18 yaşımdayken gümüş dolar kolleksiyonum olduğuna inanabiliyor musun? | Open Subtitles | هل تصدّق بأني عندما كنت في الـ18 كنت أحتفظ بمجموعة دولارات فضية؟ |
Sen ister inan ister inanma, insanlar insanlara kur yapabilirler. | Open Subtitles | صدّق أو لا تصدّق بعض الناس يغازلون مرّة في اللحظة. |
Bu piç suratlı herife inanıyor musun, biz olmadan iş yapmaya çalışıyor? | Open Subtitles | تصدّق هذا الوخز , يحاول سحب هذا من بدوننا؟ |
Gördüğünde inanamayacaksın. Yepyeni bir yaşam tarzı. | Open Subtitles | لن تصدّق ما ستراه، أسلوب حياة مختلف تماماً |
Buna inanmayacaksın, ben tam ayrılırken, bana Susie dedi. | Open Subtitles | لن تصدّق هذا ولكن عندما هممت بالرحيل نادتني بـ سوزي. |
- Evet. O ve seks. Buradaki insanların meziyetlerine inanamazsın. | Open Subtitles | أجل، هذا و الجنس أيضاً، لن تصدّق نوعيّة الأشخاص الذين يضعونهم هنا |
Gerçekten kahraman olduğuna inanıyorsun. O zaman kendine bir tayt ve pelerin bulup New York'da dolaşarak yanan binalardan bebekleri çıkarmalısın. | Open Subtitles | أنا آسف، أنتَ تصدّق فعلاً أنّكَ بطل ينبغي أن تأتي لنفسكَ بزي وحرملة |
Bu hep hayalini kurduğum bir şey. Sen inanmıyorsun, ondan. | Open Subtitles | هذا ما حلمت به دائماً لكنّك لا تصدّق و حسب |
18 yaşımdayken gümüş dolar kolleksiyonum olduğuna inanabiliyor musun? | Open Subtitles | هل تصدّق بأني عندما كنت في الـ18 كنت أحتفظ بمجموعة دولارات فضية؟ |
Dostu evde kundaklanmış bebekler gibi otururken onu dışarıya çıkarmamı beklemesine inanabiliyor musun? | Open Subtitles | هل تصدّق أنها توقعت منّي أن أرافقها عبر المدينة بينما يجلس الشخص في المنزل داخل ملابس ملفوفة؟ |
Dört yaşındayken bir kelime yarışmasını kazanmıştı. İnanabiliyor musunuz? "Nobran"ı bilmişti. | Open Subtitles | لقد فاز بمسابقة للإستهجاء عندما كان في الرابعة من عمره هل تصدّق هذا الكلمات كانت متباينة |
İster inan ister inanma ülkedeki bütün alan kodlarını bildiğini iddia eden bir adam var. | Open Subtitles | أحد الرّفقاء، صدّق أو لا تصدّق يحفظ عن ظهر قلب جميع الأرقام البريديّة بالبلاد |
İster inan ister inanma ama daha önce kimse benim için elbise almamıştı. | Open Subtitles | صدّق أو لا تصدّق , لم يشتري لي أحد فستان من قبل |
Ne yaparsa yapsın nasıl hissetmeni sağlarsa sağlasın sakın söylediklerine inanma. Kaçmak için her şeyi yapacaktır. | Open Subtitles | لا تصدّق كلمة مما تقوله ستفعل المستحيل للهرب |
Bu saçmalığa inanıyor musun? | Open Subtitles | الآن لا تخبرني أنّك تصدّق هذا الكلام الفارغ |
İnkar yeterince şiddetlidir, gerçekten buna inanıyor olabilir. | Open Subtitles | حسناً، لو كان الإنكار شديداً بما فيه الكفاية، فقد تصدّق ذلك فعلاً |
Evet, biliyorlarmış. Ve bunun ne işe yaradığına asla inanamayacaksın. | Open Subtitles | نعم، عرفوا و لن تصدّق أبداً ما الذي يفعله |
İnanmayacaksın ama Colt ile ilgili bir ip ucu buldum. | Open Subtitles | أظن بأنني بخير حسناً, لن تصدّق هذا الأمر لكنني حصلتُ على دليل بشأن مسدّس الكولت |
Orgun içinden kaç tane ölü güvercin çıktığına inanamazsın. | Open Subtitles | ولن تصدّق عدد الحمامات النافقة بداخل الأورغن. |
Yani bu polis memurunun sana gerçeği söylediğine inanıyorsun. | Open Subtitles | إذن , أنت تصدّق أن هذه الشرطيّة قد قالت لك الحقيقة |
Hele şu uğursuzluk safsataları. Herhâlde sen inanmıyorsun, değil mi? | Open Subtitles | وكلّ ذلك الهراء بشأن اللعنات، أنت لا تصدّق ذلك، صحيح ؟ |
Bu öğleden sonra kim ziyaretimize geldi? Asla tahmin edemezsin. Bay Jinx. | Open Subtitles | لن تصدّق من جاء هنا هذه الظهيرة ،إنه جينكس |
Bu insanların bu hayatta beleşe neleri götürdüklerini duysan inanmazsın. | Open Subtitles | لن تصدّق ما يحصل عليه أولئك القوم كلّ شيء مجاني! |
Nezaketle her şeyin hallolacağına inanır. | Open Subtitles | هي سريعة التصديق لأنها طيبة, ولأنها طيبة تصدّق بشكل خيالي |
İnanmak zorunda değilsin. Zaten kimse inanmıyor. | Open Subtitles | لكن ليس عليك أن تصدّق ذلك لم يصدّق ذلك أحد على أيّة حال |
Duyduğunuz şeylere inanmayın. Köpekleri severim. Gerçekten. | Open Subtitles | لا تصدّق ما تسمع، أحب الكلاب, أنا حقاً كذلك |
Hazır olduğumu söylüyorsam, buna inansan iyi edersin. | Open Subtitles | وعندما أقول لك إني جاهز من الأفضل أن تصدّق |