Onun için kurban olmadan önce şunu düşün bakalım Hazara: | Open Subtitles | قبل أن تضحى بنفسك لأجله فكر فى هذا أيها الهازاري |
Küçük kardeşim Onun için yapmayacağım şey yok ya da yapmayacağım fedakârlık yok. | Open Subtitles | أخى الصغير ، لا شيء لا أود فعله لأجله كُنت سأقدم أكثر تضحيات |
Duygusallığının, uğruna bir sürü çaba harcadığımız şeyleri mahvetmesine izin veremezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك السماح للعاطفة تعطل كل شئ كنا نعمل لأجله بجد |
Yaptığım her şey uğruna savaştığım her şey, onun içindi. | Open Subtitles | كل ما فعلته، كل ما حاربتُ لأجله كان من أجلها |
Bu akşam bu yüzden buradayız. Rüzgâr hakkında konuşmak için. | Open Subtitles | هذا ما نحن هنا لأجله اليوم ، للتحدث عن الرياح |
Anja'yı bulamazsak aynısını ona da yapacak. Bunu ister misin? | Open Subtitles | الرجل الذي قتلت لأجله فعل هذا هل تود ذلك ؟ |
Bana yalan söylüyor ve uğrunda uğraştığı her şeyi fırlatıp atıyor. | Open Subtitles | والآن هي تكذب عليّ وإنها تتخلى عن كل شيء عملت لأجله |
Bir şeye ihtiyacı olduğunda, Onun için burada olacağımı söyle ona. | Open Subtitles | حسناً , أخبريه إذا كان يريد أي شيء فإنّي موجود لأجله |
Onun için yaptıklarımız için bize teşekkür ederken veda ediyordu. | Open Subtitles | حينما شكرنا على كل ما فعلناه لأجله كان يقول الوداع |
Ben sadece bugünün Jordi'nin günü olduğunu söylüyorum Onun için orada olmamız gerek. | Open Subtitles | انا اقول أن اليوم هو عن جوردي فقط علينا أن نكون هنا لأجله |
Onun için her şeyi yapacağımı anlamak için çok gerzek. | Open Subtitles | أشد غباوة من أن يدرك أنني سأفعل أي شيء لأجله |
Seni güvene aldıktan sonra Onun için geleceğime söz veriyorum. | Open Subtitles | بمُجرد أن أخرجك من هُنا ، أعدك بأن أعود لأجله |
Ama son kararını vermeden önce ne uğruna savaştığımızı tam olarak anlayabilmen için görmeni istediğim son bir şey var. | Open Subtitles | ،لكن قبل أن تصلي لقراركِ النهائي هناك شيء أخير أريدكِ أن ترينه لكي تفهمي تماماً ما الذي .نُحارب لأجله هنا |
uğruna yaşayacak bir şeyi olanların daha uzun yaşadığını duymuş. | Open Subtitles | أحدهم أخبرها المتزوّجون يعيشون أطول لأن لديهم شيء يعيشون لأجله. |
Yanılıyorlar, çünkü tam olarak da uğruna savaştığımız şey bu. | Open Subtitles | أنهم مخطأون لأن ذلك تماما ما نقاتل لأجله لأجل ثقافة |
Ama uğruna yaşayacak hiçbir şeyi kalmamış biriyle karşı karşıyasınız. | Open Subtitles | ولكنك تبحث عن شخصٌ ما ليس لديه ما يعيش لأجله |
Endişelenmekte haklısın ama biz buraya bu yüzden geldik zaten. | Open Subtitles | لديكِ الحق لتقلقي، لكن هذا هو ما نحن هنا لأجله |
Bu yüzden sen öldüğün zaman onunla beraber olacak bir kadın arıyorsun. | Open Subtitles | إذا أنتِ تحاولين العثور على إمرأة لأجله ليكون معها بعد أن تموتي. |
"Zevk, uğrunda yaşanması gereken tek şeydir." | Open Subtitles | المتعة هي الشيء الوحيد الذي يجب على المرء ان يعيش لأجله |
Bence önemli noktayı atlıyoruz. Buraya Bunun için geldik değil mi? | Open Subtitles | أعتقد أننا نخطئ الهدف هذا ما جئنا لأجله أليس كذلك ؟ |
Perşembe gecesi onun adına büyük bir doğum günü yemeği vereceğiz. | Open Subtitles | الستون بالفعل؟ مذهل سنتناول عشاء عيد ميلاد ضخم لأجله ليلة الخميس |
Gerçek olsa da olmasa da dostlarımız bu parayı almaya gelecek. | Open Subtitles | لكن لا علاقة لهذا بالموضوع, حقيقية أم لا أصدقاءنا سيعودون لأجله |
ve bunu size izletmemin sebebi, size göstereceğim sahnenin kızların seslerini dinlediğinize göre size tanıdık gelmesini umuyor olmam. | TED | والسبب الذي لأجله أريكم هذه هو أنني أمل أن المشهد الذي ساريكم هو سيكون مألوفاً. لقد أستمعتم لأصوات بعض الفتيات. |
Eğitemediğiniz bir şey yüzünden olmalı. | Open Subtitles | ايا كان ما سبب انقلاب هذا العميل لا يمكن ان تتدرب لأجله انت مرحب بك لكل ما هو تحت امرتي |
Tek yaşama sebebim yazdığım şu iki şey ve ikisini de bitirmek isterim. | Open Subtitles | أعني، الشيء الوحيد الذي كنتُ أعيش لأجله كان هذين الشيئين اللذبن أكتبهما، واللذين أود إنهاء كليهما. |
İşimi ilk sıraya koymaya devam edersem değer verdiğim herkesi kaybedeceğim. | Open Subtitles | إذا بقيت أضع عملي في المقدمة سأفقد كل من أهتم لأجله |