| Beni Lucy'yi aramaktan men etmenin bir tek yolu var bayım. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة تمكنك من منعي من البحث عن لوسي |
| Senin ve oğlunun gerçekten güvenceye sahip olmasının bir tek yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة فقط لك ولإبنك من خلالة يمكن أن يكون لديكم ضمان حقيقي |
| Bu söyleşiyi sürdürecek tek bir yol var... tek yönlü haberleşme. | Open Subtitles | جاك, هناك طريقة واحدة فقط لإجراء محادثة يكون أحد طرفيها متخفي |
| Gıda endüstrisinde çok uzun zamandır bir yemek yapmak için, sadece tek yol olduğuna dair bir kanı vardı, tek mükemmel yol. | TED | للفترة الأطول في مجال صناعة الأغذية, كان هناك شعور أن هناك طريقة واحدة, طريقة مثلى, لإعداد طبق. |
| Eğer istediğiniz sabit destekse, bunu elde etmenin tek yolu var. | Open Subtitles | اذا الدعم الثابت هو ما تريدة هناك طريقة واحدة لتحقيق ذلك |
| Hayır. Fırlatmayacağım. Bu kabustan uyanmanın tek bir yolu var. | Open Subtitles | لا, لن أفعل, هناك طريقة واحدة لأهرب من هذا الكابوس |
| Size saygım sonsuz komutan ama şehrimizi kurtarmanın bir tek yolu var. | Open Subtitles | مع كل احترامي ايها القائد هناك طريقة واحدة فقط لانقاذ مدينتنا |
| Bunun da bir tek yolu var. | Open Subtitles | هناك فقط طريقة واحدة وهي هجوم كاسح ومفاجىء |
| Bunun da bir tek yolu var. | Open Subtitles | هناك فقط طريقة واحدة وهي هجوم كاسح ومفاجىء |
| Evet, çalışıp çalışmadığını anlamanın bir tek yolu var. | Open Subtitles | حسناً هناك طريقة واحدة لمعرفة ما إذا كان يعمل |
| Böylesi bir aşkı kaybettiğinde hayatta kalmak için tek bir yol olur. | Open Subtitles | هذا النوع من الحب ، عندما تفقديه هناك طريقة واحدة فقط لإنقاذه |
| Temyize başvurusundan sonuç çıkmayınca geriye sadece tek bir yol kaldığını biliyordum. | Open Subtitles | بعد أن استنفذت كل الوسائل عرفت أنه لا توجد سوى طريقة واحدة لإخراجه |
| Buna emin olmak için tek bir yol var. Oraya geri dönmemizi mi öneriyorsun? | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة للتأكد تقترح أن نعود لهناك |
| Bir tek yol var. Ama bu düşünülmeden üstlenilirse olmaz. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة, و لكنها لن تنفذ مباشرة |
| Tüm kalbinle para kazanmak için tek yol olduğuna inanıyorsun. | Open Subtitles | أنك تؤمن و بشكل قوي بأن هناك طريقة واحدة لكسب المال |
| Bu soruya cevap vermenin tek yolu var. | TED | هنالك طريقة واحدة للإجابة عن هذا السؤال. |
| Bunu alabilmenin yalnızca tek yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة يمكنك من خلالها الحصول على هذا. |
| Bir bilgisayar simülasyonuna bakıyorsanız bundan emin olmanın tek bir yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة مؤكدة النجاح لمعرفة إذا كنتم تنظرون إلى محاكاة حاسوبية |
| Ayakkabı kutusunda yaşamakla sonlanan eziyetten kurtulmanın tek bir yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة للخروج من القمع الناتج عن العيش بصندوق حذاء، |
| Şimdi onun rakibiyim. Babam rakipleriyle bir şekilde ilgilenmeyi bilir. | Open Subtitles | أنا الآن منافسه يعرف أبي طريقة واحدة للتعامل مع منافسه |
| Bir engel haline geldi. Engellere yapılacak tek bir şey vardır. | Open Subtitles | لقد جعلت نفسها عبءٌ وهناك طريقة واحدة فقط للتعامل مع الأعباء |
| Acıyı unutmanın yollarından biri, tamamen kendini verebileceğin bir şey yapmak. | Open Subtitles | طريقة واحدة لنسيان الألم هو أن تفعل شيئا ان تكونوا في تماما. |
| Üzülmek yersiz. Buradan sadece bir çıkış yolu var. | Open Subtitles | اسفة ليست كافية هناك طريقة واحدة لحل ذلك |
| Ancak bu da şu soruyu geri getiriyor: Biliminsanları tek bir yöntem kullanmazlarsa, neyin doğru, neyin yanlış olduğuna nasıl karar verecekler? | TED | و لكن هذا يدفعنا بسؤال مقابل اذا كان العلماء لا يستخدمون طريقة واحدة فكيف يقررون ما هو الصواب و الخطأ؟ |
| Sarılığı tedavi etmek için bir yol var, onun adı da kan nakli | TED | هناك طريقة واحدة لعلاج اليرقان، وهو ما يسمى بتبادل نقل الدم |
| Şimdi hayvanlar aleminde, statüyü yükseltmenin sadece bir yolu vardır, ve bu üstünlüktür. | TED | في عالم الحيوان ، هناك طريقة واحدة فقط لزيادة هذه المرتبة وهو الهيمنة. |