Yolculuk sırasında, çiçekli cepleri... olan bir kot, çiçekli ve kırmızı düğmeli bir bluz ve... lacivert bir hırka giyiyordum. | Open Subtitles | في تلك الرحلة كنت أرتدي بنطالاً من الجينز له جيوب مزهّرة وبلوزة مزهّرة لها أزرار حمراء |
Ve... her yerinde cepleri var. Oralardan tavşan çıkarabilirim. | Open Subtitles | لدي جيوب في كل مكان يمكنني سحب الأرانب من هنا |
190 metrede gaz cebi, 200 metrede demir olacak. | Open Subtitles | جيوب غازيه عل عمق 625 قدم ثم حديد صلب على عمق 635 |
- Hayır ama katil, o koşu yaparken kurbanın ceplerini karıştırıyormuş. | Open Subtitles | لا، لكن القاتل كان مايزال يتفحص جيوب الضحية عندما كان يهرول |
Fakat yolsuzlukla savaşırken para çalan insanların ceplerine dokunduğunuz zaman, sadece susup oturmuyorlar. | TED | لكن ما يعنيه هو أنه عندما تحارب الفساد عندما تقترب من جيوب الناس الذين يسرقون المال لن يبقوا صامتين |
Ceketimde arka cep olduğunu sanmam. | Open Subtitles | أعتقد أنه لا يوجد أى جيوب خلفية فى الجاكيت |
Bu durum, Müttefiklerin hızını kesmekle kalmıyor aynı zamanda kamyonlar, cebin içinde kalan Alman birliklerinin yol boyunca kurdukları pusularla karşı karşıya kalıyordu. | Open Subtitles | ومع تزايد سرعة هجومهم، أضطر الحلفاء لترك جيوب محاصرة من القوات الألمانية خلفهم وهكذا اصبح طريق القوافل مقيداً أغلب الوقت بنيران قناصة العدو |
cepleri petrol dolu Burundili köktencilere çıkacak. | Open Subtitles | إلى المتطرفين السياسين البورونديين. مع جيوب ممولة بالنفط. |
Ayrıca, balıkların çakmaklarını koyacakları cepleri yoktur. | Open Subtitles | كما أن السمك ليس لديه جيوب ليضع فيها القدّاحات |
Fil Gününde, elemanlarım yüzümü boyayıp cepleri dışarı sarkık bir pantolonla caddeye saldı. | Open Subtitles | لليوم الفيل خداع العمال مني في اللوحة وجهي ويتجول مع جيوب انسحبت من سروالي. |
Bu paltonun düzgün dikişleri ve sağlam cepleri var. | Open Subtitles | المعطف لديه ازرار منمقة و جيوب لا تخرج مع يدك |
Daha büyük bir firmada olsaydı cebi daha dolgun olabilirdi. | Open Subtitles | إذا هو كان مع شركة أكبر لربّما يكون لديه جيوب أعمق |
Kentsel yenileme adı altında zengin arkadaşlarımın cebi dolsun diye Konut İdaresi'nden kaçaklara izin verdiğimizi söyleyen. | Open Subtitles | اصطياد عقار من سلطة الإسكان لصف جيوب أصدقائه القطط السمان كله باسم التجديد الحضاري |
Genel müdür Bay Komori'nin dediği gibi, strateji başarılı oldu, çünkü rakiplerinden daha fazla "cebi ve çekmecesi" vardı. | TED | كما قال الرئيس التنفيذي، السيد كوموري، لقد نجحت الاستراتيجية لأنه كان لديها " جيوب وأدراج أكثر" من المنافسين. |
Bazılarında da kaçar dururuz, üzerimizde patlayacaklarından korkarız, sevgilinizin ceplerini aramanıza neden olan kıskançlık gibi. | TED | وهناك عواطف أخرى نفرّ منها خشية أن تظهر فجأة، كالغيرة التي تجعلك تفتّش في جيوب شخص مقرّب. |
Londra sokaklarında geziniriz ne bulacağımız hiç belli olmaz... daha ceplerine girmediğimiz o kadar çok insan var ki... olduğu gibi kabul ederseniz hayat güzeldir... bırakın mum dibine kadar yansın hayat güzeldir... bazen gözünüze bir yumruk da yiyebilirsiniz... onu kapatır, ötekine de yumruk yersiniz ama asla ağlamazsınız... şalımız yok, tüylerimiz yok gösterişli kürklerimiz yok... zaten dışarıdaki hava da bu elbiselere uygun değil... | Open Subtitles | نجوب لندن.. من يعلم ماذا قد نجد؟ هناك جيوب كثيرة لم تستغل |
El boş durursa, cep de boş kalır. | Open Subtitles | حسناً، كما تعرف، البطالة، تعني جيوب فارغة |
cebin falan mı var senin? | Open Subtitles | لديك جيوب هناك أو شيء؟ |
Tamam, kafa tutmak, sizin ağızlarını kapalı tutmak, komşunuzun cepler dışarı ellerini tutmak. | Open Subtitles | حسناً أبقوا رؤوسكم منخفضة و اصمتوا . أخرجوا أيديكم من جيوب جيرانكم |
Bol cepli, kargo şort giymeyi bırakır umarım. | Open Subtitles | أمل بأنه توقف عن أرتداء تللك السروايل التي تحوي على جيوب العديدة |
John Rhodes'un cebini dolduran bir yalan uğruna bacağını kaybetmek, yani? | Open Subtitles | فقدان ساقك من أجل كذبة لكي تمتلئ جيوب جون ردوس بالمال؟ |
Rakibin cebine yerleştirildiğinde adam öldürücü silahları ve yeri saptamak kesin gibi. | Open Subtitles | عندما يوضع في جيوب الاعداء المضاد للأفراد و تعديل الموقع يبدو واضح |
Bomboş ceplerle hiç de seksi değildim sanırım. | Open Subtitles | أعتقد بأنني لم أكن مثيراً جداً مع جيوب فارغة |
Gerçekten yeteneklisin. Bu okul, seninle gurur duysun istiyorum. Ama ellerin, öğrenci arkadaşlarının ceplerinde. | Open Subtitles | أنتَ لديكَ هبة حقيقية, أريدكَ أن تجعل هذا المكان فخوراً لكنكَ وضعت يدكَ فى جيوب رفاقكَ الطلاب |
Ayrıca Eddie'nin ceplerinden birinde üzerinde 3 rakamı bulunan bir kolye bulduk. | Open Subtitles | كما وجدنا قلادة الذهب الأبيض في إحدى جيوب (إدي) عليه رقم 3. |
İç içe geçmiş tekerlekler gibi görünür; sinüs dalgalarının, toplanması ve çarpılmasıyla elde edilen bir desendir. | Open Subtitles | فهي كالعجلة بداخل عجلة بداخل أخرى فهو نمط نتج عن الجمع والضرب في جيوب الموجات المتداخلة |
Hayır, gerçekten, cepsiz pantolonla, çok daha iyi görünüyorsun. | Open Subtitles | لا، بجدية، مع تلك الملابس الداخلية بدون جيوب تَجْعلُك تَبْدين أفضل |