Dünya adına sahiden samimi düşünceleriniz varsa benimle buluşursunuz ve bir uzlaşmaya varırız. | Open Subtitles | إذا كنت تحملين حقا مصلحة الأرض في قلبك فسوف تقابليني وسنتوصل الى تسوية |
-Kanunen bu kapitalizm muhafızlarının müşterilerinin çıkarları için çalışmalarına bile gerek yok. | Open Subtitles | قانونيا، هؤلاء المدافعون على الرأسمالية ليسوا مضطرين للعمل على تحقيق مصلحة زبائنهم. |
Bunun hakkında düşüneceğim ve en iyisi hangisiyse ona karar vereceğim. | Open Subtitles | سأفكر في هذا الأمر. وأقرر في ضوء ما أرى من مصلحة. |
Doğrusu, biliyorum dersem yalan söylemiş olurum, ama söyleyeceklerim size iyilik olabilir. | Open Subtitles | الحقيقة تكون, سأكذب إذا قلت أني عرفت ذلك بإخباركم هذا سيؤدي إلى أي مصلحة |
Eğer vergi Dairesi bunu izliyorsa , | Open Subtitles | إذا كان أحد من مصلحة الضرائب يشاهد هذا البث |
Ve bence eğer müvekkilinizin iyiliğini istiyorsanız teklifimi kabul edersiniz. | Open Subtitles | وفي رأيي، إذا كنت تود أن تفعل شيئا في مصلحة موكلك فيجب أن تقبله |
Devlet patentimi çaldı ben de Millî Gelirler İdaresi'nden bir milyon dolar çaldım. | Open Subtitles | حسناً، الحكومة قد سرقت براءة إختراعي، لذا سرقتُ مليون دولار من مصلحة الضرائب، |
Oh, ve dip not, kişisel çıkar olmayacak. | Open Subtitles | أوه، وملاحظة مُرفقة: لن يكون هناك مصلحة شخصية |
Şirketlerinin çıkarına aykırı davranıyorlar. | TED | و هم يتصرفون بما لا يصب في مصلحة شركتهم. |
İşletmeler de aileden yana ilkeler benimsiyorlar, yalnızca doğru şey olduğu için değil, çalışanları adına daha iyi olduğu için. | TED | وتتخذُ الشركات على نحو متزايد سياسيات داعمة للأسرة، ليس لأن ذلك ما يجب فعله فقط بل لأن ذلك يصب في مصلحة عمالها. |
İşçiler adına doğum gününüzü kutlarım, efendim. | Open Subtitles | من أحل مصلحة العمال سيدي أتمنى لك عيد ميلاد سعيد |
Biz, şimdilik, halkı bilgilendirmenin ülkenin çıkarları için iyi olmayacağını düşünüyoruz. | Open Subtitles | في الوقت الحالي نعتقد أن إبلاغ الشعب لن يكون في مصلحة البلاد. |
Herkesin çıkarları için el ele tutuşup karşıya geçelim mi? | Open Subtitles | لذا للآن، سيكون في مصلحة الجميع أن تتشابك أيدينا لنعبر الشارع معاً، حسناً ؟ |
Komite spor dünyası için en iyisi neyse onu yapabilir. | Open Subtitles | لجنة الحكام لها الحق في تغيير أي شيء تشعر بأنه في مصلحة الرياضة |
Oswald, güzelim, bize bir iyilik yaptın. | Open Subtitles | أوزوالد ، جمال بلادي ، وكنت قد من عمله للتو لنا مصلحة كبيرة. |
-Ulusal Vergi Dairesi büyük paralar söz konusu olduğu için hava yollarının peşinde. | Open Subtitles | مصلحة الضرائب تلاحق مجلس الطيران المحلى. ليست صدفه |
Ve ülkemizin iyiliğini kendimizinkinin önüne koymalıyız. | Open Subtitles | ولابد أن نستمر في وضع مصلحة البلد قبل مصلحتنا |
Richard, milli gelirler idaresi oğlumla benim resmimi nasıl buluyor? | Open Subtitles | كيف حصلت مصلحة الدخل على تلك الصورة لنا أنا وابني؟ |
Stanley Usher kızınızın hayatta olduğunu söylerek çıkar sağlıyor. | Open Subtitles | هذا يثبت ذلك ستانلي آشر لديه مصلحة في اخبارك |
Bunların hangisi ulusun çıkarına değil? | Open Subtitles | كيف لا يكون اياً من هذا في مصلحة البلاد؟ |
IRS'le ilgili bu dönemi bitirirken yapmak istediğim son bir şey var. | Open Subtitles | قبل اغلاق ملفْ مصلحة الضرائب نهائياً هُناك شىء أود حقّاً أن أفعله. |
Bunun herkese yararı var. Müşterilerimiz dikkatleri üzerlerine çekmek istemiyorlar. | Open Subtitles | و هذا فى مصلحتنا و مصلحة عملائنا الذين لا يرغبوا فى جذب الانتباه |
Bu yasal. IRS'e sorun. Onlar da aynı şeyi söyleyecekler. | Open Subtitles | انه قانونى اسئل مصلحة الضرائب و سيخبرونك بنفس ما قلته |
İlgim olmayan bir cinayet soruşturmasına karışmaya niyetim yok. | Open Subtitles | لا مصلحة لي بأن أكون وسط تحقيق في جريمة قتل لا تتعلق بي |
Bu işten çıkarı olan birisi Suikastçılar Birliği'yle boy ölçüşmemi istiyor. | Open Subtitles | حسنا، شخص ما مع مصلحة في تأليب لي ضد جامعة القتلة. |
Gerçek anlamda karşılıklı bağımlılık da söz konusu. Bireysel kuşlar, topluluğun çıkarlarının kendi çıkarlarına olduğunu bir şekilde biliyorlar. | TED | و هناك معنى حقيقي للإعتماد المتبادل, حيث تفهم بعض الطيور بطريقة ما أن مصلحتها في مصلحة الجماعة. |