Çeşit çeşit vergi var: Şehir vergisi, eyalet vergisi, sosyal sigorta vergisi. | Open Subtitles | كلها ضرائب ضمان اجتماعي ضرائب مدينة ضرائب ولاية |
Kalite güvence teknisyenlerinden birinin beceriksizce bıraktığı bir dizi parmak izi. | Open Subtitles | أحدهم قام بسحب بصمة متروكة من قبل أحد تقنيين ضمان الجودة |
Eğer güvenlik meclisi on sene boyunca kendini güvenliğe adamazsa, özel sermayeyi çekmek için teminat ortamı oluşmaz. | TED | إذا لم يستطع مجلس الأمن الإلتزام بالأمن على مدى عقد من الزمان وأن لا ترى أي ضمان ينتج إستثمارات خاصة |
Yanan bir evin önünde dikiliyorum ve size oraya yangın sigortası yapmanızı öneriyorum. | Open Subtitles | دعني أوضح الأمر إنني أقف أمام منزل يحترق وأعرض لكم ضمان ضد الحرائق |
Unutmayın ki, bu maddeler 3 milyar yılın kalite garantisini taşıyor. | TED | تذكّر، هذه المواد تحمل ضمان للجودة عمره ثلاثة مليارات سنة. |
Buraya bu yüzden geldin, değil mi sonuçları garantiye almam için. | Open Subtitles | أليس هذا هو سبب مجيئك إلى هنا، لتطلبي منّي ضمان النتيجة؟ |
Sahte elmaslarla sigorta talebinde bulunamazsın. | Open Subtitles | انت لا تملك اي ضمان علي صحتهم مع ماس مزيف. |
Sosyal sigorta no'su sahte ama başka hiçbir bilgi yok. | Open Subtitles | أعني بأن لديها رقم ضمان اجتماعي مزيف نعم ، ولكن لا توجد أية أوراق أخرى |
Beni bu güzel şeyin içine sigorta olsun diye yolladı. | Open Subtitles | لذا طلب مني ان استحوذ على تلك الحسناء فقط كوسيلة ضمان |
Çocuklar için biraz güvence bırakmak fena olmaz. | Open Subtitles | لن يكون الامر سيئاً بان تضع ضمان صغير للأولاد |
Açlık grevini bırakmaya hazır, eğer arkadaşlarına iyi davranıldığına dair, güçlü bir güvence verirseniz. | Open Subtitles | إنها مستعدة لترك إضرابها عن الطعام، لو قدمتوا لها ضمان مؤكد، أن زملائها سيتم التعامل معهم جيداً. |
Kendi geleceğimi güvence altına almak için seni öldürmemi engelleyecek olan nedir? | Open Subtitles | يجب أن تتوقف لي أحدهم قتل من أجل ضمان مستقبلي. |
ya da bir devlet dairesinde kayıtlı olan ve insanların teminat olarak gösterebileceği toprağa sahip olduğumuz bir sistem kuralı gibi. | TED | دعونا نحصل على نظام حيث ملكية الأرض المتسجلة في مكتب حكومي ، يمكن للناس أن تعهدها ضمان. |
Corleone'den kesin teminat isterim. | Open Subtitles | و لكننى يجب أن أطلب ضمان واضح من كورليونى |
Sağlık sigortası,emeklilik hesabı ve birkaç yıllık opsiyonun da dahil. | Open Subtitles | ضمان صحي، معاش ،وفي بضع سنوات سيتم تثبيتك في الوظيفة |
Kennedy'nin şartlarını kabule giden son şeydi Kennedy, Küba'ya bir saldırı olmayacağının garantisini vermeye razı gelecek fakat Sovyetler Birliği Küba'dan tüm taarruz silahlarını geri çekmeliydi. | Open Subtitles | إلى قرار قبول شروط كينيدي والتي أبدى موافقته من خلالها على ضمان عدم الهجوم على كوبا |
Bu gücü kontrol etmekle gelecekteki özgürlüklerini garantiye alacaklarına inanıyorlar. | Open Subtitles | و يعتقدون أيضاً أنه بالسيطره على هذه القوه سيساعدهم فى ضمان حريتهم فى المستقبل |
Ziyaretçilerin güvenliklerini temin edemezsek başımız çok vahim bir belâya girer. | Open Subtitles | إن لم نستطع ضمان سلامة الضيوف فسنقع في مشكلة كبيرة |
3-4 tane jeneratör koyabiliriz gürültüden yana sorun yok, ön tarafa göstermelik bir şirket yaparsak, arka tarafta mallar güvende olur. | Open Subtitles | ووضع 3 أو 4 مولدات في الخشب لكي لا نقلق من الصوت وضع عمل في المقدمة ، كتغطية ضمان بعودة المحاصيل |
Sağlam garantili, yepyeni bir kontrat ücretsiz ajansı konunun dışında bırakır, değil mi? | Open Subtitles | عقد جديد رائع مع ضمان ضخم هذا يُخرج وكلاء الأعمال من الموضوع صحيح؟ |
kredi notları yok, çünkü resmi devlet kayıtları yok. Banka hesapları yok, kredi geçmişleri yok, sosyal güvenlik numaraları da yok. | TED | لا يملكون الأهلية لعدم وجود سجلات رسمية وعامة عن سلوكهم الاستهلاكي ولا حسابات مصرفية، ولا سجلات ائتمانية ولا أرقام ضمان اجتماعي. |
Kısa zaman önce yasalaşan Çevresel Etki ve Sürdürülebilirlik teminatı Kanunu, sizin de bildiğiniz gibi bilahare hükümler söz konusu olmadan devreye girmiştir. | Open Subtitles | يجب أن ألفت أنتباهك بأن الأثر البيئي الذي حصل مؤخراً وقانون ضمان الإستدامة، القانون الذي دخل حيز التنفيذ بدون أي أحكام بأثر رجعي في ذلك المكان. |
Acil olan durumla ilgilenirken geleceği güvenceye aldıklarından da emin olurlar. | Open Subtitles | إنهم يتولون المشكلة العاجلة، ويحرصون في الوقت نفسه على ضمان المستقبل |
Bunun anlamı, kendi işlerinde kurban olmamalarını, böyle garanti altına aldılar. | Open Subtitles | والذي يعني وجود ضمان انهم لم تكون الضحية من انجازاتهم الخاصه. |
Bir diplomat'ın akrabası olduğu için ona geçici bir sosyal güvenlik numarası atanmış. | Open Subtitles | بصفتها فرد من أفراد العائلة الدبلوماسيّة، فقد تمّ تخصيصها برقم ضمان إجتماعي وقتيّ. |