Onun ölümü karşısında bu kadar metanetli olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إنظر لا يجب أن تكون رزينا و هادئاً بعد موته |
Oraya gitmek zorunda değilsin. Zaten bunun için bir robot var. | Open Subtitles | لا يجب أن تذهب هناك لقد أرسلنا الروبوت في منتصف الطريق |
Sonsuza dek kalmak zorunda değilsin. Belki bir süreliğine deneyebilirsin. | Open Subtitles | لا يجب أن يكون للأبد لربما فقط جربه فترة |
Baba, bu konuşmayı yapmak zorunda değiliz. Çıkış yolu bulabiliriz. | Open Subtitles | أبي، لا يجب أن نقوم بهذا، يمكننا إيجاد طريق للخروج. |
Evet ama yerleşmek zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | أجل ، ولكن لا يجب أن تؤدّيا التسوية حالاً |
Eve gitmek zorunda değilim, ama buradan gitmek zorundayım değil mi? | Open Subtitles | لا يجب أن أذهب للمنزل ولكن يجب أن أخرج من هنا |
Ama eğer olayları sorguluyorsan şüphelerin varsa belki de evlenmek için acele etmemelisin. | Open Subtitles | بالفعل، لكن إذا كنتِ تتسائلين و لديك شكوك ربما لا يجب أن تتسرعي بالزواج |
Tabii eşyalarını görecek, anlayacaktır ama seni kesinlikle görmemesi gerekiyor. | Open Subtitles | هي سوف ترى حاجياتك، وستفهم لكن لا يجب أن تراكِ |
Bunu yapmak zorunda değilsin. Biraz günahla yaşa. | Open Subtitles | لا يجب أن تكمل هذه الزيجة اكتفِبالخطيئةلبعضالوقت. |
Bunlar bile seni efsane yapmaya yeter. Dilin konusunda yalan söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | هذه قصة أسطورية بم يكفي لا يجب أن تكذب بشأن لسانك |
Fakat o ilkelerimizin bir parçası değil, bu yüzden onu öğrenmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ولكنها ليست جزء من الشعار، لذا لا يجب أن تتعلم ذلك |
Bütün işi, parmaklarına yaptırmak... zorunda değilsin küçük adam. | Open Subtitles | لا يجب أن تحل كل عمليّات الحساب بأصابعك يا صغيري |
Ama seçmek zorunda değil. O yüzden de hiç bir zaman bilmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لكن هي لم يتوجب عليها الإختيار مطلقاً لذا أنت لا يجب أن تعرفي |
Ve, bu arada, bunu hayatının sonuna kadar yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | و بالمناسبة,لا يجب أن تكون هكذا لبقية حياتك. |
Ama Birleşik Devletler'deki Gerçek IRA satışlarını bitirmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | لكن هذا لا يجب أن ينهي أعمال الإيرلنديين في الداخل |
Dinle, o ikisinin ölmesine gerçekten üzüldüm... ama hepimiz ölmek zorunda değiliz. | Open Subtitles | أسمع, انا آسف حقا لوفاة هذين الرجلين و لكن لا يجب أن نموت جميعا |
Biliyorsun , artık bizim omuzları üzerinden bakmak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | أنت تعلمين ، لا يجب أن ننتبه إلى أنفسنا بعد الآن |
Çünkü sana katılmıyorum, çünkü biz hala boşanıyoruz, ve artık beni zorlamana izin vermek zorunda değilim. | Open Subtitles | لأنني أرفض و لازلنا سنتطلق و لا يجب أن أدعك تضغطين عليَّ بعد ذلك |
Beni idealize etmemelisin. Dürüstlük, bir çok açıdan, görecelidir. | Open Subtitles | لا يجب أن تقلديني، الصدق ماهو إلا مصطلح نسبي |
Sen gidip mutfakta otur, olur mu? O adama bakmaman gerekiyor. | Open Subtitles | إذهب و إجلس في المطبخ لا يجب أن تشاهد هذا الرجل |
Bu düğmeye gemi hareket etmeye başlayana kadar asla basmamalısınız. | Open Subtitles | ذلك الزر لا يجب أن يضغط حتى السفينة تبدأ التحرك. |
Bir erkek, yapmaması gereken bir şeyi ne için yapar? | Open Subtitles | لماذا يقوم الشخص بما لا يجب أن يقوم به ؟ |
Fakat bu, özel bir toplumsal kural. Bu, kiminle görüşebileceğimiz ve kiminle olmamamız gerektiğini gerektiğini söylemek isteyen toplumsal bir kural. | TED | لكنها نوعية خاصة من القواعد الإجتماعية, لأنها قاعدة إجتماعية تريد أن تخبرنا بمن نستطيع أن نألفه ومن لا يجب أن نألفه. |
MH: Öyleyse ofisime koşu çarkı almama gerek yok değil mi? | TED | مارغريت : إذن لا يجب أن أملك جهاز سير في مكتبي؟ |
Hayır, bunu yapman gerekmiyor. Bak, almaları için birilerini göndereceğim. | Open Subtitles | لا يجب أن تفعلى هذا انظرى, سأرسل أحد ليأخذه فحسب |
Fikrimce varisiniz illa erkek olmak zorunda değil. Erkek egemen bir toplu... | Open Subtitles | أقترح ان وريثك لا يجب أن يكون ذكر .. في مجتمعنا الحالي |
Senin gibi hoş bir bayan burada tek başına olmamalı. | Open Subtitles | سيده جميلة مثلك لا يجب أن تتواجد فى الخارج بمفردها. |
Bunun için orta düzey yönetici olmanıza gerek yok. | TED | ولكن لا يجب أن تكون مدير أوسط كي تحقق ذلك. |