Doğru şeyi yapmak için moralmen yetersizsin. | Open Subtitles | أنت من الناحية الأخلاقية عاجز عن فعل الشيء الصحيح |
Moralmen doğru şeyi yapmak için uygun değildin. | Open Subtitles | أنت من الناحية الأخلاقية عاجز عن فعل الشيء الصحيح |
- Asıl önemli olan cidden doğru şeyi yapmaya çalışan adam gibi görünüyor. | Open Subtitles | ... كل ما يهم هو أنه يبدو أنه يريد فعل الشيء الصحيح فعلاً |
Yarılmış omurga bel kemiği olan bir adam nasıl kendisini yürümeye zorlayamazsa, o da kendisini doğru şeyi yapmaya zorlayamaz. | Open Subtitles | إنّه لا يستطيِع إجبار نفسه على فعل الشيء الصحيِح مثل الرجُل الذي لديه قطع في العمود الفقري ويجبر نفسُه على المشي. |
Evet, bilirsin, orda, burda bazı şeyler yapıyorum, ...sadece çocuklarla biraz zaman geçirdim bu kez doğru olanı yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | نعم ، نقل الأشياء من هنا إلى هناك وقضاء الوقت مع الأطفال ومحاولة فعل الشيء الصحيح |
Doğru olanı yaptı. Onu suçlamamalısın. - İkisi de birbirini sevmiyordu. | Open Subtitles | لقد فعل الشيء الصحيح أتعلم, لا يجب أن تعاقبه |
Doğru şeyi yapmayı ihmal etmiş olmalılar... | Open Subtitles | نعم، أتوقع بأنهم أهملوا فعل الشيء الصحيح |
Evi satın aldığınız fiyata geri satıp evin asıl sahibine iadesini sağlayarak doğru olanı yapmak istemiyorsunuz. | Open Subtitles | أنت لا تريد فعل الشيء الصحيح وهو بيع هذا المنزل إلى البلدية لتسترجع صاحبة المنزل منزلها |
Çünkü onca yıldan sonra doğru şeyi yapmak istedi. | Open Subtitles | اظن أنه أراد فعل الشيء الصحيح بعد كل تلك السنوات |
Adamla hiç tanışmadım ama eminim tanısam aynı şeyi yapmak isterdim. | Open Subtitles | أنا لم ألتق الرجل أبداً، ولكنني واثق أنني إن كنت فعلت لأردت فعل الشيء نفسه |
Doğru olan şeyi yapmak falan diyordun sen işte. | Open Subtitles | ما الذي أوقفنا؟ أتذكّر إنّك تقول شيئاً عن فعل الشيء الصائب |
Winston Churchill'in bir sözü vardır, gerçi gerçekten söyledi mi bilmiyorum ama söylediği iddia ediliyor. "Amerikalılar bütün olasılıklar tükendikten sonra doğru olan şeyi yapmaya geçer." | TED | يزعم أن وينستن تشيرشل قال، لا أدري إن قال أي شيء لكن يزعم أنه قال أن يمكن التعويل دائما على الأمريكيين في فعل الشيء الصحيح بعد استنفاد كل الطرق الأخرى. |
Burada doğru olan şeyi yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | انظري، أنا أحاول فعل الشيء الصحيح هنا |
Burada doğru olan şeyi yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | انظري، أنا أحاول فعل الشيء الصحيح هنا |
Seninle ilgili tek endişem doğru olanı yapmaya o kadar kararlısın ki bazen akıllıca olanı yapmıyorsun. | Open Subtitles | ملاحظتى الوحيد عنك أنك تُصر دوماً على فعل الشيء الصواب, وأنت أحياناً لا تقُم بها بطريقة ذكية |
Sadece doğru olanı yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | اعتقد انه يحاول فقط فعل الشيء الصحيح |
Amir doğru olanı yaptı. | Open Subtitles | إسمع , الرئيس فعل الشيء الصحيح |
Senin babalık da aynı şeyi yapmayı düşünmüştü. | Open Subtitles | مهلاً، والدك فكر في فعل الشيء نفسه هل تعلم هذا ؟ |
Doğru olanı yapmak istiyormuş. Aynen böyle söyledi. | Open Subtitles | هي تريد فعل الشيء الذي يدعوا للفخر تلك هي كلماتها |
FBI gerekli olan bir çok şeyi yapmam için bana asla izin vermeyecekti. | Open Subtitles | المكتب الفيدرالي ما كان ليوافقني على فعل الشيء الضروري للغاية لإنجاح تلك العملية |
Sağolun küçük dostlarım, bana doğru şeyi yapmanın mutluluk ve bazen de altın getirdiğini gösterdiğiniz için. | Open Subtitles | أشكركم ، أصدقائى الصغار لما قدمتوه إلىّ إنه إعتزاز ، وبعض الوقت مال فى فعل الشيء الصحيح |
Kasabama geldin bana doğru şeyi yapmaktan bahsettin. | Open Subtitles | لقد اتيت لي , لبلدتي مقدماً لي هذه الخطابات عن فعل الشيء الصحيح |
Yoksa O, sana benim yapmak istemediğim şeyleri yaptıracak ve ben sana o şeyleri yapmak istemiyorum. | Open Subtitles | سيرغمني على فعل الشيء الذي لا أريد فعله و أنا لا أريد أن أفعل لك ذلك |
Çünkü doğru olan bu, doğru budur ve doğru olanı yapacaksın. | Open Subtitles | لأن ذلك شيء صائب، سيكون عليك فعل الشيء الصائب. |
Ama ateşe ateşle karşılık verebilir, bu videoyu tanıdığınız üç kişiye gönderebilir ve onları da aynısını yapmaya teşvik edebilirsiniz. | TED | ولكن يمكنك محاربة النار بالنار عن طريق إرسال هذا الفيديو إلى ثلاثة من الناس الذين تعرفهم، وتشجيعهم على فعل الشيء نفسه. |