5 yıldır kendi kendini cezalandırıyorsun. Belki bu kadar cezalandırılmak yeterlidir. | Open Subtitles | لقد كنت تعاقب نفسك طوال 5 سنوات ربما هذا عقاب كفاية |
Cuddy'i cezalandırmıyorsun. Hastanedeki her doktoru cezalandırıyorsun. | Open Subtitles | لست تعاقب كادي هكذا بل تعاقب كل طبيب في المبنى |
Sana ceza verilmeyebilir, belki ölebilirim ama bu yapılanma çökecek. | Open Subtitles | ربما لن تعاقب وربما لا أعيش ولكن هذا المنزل سيسقط |
Sanki insanları yaptıkları yanlış şeyler için cezalandırıyor gibi ve onları cezalandırırken uyguladığı sapkın yöntem işlenen suçla örtüşüyor. | Open Subtitles | يبدو أنها تعاقب الناس على جرائمهم و يبدو أنها تقوم بذلك بطريقة العقاب من جنس الجريمة |
Bu adamı cezalandırmak için emir aldınız ölene kadar kırbaçlamak için değil. | Open Subtitles | هذا يكفى لقد كانت الأوامر أن تعاقب هذا الرجل لا أن تجلده حتى الموت |
Ama arkadaşlarını Rachel yüzünden cezalandırma. | Open Subtitles | و لكنك تعاقب أصدقائك على ما فعلته رايتشل |
Kuralları ihlal ettin Finn ve cezalandırılman gerekiyor. | Open Subtitles | خرقت القواعد ولذا لابد أن تعاقب |
Belli ki kendini bir şeylerden dolayı cezalandırıyorsun. | Open Subtitles | أعني، من الواضح أنّك تعاقب نفسك لأجل شيء ما |
Kemikleri iri diye bir adamı cezalandırıyorsun. | Open Subtitles | تعاقب رجلًا لكونه ذو عظام جيّدة |
Kendini mi cezalandırıyorsun, ya da başka bir şey mi ? | Open Subtitles | هل تعاقب نفسك , أو من هذا القبيل ؟ |
Bence yeterince ceza aldı. İzin ver seni havalanına götürsün. | Open Subtitles | أعتقد بأنه تعاقب كفاية دعيه يأخذك إلى المطار |
Dünya ticaretinin yüzde 90'ını, kontrol etmektedir. GATT'ın aksine, DTÖ kurallarına riayet etmeyen üyelerine ceza verebilmektedir. | Open Subtitles | وفرضت منظمة التجارة العالمية سيطرتها وأصبحت تعاقب الدول بقانونها الخاص |
Golfta yavaş oynadığın için ceza yiyebilirsin. | Open Subtitles | في الجولف يمكنك ان تعاقب على اللعب البطيء |
Bence suçlu olduğunu düşündüğü kişileri cezalandırıyor bu da demek oluyor ki onlarca potansiyel kurban olabilir. | Open Subtitles | أظن أنها تعاقب من تظن أنه مذنب مما يعني أنه هناك الكثير من الضحايا المتوقعين |
Dediklerin doğruysa ve kızı öldürürsem ölü bir adamı cezalandırıyor olmaz mısın? | Open Subtitles | حسنًا، إن كان هذا صحيحًا وأنا أفعل هذا، ألست تعاقب رجل ميت وحسب؟ |
Kendini cezalandırmak istemedikten sonra, neden idamlık bir suçu üstlenesin ki? | Open Subtitles | ولما أيضاً قد تعترف بجريمة شنيعه إلا إن أردت أن تعاقب نفسك؟ |
Bir annenin, neden nankör evlatlarını cezalandırmak isteyeceğini anlayabilirim diyelim. | Open Subtitles | دعينا نقول انني افهم لماذا أماً تريد ان تعاقب اطفالها الغير ممتنين |
Anlamıyorsun. Beni cezalandır ama babamı cezalandırma. | Open Subtitles | أنت لا تفهم عاقبني ولا تعاقب أبي |
Hayır, hayır. Önce cezalandırılman gerek. | Open Subtitles | كلا كلا كلا في البداية يجب أن تعاقب |
Gayet etkiliyor. Genelde kendileriyle aynı yemek zevkine sahip kuklaları tercih ediyorlar ve kötüsü, farklı yemek tercihine sahip kuklayı cezalandıran kuklaları tercih ediyorlar. | TED | كانوا يميلون لتفضيل العروسة التي لها نفس مذاق الطعام الذي لديهم، والأسوأ من ذلك، كانوا حقًا يفضلون العرائس التي تعاقب العروسة ذات المذاق المختلف. |
Ama size yalvarıyorum, çocukları da cezalandırmayın. | Open Subtitles | لكنني أتوسل إليك ، لا تعاقب الأولاد على هذا |
O zamanlar Cezalandırılması gerekiyor, öyle mi dersin? | Open Subtitles | أعتقد أن الأمر منطقي الآن يجب أن تعاقب |
Bana yaptığın şey yüzünden cezalandırılmalısın, ve yeni başladım daha. | Open Subtitles | يجب أن تعاقب على ما فعلتهُ بي و قد بدأتُ للتو |
Bunun cezasız kalmayacağı konusunda sizi temin ederim. | Open Subtitles | اني اؤكد لك انك لن تعاقب |
Sevdiği adam için kendini cezalandırdı. | Open Subtitles | يجب ان تعاقب على انها احبت شخص مثلك |
Hayır, o kadın en ağır şekilde cezalandırılmalı. | Open Subtitles | لا، يجب أن تعاقب إلى الحد الأقصى. |