقبوك من تثقين به و من تدعيه يقترب |
Hazır olduğu zaman gitmesine izin vereceksin. | Open Subtitles | عندما يكون مستعداً يجب عليك أن تدعيه يذهب |
Diyor ne olursa olsun hayır, onu size izin vermeyin! | Open Subtitles | كوني قوية فقط ، لا تدعيه يؤثر عليك ، سواء ما يقول |
Yanmak istemiyorum. Lütfen beni yakmasına izin verme. | Open Subtitles | لا أريد أن أٌحرق أرجوكِ لا تدعيه أن يحرقني |
Yanmak istemiyorum. Lütfen yakmasına izin verme. | Open Subtitles | أرجوكِ لا أريد أن أٌحرق أرجوكِ لا تدعيه يحرقني |
İster tutuklarsın, ister hayatını kurtarmasına izin verirsin. | Open Subtitles | ، يمكنكِ القبض عليه ، إن أردتِ أو يمكنكِ أن تدعيه ينقذكِ |
Henüz dokuz yaşındayken sokakta yapayalnız gezmesine, izin veriyorsun öyle mi? | Open Subtitles | هل تدعيه يمشي على الرصي بوحده و بعمر التاسعة؟ |
Ayrıca yetiştirme gübrelerinin kaplarını etrafta veya çöp kutusunda bırakmasına izin verme. | Open Subtitles | لا تدعيه يترك مستوعبات المغذّيات الفارغة بأرجاء المكان وبسلة المهملات |
Araştırmasına izin verme. Durdur onu. Ne yapman gerekiyorsa yap. | Open Subtitles | لا تدعيه يكمل التحقيق أوقفيه وإفعلي ما بإستطاعتك |
Ayrıca yedikten sonra Uzay Dağı'na çıkmasına izin verme. | Open Subtitles | لا تدعيه يركب السفينة الدوارة بعد تناول الطعام |
Bak, Naomi onun bundan böyle kurtulmasına izin veremezsin. | Open Subtitles | اسمعي نايومي, لايمكنك أن تدعيه يفلت بفعلته |
Hemen hızlanmak isteyecektir, izin verme. | Open Subtitles | فسوف يريدون التحرّك بسرعة ولكن لا تدعيه يفعل ذلك |
Söylemeye çalıştığım şey, sen harika birini hakediyorsun ve eğer bu adamın o kişi olduğunu hissediyorsan uzaklaşmasına izin verme. | Open Subtitles | كل ما أقوله هو أنك تستحقين شخصاً عظيماً و إن كنت تحسين حقاً أن هذا الشخص هو المختار إذن لا تدعيه يفلت من بين يديك |
Bu, Jeremy'e yolladığın mailin kopyası cuma gecesi, onu evine davet ediyorsun. | Open Subtitles | و تدعيه إلى منزلك ليلة الجمعة لم اكتب هذا |
John; ona, kırkından önce olmaz dediğin ama bu yaşa gelmesine rağmen hala daha yapmasına müsaade etmediğin şeyin akıbetini soruyor. | Open Subtitles | أن تدعيه يفعل هذا الشيء الذي أخبرتيه ذات مرة أنك ستدعينه يفعله في عيد ميلاده الأربعين، ولكنه لم يفعله حتى الآن. |
O dedektif gelirse içeri alma. | Open Subtitles | لو ظهر هذا المحقق لا تدعيه يأتي يدخل هناك. |
Onu gerçekten seviyorsan sevmeye devam etmelisin. | Open Subtitles | حقا تحبيه كنت اذا له حبك فى استمرى فقط ابدا يعرف تدعيه ولا |